Vo перевод на турецкий
198 параллельный перевод
Allez.
Vo, vo. Buraya, Beatrice.
Viens, ma puce.
Vo, güzelim. Gel bana, tatlım.
Vovka, tu es où?
Neredesin, Vo... Neredesin, Vova?
No { y : i } us revo { y : i } ilà. Je suis sûre que vo { y : i } us co { y : i } nnaissez to { y : i } us Margaret Do { y : i } nner.
Margaret Donner adını eminim hepiniz duymuşsunuzdur.
- Sauf si vo { y : i } us vivez dans une caverne.
- Çünkü duymadıysanız başka bir gezegende yaşıyorsunuz demektir.
- Vo { y : i } us devez être fière.
- Gerçekten kendinizle gurur duyuyor olmalısınız.
-... et vo { y : i } us êtes seule, en face du miro { y : i } ir, pensez-vo { y : i } us : "Margaret, tu as réussi"?
-... kitap satış rekorları kırıp, yalnız kaldığınızda, kendi kendinize aynanın karşısına geçip "başardın Margaret" demişsinizdir öyle değil mi?
que je ne po { y : i } uvais être dans la priso { y : i } n qu'était mo { y : i } n mariage. Pensiez-vo { y : i } us à écrire lo { y : i } rsque vo { y : i } us étiez avec cet animal?
Hücre hayatından daha da güç şartlardaki evlilik hayatım boyunca açığa çıkmasına izin verilmeyen sanatsal yönüm artık özgürdü.
Et vo { y : i } us l'avez fait.
Ve yaptım da.
Que pense-t-il de vo { y : i } tre succès, à vo { y : i } tre avis?
Peki şimdi sizin kazandığınız başarı karşısında neler hissedecek?
... largué les amarres. Vo { y : i } us vivez à Hawaï.
- Hawaii'de yaşadığın doğru mu?
Co { y : i } mment avez-vo { y : i } us pu, Margaret Do { y : i } nner, pro { y : i } duire une telle merveille dès vo { y : i } tre premier essai?
Seyircilerimiz bu muhteşem eserin nasıl ortaya çıktığını merak ediyorlardır herhalde... bize bunu da açıklar mısınız bu yapıt nasıl ortaya çıktı?
- Je vo { y : i } us en prie.
- Bizi kırmayıp geldiğin için çok teşekkürler.
Diso { y : i } ns que vo { y : i } us vo { y : i } ulez éliminer vo { y : i } tre femme.
Diyelim ki karın sana hayatını zehir ediyor.
Diso { y : i } ns que vo { y : i } us avez une bo { y : i } nne raiso { y : i } n.
Diyelim ki karından kurtulmak istiyorsun.
Vo { y : i } us avez peur de la tuer. Po { y : i } urquo { y : i } i?
Yada onu öldürmekten korkuyorsun?
Vo { y : i } us seriez pris.
Neden biliyor musun?
Deux types se renco { y : i } ntrent par hasard, co { y : i } mme vo { y : i } us et mo { y : i } i.
İki kişi tesadüfen karşılaşıyorlar. Mesela sen ve ben.
Vo { y : i } us co { y : i } mmettez mo { y : i } n meurtre, je co { y : i } mmets le vôtre.
Mesela sen benim kurbanımı öldürmüş oluyorsun, bende seninkini.
Vo { y : i } tre femme, mo { y : i } n père. Chassé-cro { y : i } isé.
Sen karını, ben babanı.Çaprazlama.
Vo { y : i } us co { y : i } mmettez mo { y : i } n meurtre. Chassé-cro { y : i } isé.
Böylece öldürülenler tamamen yabancılar oluyor.
- Vo { y : i } tre femme.
- Karınız.
- On parlera de vo { y : i } tre co { y : i } ntributio { y : i } n.
- Anlaşmanın sana düşen kısmını tartışalım. - Bana düşen mi?
Si vo { y : i } us avez des info { y : i } rmatio { y : i } ns le co { y : i } ncernant, co { y : i } ntactez la po { y : i } lice.
