Translate.vc / французский → турецкий / Zaman
Zaman перевод на турецкий
428,001 параллельный перевод
J'ai appris beaucoup de choses, j'ai retenu tous les Principes des Apôtres, et en discutant avec les autres campeurs, j'ai découvert que la troisième étape va plus loin que ce que je croyais.
Veba zamanındaki karmaşayı öğrendim. Havariler Amentüsü'nü ezberledim ve oldukça küfürlü gece ranza muhabbetine katıldım. Orada üçüncü bacağın sandığımdan çok daha farklı bir şey olduğunu öğrendim.
J'ai toujours aimé la musique classique mais mon père appelle ça de la musique pour cabinet.
Klasik müziği her zaman çok sevdim ama babam dişçi müziği derdi.
Je n'ai aucun souvenirs de Blake avec ma serviette porte bonheur des Colts, que je serre fort à chacun de leur match, et si je ne le fais pas, ils perdent.
Blake'in maçlarda tutmadığım zaman Colts'un kazanamadığı şanslı Colts havlumu sevdiğini hatırlamıyorum.
Toujours a faire ce qu'il faut.
Her zaman doğru olanı yaparım.
Vous pouvez y aller quand vous voulez.
Tamam, istediğiniz zaman girin.
J'ai deux faits intéressants sur moi, une question pertinente sur chaque société, et, si on a le temps, un commentaire concis sur le monde en général.
Kendim hakkında iki ilginç gerçek var biri her firma için geçerli bir soru diğeri zaman olursa tüm dünya için cömert bir yorum.
Il est temps de passer à autre chose.
Önüme bakmanın zamanı geldi.
Ça a toujours été mon rêve de travailler chez un semencier.
Küresel bir tohum şirketinde çalışmak benim için her zaman bir rüyaydı.
Mais ce n'est pas Noël si on ne dit pas qu'on va faire des puzzles et qu'on ne les fait pas ensuite.
Ama yapboz yapacağımızı söyleyip sonradan yapmadığımız zaman noel noel olmaz.
Pourquoi tu tiens tellement à quelque chose que tu ignores la plupart du temps?
Neden çoğu zaman görmezden geldiğin bir şeyle bu kadar çok ilgileniyorsun?
Écoutez, je viens de faire sévèrement la morale à mon fils pour avoir été irresponsable avec son argent, donc ce n'est pas le moment idéal pour que ça arrive.
Dinleyin, daha şimdi oğluma paranın sorumluluğu hakkında çok yüklendim bu yüzden bunun olması için hiç ideal bir zaman değil.
Tu sais, si c'est comme ça, alors j'arrête.
Eğer bu iş böyle yürüyecekse o zaman ben yokum. Kendi işimi yaparım ya.
Tu es donc parti sans rien manger.
O zaman bir şey yemeden evden çıkmıyorsun.
D'accord. Ne viens pas.
Tamam, gelme o zaman.
Il nous faut donc trouver la parfaite chemise.
O zaman kesinlikle en mükemmel gömleği bulmamız gerek.
Donc tu vas lui dire merci d'avoir changé les codes, et que je veux récupérer mes outils dans l'entrepôt.
Elçi misin sen? O zaman ona güvenlik şifrelerini değiştirdiği için teşekkürlerimi ilet.
Bon, j'ai pas besoin d'un messager, ok?
- Hayır. O zaman elçiye ihtiyacım yok, tamam mı?
D'accord mais quand je fais une réunion, tu rappliques.
Tamam o zaman, toplantıya çağırdığımda geleceksin.
On va devoir trouver un moment pour se rencontrer.
Buluştuğumuz zaman bir çaresine bakarız.
J'ai mis longtemps à trouver l'endroit.
Mekanı bulmam zaman aldı.
Tu te souviens la fois avec ESPN?
ESPN zamanını hatırlıyor musun?
On y va!
- Hareket etme zamanı! - Hareket etme zamanı.
Je t'ai fait ça pour pas que tu m'oublies.
Senin için bir şey yaptım, her zaman bakıp beni hatırla diye.
