Translate.vc / французский → турецкий / Éclipse
Éclipse перевод на турецкий
777 параллельный перевод
Remonte sur le Peensie Bell et éclipse-toi.
Thorpe, Reensie Bell'e bin ve gerisin geriye buradan uza.
Tu as peur que je t'éclipse. Moi...
Sadece bu sahnede çok başarılı olacağımdan korkuyorsun.
Je parie qu'il s'éclipse pour aller boire un verre.
Bence kesinlikle kafayı çekmeye gidiyor.
Quand l'ombre arrive ici, il y a une éclipse.
Gölge buraya düştüğünde tutulma olur.
Et de toi et de toute ta tribu galeuse avant que cette lune ne s " éclipse.
Beni serbest bırakmazsanız, sizin de sonunuz öyle olacak.
Un peu le canon d'Éclipse, si vous voyez ce que je veux dire.
Bilekleri Eclipse'inkilere benziyor diyebilirim.
Ben, le mien, il aurait plutôt le canon d'éclipse! Je sais pas si tu vois ce que je veux dire
Benimkinin Eclipse'inkilre benzeyen bilekleri var.
Il y a une éclipse de lune le 12.
12'sinde Ay tutulması var.
Jeunesse s'éclipse
Çocukluk çabuk geçer
Je valse un moment et je m'éclipse vers ce que j'aime.
Sadece adet yerini bulsun diye vals yaparım....... sonra daha önemli işler için çekilirim.
Coupées pendant une éclipse de lune...
Ay tutulduğu zaman kopartılmış...
Coupées pendant une éclipse de lune, Nez de Turc et lèvres de Tartare,
Ay tutulduğu zaman kopartılmış... bir Türk burnu... bir de Tatar dudağı atmalı.
T'inquiète. Dès que ce meurtrier arrive je m'éclipse par la porte de service.
O katil kasabaya gelir gelmez, arka kapıdan çıkmış olacağım, şimşek hızıyla.
Dis-moi, cela t'ennuie-t-il si je m'éclipse?
Dinle, ben gidebilir miyim?
Jin-Fa et ses hommes t'attendent, éclipse-toi.
"4 şampiyonlar" geldi ve dostunu rehin alıp... sana pusu kurmak istiyorlar, kaçsan iyi olur!
Ça ne fera de mal à personne, ça n'entrave aucune liberté si je m'éclipse pour aller essayer.
Sıvışıp gidersem ve denersem ne kimseye zarar gelmiş olur ne de kimsenin özgürlüğünü almış olurum.
Mais Clifford a été plus courageux que nous et son récit lui confère le titre de champion du Faux et éclipse mon histoire de Martiens!
Cliff Irving bizden daha cesur olduğu kesin... ve eli de yatkın - hikaye uydurmaya tabii ki -. Ayrıca, itiraf etmeliyim ki onun hikayesi de... marslıların hikayesiyle kapışır.
Lord RandalI s'éclipse.
Lord Randall hazretleri bir basamak aşağı iniyor.
Donne le sac et on s'éclipse. Il est ici.
paketi bize ver ve bizde sizi rahat bırakalım paket bende
A chaque belle vague, il s'éclipse.
Her sefer dalgalar geldiğinde mola vermek istiyor.
Le retour du Soleil après une éclipse totale... sa renaissance après sa troublante absence de la nuit... l'apparition du croissant de lune après la nouvelle lune... sont tous des signes que nos ancêtres... voyaient comme une victoire sur la mort.
Tutulmadan sonra güneşin tekrar belirmesi gece ortadan kaybolup sabah tekrar kendini göstermesi, Ay'ın yeni Ay'dan sonra tekrar hilâl halini alması, ölümlü atalarımız tarafından çok konuşulmuş olmalı.
Il raisonne peut-être par analogie avec la Lune ou le Soleil... ou note la courbure de l'ombre de la Terre pendant une éclipse lunaire... ou remarque que quand des bateaux partent... leur mât disparaît en dernier.
Belki de Güneş veya Ay'dan yola çıktı belki de bir Ay tutulması sırasında dünyanın ay üzerindeki... yuvarlak gölgesini farketti. Ya da belki uzaklaşan gemilerin.. en son direklerinin koybolmasından esinlendi....
La taille de l'ombre terrestre sur la Lune lors d'une éclipse... lui indique que le Soleil doit être beaucoup plus grand que la Terre... et aussi très éloigné.
