Translate.vc / французский → турецкий / Yer
Yer перевод на турецкий
73,347 параллельный перевод
Mais, mais, je vois quelques anciens visages ici d'un tas de différents horizons d'un tas de différent conflits.
Aranızda eskilerden kalan simalar görüyorum. Farklı kavgalarda farklı taraflarda yer alanları.
Mais entre ça et l'école pour ta sœur, c'est le seul quartier dans nos moyens.
Ama... Bununla ve seninle Kelly için okulla beraber karşılayabildiğimiz tek yer bu.
J'ai mangé dans neuf des 100 meilleurs restos recensés par Jonathan Gold.
Şimdiye kadar Jonathan Gold'un 100 önemli yer listesinden dokuz tanesinde yemek yedim.
Ma victoire, c'est d'avoir fait la visite guidée et d'avoir gagné un point, ce qui signifie que je peux aller au Guelaguetza, un resto mexicain, le numéro 26 dans les 100 meilleurs de M. Gold.
Zaferim, fantastik bir ev turunu yönetmek ve bir puan daha kazanmaktı. Böylece Bay Gold'un 100 önemli yer listesindeki 26. yer olan Oaxaca yemeği restoranı Guelaguetza'ya gidebiliyorum.
Mais mon genou va mieux et le directeur de la compagnie m'a dit qu'il aurait une place pour moi dès que je serais remis sur pied...
Ama dizim iyiye gidiyor ve rejisörüm diyor ki... Kendimi toparladığım an benim için bir yer ayarlayacakmış, yani...
Une orgie de cacahuètes et de marshmallows.
Yer fıstıklı, marshmallowlu muhteşemlik.
Pas besoin qu'il fasse partie des 100 meilleurs.
Bay Gold'un önemli 100 yer listesinde olmak zorunda bile değil.
C'est quoi, cet endroit où les patients peuvent fuguer sans qu'on les arrête?
Nasıl bir yer burası? Hastaların öylece çekip gitmesine nasıl izin verirler?
En allant sur le site, j'ai été choqué de voir qu'aucune de ces informations ne figurait sur leur page.
Web sitelerine girdiğimde, ana sayfalarında bu bilgilerin hiçbirinin yer almadığını gördüğümde şoke olmuştum.
Mais, en allant sur la page d'une organisation majeure du diabète, L'Association Américaine du Diabète, ce n'était pas seulement que l'information n'était pas en première page, ils reprenaient des recettes pour de la viande rouge industrielle.
Et tüketimiyle diyabet arasındaki ilişki göz ardı edilemezdi fakat önde gelen diyabet kuruluşlarından Amerikan Diyabet Kurumunun internet sitesine girdiğimde bu bilgiye açıkça yer vermedikleri yetmezmiş gibi kırmızı et ve işlenmiş et önerileri olduğunu gördüm.
Les poissons sont mangés par de plus gros poissons et ainsi de suite, et ces pesticides ou herbicides s'accumulent dans la chair du poisson et ces gros poissons, saumon inclus, dont les gens pensent qu'ils sont sains,
Büyük balıklar küçük balıkları yer. Onları da daha büyük balıklar yer. Bazı haşere ve yabani bitki öldürücüler balık etinde birikir ve insanların en sağlıklı balık olarak gördüğü somon dâhil büyük balıklarda bu haşere ve yabani bitki öldürücülerin miktarları şok edici boyutlarda.
Je croyais que les canines étaient pour la viande, mais quel genre d'animal pourrait tuer et manger de la viande crue avec ces mini-dents?
Haklıydı. Köpek dişlerinin hep et yemek için olduğunu düşündüm ama hangi hayvan bu küçük dişlerle öldürüp çiğ şekilde yer ki?
L'enfer n'est pas où tu vas après la mort, c'est ce que tu deviens quand tout ce que tu aimes t'est enlevé.
Sevdiğin ne varsa elinden çekilip alındığında cehennem ölünce gittiğin yer değil ne hâle geldiğindir.
Je ne lui vois aucune autre utilité.
Aklıma bunu kullanabileceğin tek bir yer gelmiyor.
Je vois qu'une possibilité : où on doit le rencontrer après l'évasion, ce soir.
Aklıma gelen tek şey ; bu gece kaçtıklarında onunla buluşmamız gereken yer.
C'est l'endroit marqué sur la carte.
Haritadaki yer burası.
On a vérifier toutes les caméras des rues sur 15 km.
10 mil çapında yer alan tüm sokak kameralarını kontrol ettik.
Gardez deux sièges, OK?
İki kişilik yer ayırın, tamam mı?
- Fichez le camp d'ici et cachez-vous.
Gidin buradan, çocuklar. Saklanın! - Burası size göre bir yer değil.
Et il a déjà sa place réservée en enfer. Mais le cœur du fourneau est prévu pour Poséidon, car il a lâché Ramal sur le monde.
Ve cehennemde onun için ayrılmış bir yer var ama cehennemin en sıcak noktası Poseidon için ayrıldı çünkü Ramal'ı yeniden dünyaya salıyor.
