Translate.vc / французский → турецкий / Vase
Vase перевод на турецкий
1,131 параллельный перевод
Je n'ai qu'à acheter un vase pour l'amie de mon ami.
İçeri girip erkek arkadaşımın sevgilisi için bir vazo satın alacağım.
Prenez le vase, et allez-vous-en.
Vazoyu alın gidin.
Je ne comprends pas. Pourquoi croit-il que c'est une neurologue qui m'envoie, alors que ce damné vase est à cette damnée Voss.
Anlamadığım şey vazo o lanet olası Voss denen bayana aitken neden o doktordan geldiğimi düşündü?
Apporter ce vase chez elle?
Vazoyu onun evine bırakır mısın?
Késakichi, apporte-moi... le vase de saké dans la salle.
Kesakiçi, orada işin bitince... şu Sake testisini buraya getirin.
Le vase etait un cadeau d'Eleanor Roosevelt?
Vazo Eleanor Roosevelt'ten hediyeydi demek?
Un vase en caoutchouc du 19e siècle!
On dokuzuncu yüzyıl Hint lastik vazosu, ha?
C'est mon vase, c'est ça? C'est le vase de Billy Ray? C'est à moi.
Bu benim vazom, Billy Ray'in vazosu?
Ça va, William. C'était votre vase.
- Bir şey degil canım, senin vazondu.
C'était un vase bon marché. C'était un faux, pas vrai?
Sahteydi, değil mi?
"Rubens Pistilla." Vous en avez vu une dans le vase de votre cabine?
"Rubens pistila." Onun kamarasında gördün değil mi?
Pour un malheureux vase!
Sadece bir vazo...
Elle s'est mise dans tous ses états pour un vase.
Kontrolden çıktı, çünkü berbat vazosu kırıldı.
Ouf, ils n'ont pas pris mon vase chinois.
Şükürler olsun, Çin vazomu almamışlar.
Mais pourquoi n'ont-ils pas pris mon vase?
Anlayamadığım şey, neden Çin vazomu çalmadıkları.
Désolée. T'as buté mon vase.
- Çok özür dilerim!
Elle a buté mon vase.
- Ne oldu? - Vazomu vurdu!
Comptez sur moi, j'adore ce vase.
Tabii, ne bulabilirsem. O vazoyu ben de seviyorum.
Regardez, la balle a cassé l'anse de ce vase.
Bakın, mermi örtünün üstündeki vazoyu kırmış.
Je l'ai cassé, le vase.
Ben o vazoyu kırdım.
Le vase? Quel vase?
Ne vazosu?
C'est sûrement pas ce foutu vase.
Kırılan vazo olmadığı kesin.
Tu as vu cette vase bouillante? Bougre d'empoté!
Kaynar çamura düşmemi mi istiyorsun yoksa, sersem?
Le vase!
Vazo!
Je parle d'un rapprochement : Mon pied encastré dans la neige, et le trophée dans la céramique - d'un récipient, d'un vase.
Karların sakladığı ayakkabımla, kupanın saklanmış olabileceği bir tür seramik arasındaki bağlantıdan sözediyorum : bir kase, vazo.
Disparais Percy, sinon je te coupe la tête, je jette ce qu'il y a dedans et je la donne à ta mère comme vase.
Şimdi Percy, kapanı kesip, içini boşaltıp, annene vazo olarak göndermeden, defolup gider misin lütfen?
Va à côte du vase Sung et attrape.
Haydi bakalım! Vazonun yanına geç ve yakala bunu.
Faites très attention à ce magnifique vase... au palier.
Merdivendeki muhteşem vazoya çok dikkat edin.
Ce vase m'a coûté 5.000 $.
O vazo bana 5,000 dollara patladı.
Je me rappelle ce vase que tu as fait tomber du plateau et qui s'est cassé!
O vazoyu kırdığını iyi hatırlıyorum.
Le vase, aussi.
Vazoyu da hatırladım.
Tu regardes le vase mais pas moi.
Nerede... Bir tebessüm...
C'est la goutte qui fait déborder le vase.
Alf, sen uydurmuyordun.
Les Grecs anciens nous ont laissé la légende d'un vase terrifiant recelant tous les maux de l'univers.
Antik Yunanlılar yazılarında, dünyadaki tüm belaların kapatıldığı dehşet verici bir kaptan bahsetmişlerdir.
Là, près du vase.
- Biberon nerede? - Bidonun yanında.
Ce sont des endroits où l'on vit mal. Les familles, serrées les unes contres les autres dans ce climat qui est d'une rudesse excessive, aussi bien l'été que l'hiver, exaspèrent leur égoïsme en vase clos.
Hem yazın hem de kışın sert geçtiği bir iklimde bir araya sıkışıp kalan ailelerin yalnızlıkları hayatta kalma mücadelelerini daha da zorlaştırıyordu.
Inclinez Saluez la reine de la vase, la reine du fumier... la reine de la putrescence!
Eğilin, balçık, pislik ve çürük Kraliçesi'nin önünde, hepiniz boyun eğin.
C'était un vase très dispendieux, garce.
O çok pahalı bir vazoydu, kaltak.
Mais quel sacrilège, ce vase étrusque sur la console!
Buna rağmen bu Etruria vazosunu masanın üzerine koymak saygısızlık.
Au fond, c'est de la vase ou des cailloux?
Dibi çamur mu, taş mı?
Mon putain de vase!
Lanet olası vazom..
C'est la goutte d'eau qui fait déborder le vase.
Şimdi bu devenin belini kırdı artık ama.
Qui, à part nous, creuserait aussi profond dans ce genre de vase?
Yani bizden başka kim bu kadar çamur kazar ki?
Alors venez pas faire déborder le vase.
İlave sorunlara ihtiyacım yok.
– De la vase!
- Balçık!
C'est une rivière de vase!
Bir balçık nehri!
Une espèce de vase rose essayait de l'attraper.
Bütün 0 pembe çamur Ona doğru uzanıyordu.
T'as buté mon vase.
Vazomu vurdun!
Comment fabrique-t-on ce vase?
O çamuru nasıl yaparlar?
Vase!
Balçık!
C'est la goutte qui fait déborder le vase!
Bu, bardağı taşıran son damla!