Eğer bay Donner'ın bulunduğu yeri biliyorsanız en yakın polis merkezine başvurun lütfen...
J'ai vo { y : i } ulu la rattraper. Puis je me suis retro { y : i } uvée dans l'eau.
Onu almak için eğildim ve en son hatırladığım şey kendimi suyun içinde bulduğumdu.
A vo { y : i } us, Stan.
- Mikrofon sende, Stan.
- J'ai manqué à mon vo? u.
- Ama yeminimi bozdum.
BON VO YAGE CHARLIE
İYİ YoLCULUKLAR CHARLİE
Les Américains...
Amerikalılar thu vo thuy vo chung.
J'ai donné à Toq et aux autres la foi en Sto-Vo-Kor, le monde où une autre vie existe et où Kahless nous attend.
Toq ve diğerlerine Sto-Vo-Kor inancını aşıladım, bu hayatın ertesinde Kahless'in bizi beklediği yer.
Vous n'avez plus foi en Sto-Vo-Kor?
Sto-Vo-Kor'a olan inancınızı mı yitirdiniz?
Kahless veut que tu ailles à Sto-Vo-Kor.
Kahless Sto-Vo-Kor'da ona katılmanı istiyor.
"Je vais à Sto-Vo-Kor, mais un jour je reviendrai."
"Şimdi Sto-Vo-Kor'a gideceğim ancak bir gün geri döneceğime söz veriyorum."
Pourriez-vous me parler de la mort et de Sto-Vo-Kor?
Sana ölümün ve Sto-Vo-Kor'un nasıl olduğunu sorabilir miyim?
C'est la pureté de ton coeur qui m'a fait venir de Sto-Vo-Kor.
Beni Sto-Vo-Kor'dan geri çağıran senin kalbinin saflığıydı.
Tu doutes qu'il t'attende à Sto-Vo-Kor?
Seni hala Sto-Vo-Kor'da beklediğinden mi şüpheleniyorsun?
Evidemment.
Bra-vo! Bravo!
Ils ne veulent pas de votre peine.
Şerefli bir ölüm ile Sto-Vo-Kor'a gittiler.
Cela permet à l'esprit de quitter le corps quand le moment est venu de faire le voyage vers le Sto-Vo-Kor.
zamanı geldiğinde Sto'Vo'Kor'a yolculuk ruhunun vücudunu terketmesine müsade ederler.
Je suis prêt à traverser la Rivière de Sang et à entrer au Sto-Vo-Kor.
Kan Nehri'nden geçip Sto-Vo-Kor'a girmeye hazırım.
J'avais hâte d'aller au Sto-Vo-Kor.
Sto-Vo-Kor'da olmayı dört gözle bekliyordum.
Si c'est toi qui mets fin à tes jours, tu ne pourras plus traverser la Rivière de Sang et entrer au Sto-Vo-Kor.
Eğer kendini öldürürsen kan nehrinden geçip Sto-Vo-Kor'a giremezsin.
Putain de bravo!
Bra-vo.
Il aurait pu avoir sa place parmi les honorables du Sto-Vo-Kor.
O Sto-Vo-Kor da onuruyla ölenler arasında yerini almış olabilirdi.
Ce n'est pas une mort digne du Sto-Vo-Kor.
Bu sto-vo-kora layık bir ölüm değildir.
Vo hayni ma belle, secoue.
Salla salla, güzelim. - Vay be, çince ha?
Vo { y : i } ilà mo { y : i } n idée.
Sebebini. Evet.
- Je mets Frankie sur le coup?
Vo-o-o-olare - İşi Frankie'ye mi vereyim?
Ce que tu vo ¡ s te plaît.
Gördüğün şey hoşuna gidiyor.
Vo ¡ là!
İşte böyle. İşte bu!
Vo hayni veut dire je t'aime en chinois.
Çok iyi işi biliyor. Bak. Bir şey daha söyleyeceğim.