J'espérais que ça serait plus simple avec le temps.
Sadece işlerin biraz zaman geçince... daha kolay olacağını düşünmüştüm.
Faut s'habituer au flingue.
Gun'un alışması biraz zaman alıyor.
La route vers le sommet est sinueuse.
Zirveye giden yol her zaman dümdüz değildir.
Minimum.
- Ve her zaman... o şeyin uçacak gibi olduğunda... - En az.
Levons nos verres à Kurt Zehnder, Charlie Cartwright, Miguel Fernandez et à tous ceux du 8113e qui sont tombés.
O zaman kadehlerimizi Kurt Zehnder, Charlie Cartwright, Miguel Fernandez, ve 8113'ün tüm ölenleri için kaldıralım.
Toujours fidèles!
Her zaman inançlı!
Toujours prêts! Vive la piètre constitution de Zehnder. - Sinon on serait pas là.
Her zaman ileriye! Tanrıya şükür Zehnder vardı... yoksa şu an başkaları bizim için kadeh kaldırıyor olabilirdi.
On y va!
Hareket etme zamanı! Hareket etme zamanı!
Il va passer quelques heures à l'hôpital.
Onu şu an... hastaneye götürüyorlar. Birkaç saate çıkmış olurlar. Ne zaman eve gidebiliriz?
Dès que les aéroports auront rouvert.
Havalimanı açılır açılmaz, sizi buradan çıkaracağız. Tamam, ne zaman olacak?
Tiens bon. Chaque fois que j'ai été dans la merde, j'ai tenu le coup en pensant à la chance que j'avais.
Buna tutunman gerek bebeğim, çünkü... içinde bulunduğum bütün durumlarda devam etmemi sağlayan şey... her zaman sahip olduğum için minnettar olduğum şeylerdi.
Alors, on va creuser.
- Kaşı o zaman. Sevgilin nerede?
Comment le dernier a activé le gilet?
O zaman son çıkan göt nasıl yeleği detone etti? Onu beyninden vurdum.
- Il rouvre quand?
Ne zaman yeniden açılacak.
Tu sais quand tu rentres?
Eve ne zaman geldiğin konusunda bir bilgin var mı?
L'heure est à la fête, alors c'est l'heure de la célèbre Roulette de Duane!
Parti zamanı. Yani, Duane'in Ünlü Hap Ruleti zamanı geldi!
À qui le tour? Connie?
Sıradaki kim o zaman?
Tu as encore le temps de la faire changer d'avis.
Değil mi? - Hala konuşmak için zamanınız var, değil mi?
C'est comme tout, ça prend du temps. donc le crime est toujours un gros problème pour eux.
Ama her şey zaman aldığından hala suç sorunu var.
Je sais que c'est une période difficile pour vous, donc je m'excuse à l'avance sur ce que je vais demander, mais chaque information est cruciale.
Zor bir zaman olduğunu biliyorum, o yüzden soracaklarım için şimdiden özür dilerim ama her bilgi önemli.
Étant donné le temps contraint et notre montagne de dossiers, je pense que c'est la façon la plus efficace de faire.
Zaman kısıtlaması ve vaka yoğunluğu nedeniyle en verimli yolun bu olduğunu düşünüyorum.
Alors pourquoi vous être enfuie?
- O zaman niye kaçtın?
Je te dis, elle cherche juste une entrée
Benden söylemesi, girmek için zaman kolluyor.
Pas de câlin obligatoire, pas de conversation étrange pour savoir quand est-ce qu'on va se revoir.
Sarılmak zorunda değildim bir daha ne zaman görüşeceğiz muhabbeti yoktu.
10 dollars que c'est elle, pour te dire qu'elle a passé un bon moment, et qu'elle veut te revoir.
İddiaya varım, harika zaman geçirdim seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum diyor.
Et elle dit, " J'ai passé un bon moment.
Diyor ki "Harika zaman geçirdim."
On y va.
Gitme zamanı.
Pas le temps maman.
- Zamanım yok anne.