Translate.vc / французский → турецкий / Tolérance
Tolérance перевод на турецкий
629 параллельный перевод
La charité, le pardon, la tolérance et la bienveillance, voilà ce qu'auraient dû être mes affaires.
Yardımlaşma, merhamet, sabır, ve cömertlik benim işim tüm bu saydıklarımdı.
Vous n'aurez pas appris beaucoup de français, mais je crois que vous avez appris la patience et la tolérance. On dit pareil dans les deux langues.
Bugün pek fazla Fransızca öğrenmemiş olabiliriz ama sanırım biraz sabrı ve toleransı öğrendiniz bu her dilde aynıdır.
Vous périrez parce que vous n'avez rien à offrir, parce que vous ne pouvez remplacer la tolérance et la morale par la force brutale, parce que vous...
Yok olacaksınız çünkü hiç bir şey vaat etmiyorsunuz... Çünkü kaba kuvvet asla hoşgörü ve nezaketin yerini alamaz, çünkü...
Mais tous ont trouvé au Canada, la sécurité, la paix, la tolérance et la compréhension.
Ama biz Kanada'da... güvenliği... barışı ve hoşgörüyü ve anlayışı bulduk...
En lui n'est planté aucune graine de rire, d'espoir, de tolérance, ou de pitié.
Gülmeye, umuda, hoşgörüye veya merhamete yer vermeyen bir eğitimden geçer.
- la liberté, les opportunités et la tolérance. - Tu te sens bien?
- İyi hissediyor musun kendini?
Épargne-moi tes leçons de tolérance, j'en ai assez!
Bana tolerans dersi vermeyi de bırak. Usandım artık!
Pardonnez moi! Votre tolérance m'a frappé comme si elle avait été cynique. Que veux-je dire?
Kusura bakmayın ama sabrınız bana gerçekçi gelmiyor.
Tu n'as aucune tolérance, n'est-ce pas?
Senden gizli bir şey kalmasın istiyorsun, değil mi?
Nana, la nourrice, était un chien... et gardait ses opinions pour elle. Elle voyait tout cela avec une certaine tolérance.
Nana, dadı olan köpek fikirlerini kendine saklar tüm olaylara belli bir hoşgörüyle bakardı.
En fin de compte, j'ai développé une tolérance à la haute-tension dont je me servais.
Zamanla kullandığım yüksek voltajlara tolerans geliştirmeye başladım.
La tolérance n'est pas forcément un bien.
Hoşgörü her zaman iyi olmayabilir.
La tolérance du mal peut être le mal.
Şeytana hoşgörülü olmak insanın da şeytan olmasını sağlar.
La compréhension et la tolérance.
Bana neden haber vermediniz? Verdik.
Tolérance de 5 minutes de retard le matin.
Dört, beş ve altı :
Tolérance.
Tolerans.
Tolérance?
Tolerans mı?
Il doit bien y avoir une maison de tolérance?
Mutlaka bir zevk evi vardır.
Ceci a un mécanisme électromagnétique, des compteurs et un régulateur similaires avec une tolérance faible.
Aynı olan parçalar elektromanyetik aygıt, sayaçlar ve gövdeye bağlı kol mekanizması.
La solution pour la paix est la vérité, la tolérance, et la compréhension.
Barışın çözümü gerçekte anlayışta ve tolerans göstermekte yatmaktadır.
Fini la tolérance!
Bu kadar tolerans yeter!
Une translation en mathématiques de tolérance et de charité est à la fin, binaire.
En son trans... Yapay bellek araçları arasında karşılıklı gidip gelen hoşgörü ve merhametin matematiksel değeri sonsuz.
Grâce à la tolérance bienveillante de la Cour, vous avez entendu de la bouche même des accusés ce qu'ils pensent de nos institutions.
Sanığın kurumlarımız için söylediklerine karşı mahkemenin gösterdiği toleransa teşekkür ederim.
en faveur de la tolérance, de la justice, de l'entente entre les hommes.
ve insanların birbirini anlaması için bu kadar emek bu kadar çaba harcamamıştık...
- Et on a de la tolérance.
- ve tolerans.
Je vous remercie pour votre tolérance, votre patience et votre coopération, car nous savons tous que cet événement est pour une bonne cause,
Sizlere sabrιnιz νe iş birliğiniz için teşekkür ederim... çünkü biliyοruz ki bu önemli bir gaye.
