Tunnel перевод на турецкий

Une petite équipe pourrait pénétrer la prison par un tunnel adjacent.

Küçük bir tim bitişik bir tünelden hapishaneye sızabilir.

Il y a un tunnel.

Bir tünel var.

Avant d'oublier, dis moi où est le tunnel.

Unutmadan önce, tünelin yerini söyle.

Il y a un vieux tunnel qui mène dans le bois... en présumant qu'il est là.

Ormana çıkan eski bir tünel var. Tabii gerçekse.

Dans le tunnel!

Tünele girin!

Dans ce cas, on a pris le tunnel.

Tüneli kullandık desek.

Il y a un ancien tunnel de service.

Orada eski bir servis tüneli var.

L'ancien tunnel de service s'arrête ici on peut prendre à l'extérieur du périmètre.

Aşağıda eski bir servis tüneli var, bu şekilde dışarıya çıkabileceğiz.

Maintenant elle va attendre dans le tunnel que ce soit dégagé.

Şimdi etraf boşalana kadar tünelde bekleyecek.

Celui qui a décidé qu'un bébé est supposé trouver la sortie en tunnel en dehors de mon corps à travers mon vagin, je voudrais avoir une conversation sérieuse avec eux.

Vajinamı tünel gibi kullanarak bebeğin bu şekilde dışarı çıkmasına kim karar verdiyse, ciddi bir konuşma yapmam lazım onla.

Je commence à voir la lumière au bout du tunnel.

Tünelin sonundaki ışığı görmeye başladım.

Je l'ai suivi dans le tunnel juste après avoir appelé Saul.

Saul'u aradıktan sonra onu tünellere kadar takip ettim.

Je veux parler aux gens qui ont examiné le tunnel.

Tüneli arayan adamlarla konuşmak istiyorum.

Il y a deux nuits, pendant que vous dormiez tous, je me suis trouvé à la porte du tunnel, habillé, prêt à sortir.

İki gece önce, hepiniz uykudayken kendimi tünel giriş kapısında buldum. Giyinmiş ve çıkmaya hazırdım.

Quand le tunnel s'est effondré, l'air a été évacué.

Tünel yıkıIdığında hava desteği kiltlendi.

Tu as trouvé la carte du tunnel?

Tünel haritasını bulabildin mi?

je viens de traverser un sous-sol de chaufferie dans une fosse sceptique pour parvenir à ce stupide tunnel.

Bu aptal tünele girebilmek için kazan dairesinin tabanını kırıp lağım çukuruna inmem gerekti.

Toi et Mills retournez au tunnel.

- Mills'le birlikte tünele doğru yürüyün.

On a essayé de sortir par le tunnel.

- Tünellerden çıkmaya çalıştık.

Chef, il y a un autre enfant dans le tunnel.

Amirim, tünellerde bir çocuk daha var.

Il y a un tunnel sous P-3. Quoi?

P-3'ün altında bir tünel var.

Il y a un tunnel abandonné.

Orada artık kullanılmayan bir metro tüneli var.

Koneff Ciment devait remplir ce tunnel avec du ciment et renforce le avec des pierres en béton.

Koneff Beton'un o tüneli betonla doldurması ve payandalarla güçlendirmesi gerekiyormuş.

Ce qui veut dire que ce tunnel est toujours là.

Yani tünel hala orada.

{ \ pos ( 192,210 ) } T'es pas au tunnel?

Neden tünellerde değilsin?

Mais si il est entré dans le tunnel à moitié fini pour aller au frigo de Flanders?

Ya senin Flanders'ın buzdolabına giden yarı tamamlanmış tüneline girdiyse?

Il a pu être emmener dans le tunnel qui passe sous le campus.

Kampüsün altındaki tünellere götürülmüş olabilir.

Vérifies ce tunnel là-bas

Şuradaki tüneli kontrol et.

Donc, juste par curiosité, quand tu étais armée avec un pistolet chargé qui aurait pu empêcher ce qui s'est passé dans le tunnel. Pourquoi ne pas l'avoir utilisé?

Merakımdan soruyorum, tünelde yaşananları engelleyebilecek dolu bir bayıltıcı silahın varken neden kullanmadın?

Dans le tunnel?

Tünelde mi?

Il se dirige actuellement vers le tunnel...

O tünel yolunda ilerliyor...

Qui ça? le Lake Pub. et un type l'a sauvagement agressée dans le tunnel.

Kime? Lake Pub'ta çalışan bir kıza. Neyse, o evine gidiyormuş, sonra tünelde bir adam vahşice saldırmış.

Personne l'a suivie de son trajet du Lake Pub au tunnel.

Lake Pub'tan tünele kadar onu kimse izlemiyor.

Une femme a été agressée cette nuit en traversant le tunnel.

Bir kadın belediye binası yakınlarındaki tünelde dün gece saldırıya uğramış.

C'est vous qui êtes venu me chercher dans le tunnel.

Tünelde bana yardım etmiştin.

Euh, tu arrives au bout du tunnel et trouves un grand coffre.

Tünelin sonuna geldiniz ve ikiz bir sandık buldunuz.

Il arrive à un tunnel.

Tren tünele girmek üzere.

S'ils arrivent dans le tunnel, ils seront à l'abri.

Eğer tren tünele girerse içinde durur.

À moins que Selvig ait trouvé un moyen de stabiliser l'effet de tunnel quantique.

Tabii Selvig, kuantum tünel etkisini dengelemenin yolunu bulduysa başka.

Je prends le tunnel ou le pont?

- Tünelden mi gideyim, köprüden mi?

On creuse un tunnel pour le ravitaillement.

Tedarik yolları için tünel açıyorlar.

Une connexion défectueuse entre deux aimants Le nouveau collisionneur arrêté pour réparations a entraîné la fuite d'une tonne d'hélium liquide dans le tunnel de 27 km.

İki mıknatıs arasındaki hatalı elektrik bağlantısı, bir ton sıvı helyumun

Ils en sont presque arrivés au point où ils sont prêts à refaire les interconnexions dans le tunnel, et ils ont déjà une semaine ou deux de retard.

Şimdi, tüneldeki bağlantıları tekrar yapmaya hazır bir aşamaya gelmiş durumdalar. Hâlihazırda bir ya da iki hafta gecikmiş durumdalar.

Après le tunnel, il y a une maison.

Sanırım ev sonraki tünelden sonra.

Regarde ce tunnel.

Şu tünele bak. Acaba nereye gidiyor?

La dernière fois que j'y ai jeté un œ il, c'était un tunnel, espèce de clown.

Sözlüğe son baktığımda ona tünel diyorlardı am beyinli.

Le putain de taré du tunnel.

Köprü altındaki deli!

La lumière au bout du tunnel est la ligne d'arrivée.

Tünelin sonundaki ışık ise bitiş çizgisi.

Tu devrais aller vérifier cet accès au tunnel.

- Geçiş tünelini kontrol etmelisin.

Prenez le tunnel.

- Tünele gir.

– Pourquoi ces questions? dans le tunnel. 273 ) } – Vous étiez seul?

- Yalnız mıydınız?