Ay tutulması sırasında dünyanın ay üzerindeki gölgesine bakarak güneşin dünyadan çok daha büyük olması gerektiğine ve çok uzakta olduğuna kanaat getirdi.
Si on met quelque chose devant l'étoile... pour créer une éclipse, on devrait voir la planète.
Fakat yıldızın ışığını bloke eden bir cisim koyarsak yapay bir tutulma oluşturup gezegeni görebiliriz.
Il y a une éclipse.
- Güneş tutulması var.
S'il n'y avait pas d'éclipse, nous pourrions appeler le Contrôle.
Eğer karanlık bölgede olmasaydık, merkeze ulaşabilirdik.
Après l'éclipse, je ferai un rapport sur votre incompétence colossale!
Karanlıktan çıkar çıkmaz, bu deneyinden dolayı seni üslerine şikayet edeceğim.
Vous venez de quitter l'éclipse et je prends contact selon la routine.
Olağan kontrolleri yapmak istedik.
Selon la NASA, cette éclipse solaire sans précédent n'a rien d'alarmant.
NASA'ya göre bugünkü güneş tutulmasi önemli bir şey değil.
Une éclipse.
- Galiba bir tutulma.
Lors de l'éclipse de la lune verte de Galan, l'armada de Kodan vous envahira.
Galan'ın yeşil ayı tutulduğunda Kodan donanması saldıracak.
Une nuit idéale pour voir l'éclipse de lune!
Tam ay tutulmasını görmek için ideal gece.
Sandow éclipsé par un combat de fauves
HAYVANLAR SAVAŞI SANDOW'U GÖLGELEDİ
Quand le corbillard passait, sauf votre respect, elle a éclipsé l'amiral.
Cenaze arabası geçerken kaldırım kenarında duruyordu. Umarım saygısızlık eder gibi görünmem beyefendi ama bana kalırsa tüm ilgiyi amiralden kendisine çekmişti.
Mais à cause des marins américains, je me suis éclipsé.
Ama Amerika'lı denizcileri bilirdim. Oradan hemen uzaklaşmalıydım.
Tu t'es peu aimablement éclipsé de mon lit.
O nasıl kaçıştı öyle yatağımdan?
Les bonnes actions de Jacques Griselle ont éclipsé les autres.
Jacques Griselle'in iyiliği diğerlerini gölgede bırakıyor.
Et j'ai horreur de voir votre talent éclipsé par des hommes qui ne vous valent pas.
Yeteneğinin, senin ayarında olmayanların gölgesinde kalmasına bu yüzden kızıyorum ya.
Un peu le Canon d'Eclipse, si vous voyez ce que je veux dire.
Bilekleri Eclipse'inkilere benziyor.
Tu as vu "L'Eclipse"?
- "L'Elisse" yi gördün mü?
- Ne mens pas. Tu t'es éclipsé comme d'habitude.
Her zamanki gibi kaçıyorsun.
Tout le monde s'était éclipsé sans qu'on ne s'en rende compte.
Diğerleri nasıl nasıl da bize imrenir ve kıskanırlardı. değil mi canım?
Judas s'est éclipsé, Pierre s'est renié.
Yahuda onu sattı. Peter yok saydı.
Il s'éclipse.
Yok oluyor.
Drôle de façon de leur rendre visite... après m'être éclipsé depuis Noël.
Sonra da noelden beri onları görmedim.
" Je m'éclipse, car j'ai compris
- En iyi bölüm burası!
L'ex. empereur du faux démasqué puis éclipsé par son propre biographe, fait face et donne... une autre fête.
Sahtekarlığın eski şahının, yalnızca maskesi düşmekle kalmadı, bir de... kendi hayatını yazan kişi tarafından gölgede bırakılmıştı... o ise bu durum karşısında cesaretini kırmadan... - evinde bir parti veriyordu. - Saat sekizde.
Le Pré-Namib est éclipsé par son voisin, le Kalahari.
Pre-Namib, oğlak dönencesindeki komşusu olan Kalahari'nin gölgesinde kalmıştır.
On arrive à la fin de l'éclipse.
Tutulma bitiyor.
Alors on s'est éclipsé et on a pris sa voiture.
Arka kapıdan gizlice kaçtık ve arabaya bindik.
Tu restes pour voir l'éclipse?
Ay tutulmasını görmek istiyor musun?