Il n'est pas bien.
Hiç güzel bir yer değil.
J'ai trouvé un endroit où se réorganiser.
Plan yapmak için bir yer buldum.
C'est là où tu me dis ce qui se passe. Tout.
İşte burası senin ; bana, neler olduğunu söylediğin yer.
C-Note organise un passage vers l'avion en ce moment.
Biz konuşurken, C-Note uçuşta bize bir yer ayarlıyor.
QUELQUE PART EN MÉDITERRANÉE
AKDENİZ'DE BİR YER
Et tu t'apercevras qu'ici c'est chez toi... avec nous.
Nihayetinde kendin göreceksin ait olduğun yer burası, bizim yanımız.
Putain, c'est quoi cet endroit?
Burası nasıl bir yer amına koyayım?
C'est carrément bizarre, ici.
Burası çok garip bir yer, dostum.
Prends le vaisseau et les gars et trouve un lieu sûr pour tout oublier.
Gemiyi ve çocukları al tüm bunlardan kurtulmak için güvenli bir yer bul.
C'était bien de ne pas avoir à s'inquiéter d'être dans la bonne équipe.
Sağ ol. Doğru ekipte yer almak ve bunun için kaygılanmamak güzeldi.
Près de Irving Place.
Irving Place'te bir yer.
Ça change tout.
Yepyeni bir yer gibi olmuş.
C'est quoi, cet endroit?
Burası ne biçim bir yer?
Je suis sûr que tu trouveras.
Eminim bir yer bulursun.
Emmène-la au sous-sol.
Onları yer altına indir.
Et vu son design, il est sensible aux transmissions gravitationnelles.
Dizaynına bakılırsa yer çekimsel dalga aktarımlarına duyarlı bir alıcı.
Tu dois aller quelque part?
Gitmen gereken bir yer mi var?
Nous pouvons te donner un chez toi, une équipe, et un endroit pour mieux t'entraîner à utiliser ton pouvoir.
Sana bir ev, bir ekip ve gücünü kullanmada kendini daha iyi eğitebileceğin bir yer verebiliriz.
Sûr que c'est le bon endroit, M. Terrific?
Buranın doğru yer olduğuna emin misin Mr. Terrific?
Vous m'avez inspirée à faire de ce monde un endroit meilleur et maintenant j'ai l'intention de vous inspirer à être la hacktiviste que vous étiez, la grande Ghost Fox Goddess.
Bana, dünyayı daha iyi bir yer yapmak için ilham verdin ve şimdi de ben sana eskiden olduğun hacktivist olman için ilham vermek istiyorum. Muhteşem Ghost Fox Goddess.
Fais-en ton foyer. Rends-la meilleure.
Eve ulaş, daha bir yer yap orayı.
C'est sympa ici.
Güzel yer.
Il faisait partie d'un cache d'information qu'un groupe de hacker m'a donné, et ce cache inclu des informations que j'ai utilisées pour faire pression au salarié de Detralink.
Bir hacker grubu tarafından bana verilen istihbarat belleğinin bir kısmıydı. O bellekte ayrıca Detralink elemanına baskı yapmak için kullandığım bilgi de yer alıyordu.
Ok, Tu as déjà trouvé un endroit où dormir?
Tamam. Kalacak bir yer buldun mu?
Il y avait un endroit que j'avais apprécié.
Hafiften hoşuma giden bir yer vardı.
La participation à ce groupe est confidentielle.
Bu grupta yer alanların mahremiyetine sayglıyız.
Avant que Darhk ne se fasse tuer, les citoyens de Star City ont prouvé qu'il y a de la force dans le nombre en se défendant contre leurs attaquants aux côtés de Green Arrow, menant les alliés de Darhk à se retirer.
Darhk öldürülmeden önce Star City halkı sayısal üstünlüğü oluşturduklarını göstermiş ve Green Arrow'un yanında yer alarak ve saldırganlara karşı koyarak Darhk yandaşlarının geri çekilmesini sağlamıştır.
Après tout ce que Star City a enduré ces dernières années, il serait facile de devenir immunisé ou désensibilisé vis-à-vis de la violence qui pervertit nos vies.
Son yıllarda Star City'nin göğüslediği onca olaydan sonra hayatlarımızda yer edinen şiddete bağışıklık kazanmak ya da hissizleşmek oldukça kolay gelebilir.
Dans certaines cultures, c'est la personne qui vit à l'orée du village, et quand quelqu'un meurt, ils y déposent le corps et le couvrent de fruits et de légumes, et il s'en nourrit.
Bazı kültürlerde, köyün sınırında yaşayan biri vardır ve biri öldüğünde, halk cesedi oraya götürüp üstünü meyve ve sebzelerle kaplar. - O kişi de onları yer.
Le truc pour lequel il t'a piégé au départ.
En başından beri seni düşürmeye çalıştığı yer.
Ils sont derrière des murs, cachés.
Duvarların ardındalar, yer altındalar.