Nous perdons un peu de tolérance. Apporte m'en.
Biraz kontrolü kaybediyoruz.
Pas s'il a programmé un seuil de tolérance.
Mekanizmanın hassasiyetini güzel ayarlamışsa motordan etkilenmezdi.
il faut qu'elle soit fondée sur le respect mutuel, sur la tolérance.
Karşılıklı saygı ve hoşgörü üzerine kurulmalıdır.
Vous baignez dans la tolérance.
Canınıza tak edene kadar dayanırsınız.
De votre tolérance?
Müsamahanız için mi?
On y assistera, dans la stupeur polie et la tolérance bien rétribuée, à vos cris, libations et révoltes, dans le couloir de la mort!
Sen bağırırken, içerken ve ölümün o kara kapısına giden yola itiraz ederken sana hayret ve paranın sağladığı hoşgörüyle tahammül edecekleri bir yere.
Le test de tolérance au glucose, que j'ai payé a été finalement négatif.
Şekere katlanma testi... - bedelini ödediğim - negatif çıktı.
Mais, à son époque... la tolérance traditionnelle envers la différence... commence à faiblir.
Bu dönemlerde farklı görüşlere olan hoşgörü azalmaktaydı.
La tolérance de la Hollande envers les opinions non orthodoxes... en fait un refuge pour les intellectuels... qui fuient la censure des autres pays d'Europe... comme les Etats-Unis bénéficient, dans les années 30... de l'exode des intellectuels d'une Europe dominée par le nazisme.
Çünkü Hollanda Ortodoksluk dışındaki görüşlere hoşgörülü idi ve Nazi hegomanyasındaki Avrupa'lı entellektüellerin 1930'larda Amerika'ya sığınması gibi o dönemin düşünürlerinin ve sanatçılarının toplandığı bir bilim ve sanat merkezi oldu.
De chaque côté, on sonde... le seuil de tolérance de l'autre... comme lors de la crise des missiles de Cuba... où on a testé des armes... ou des guerres du Viêt-nam et d'Afghanistan.
Taraflar ısrarla zorluyor Bir diğerinin tolerans sınırını.. ... Küba'daki füze krizi gibi.. uydu karşıtı silahların test edilmesi gibi
Clémence et tolérance, la seule voie à suivre!
Merhamet ve hoşgörü, ihtiyacımız olan şey bu.
Je connais votre tolérance bourgeoise, même envers vos pires ennemis.
Bu senin burjuva toleranslılığın. Düşmanına anlayış göstermek.
Fait l'amour et la tolérance.
Sevgiden ve hoşgörüden üretilen.
Confiance et tolérance.
Sana güveniyoruz.
Mon père - qu'il repose en paix - disait que la maturité, la tolérance, la volonté de donner, c'est tout ce qui compte.
Babam - huzur içinde yatsın - derdi ki : "Küçük bir tolerans göstermek, birini bağışlamak olgunluktur." Bu kadar.
Dave et moi... avons de la tolérance l'un envers l'autre.
Birbirimize karşı anlayışlıyız.
Confiance en soi Tolérance
Güven Hoşgörü
Le seuil de tolérance verticale a été vérifié.
Değişim tolerans aralığı, kontrol edildi.
Seuil de tolérance vérifié.
Değişim tolerans aralığı kontrol edildi.
On l'appelle faible tolérance de la frustration.
Buna düşük engelleme toleransı diyorlar.
Car lorsque tolérance et cruauté se disputent un royaume... c'est le joueur le plus modéré... qui gagne le plus vite la partie.
Çünkü bir krallıkta şefkat ve zulüm görüldüğünde... en kibar kumarbaz kazanmaya yakındır.
Pas de téléphone, de télé, pas de climatisation, pas de tolérance aux odeurs de la nature.
Telefon yok, TV yok, klima yok,..... doğanın güzel kokusuna tahammül edemiyorlar.
ROOSEVELT IMPLORE LA NATION DE LUTTER POUR LA TOLERANCE
ROOSEVELT ULUSU TOLERANSLI OLMAYA ÇAĞIRIYOR
Dans la logique de la langue, je tenais une maison de tolérance. "Tolérance".
"Güven."
VERITE - LIBERTE - TOLERANCE
- BAĞIMSIZLIK VE HOŞGÖRÜYE ADANMIŞTIR