Translate.vc / португальский → турецкий / Beber
Beber перевод на турецкий
24,040 параллельный перевод
Queres beber qualquer coisa?
İçecek bir şey alır mısın?
- Não podes beber cerveja.
- Bira içemezsin.
Se não beber cerveja, também não bebes.
Ben bira içmiyorsam, sana da yok.
Talvez devêssemos... ir beber algo com o Winn.
Belki de Winn ile bir şeyler içmeliyiz.
Porque é que eu iria beber alguma coisa, quando finalmente tenho aquilo que quero? Não.
Yok, yok.
Agora vão pensar que estivemos a beber.
İnsanlar içtiğimi düşünecekler bak şimdi.
Têm saudades de beber? O que foi?
İçkiyi özlüyor musunuz?
Ele só não sabia quando parar de beber.
Sadece ne zaman durması gerektiğini anlayamıyordu.
"vou deixar de beber".
"Bir daha asla içmeyeceğim" mi diyorsun?
E, depois de 11 anos, parei de beber.
Ve 11 yıl sonra içkiyi bıraktım.
Ela está a chorar, a beber e a gritar.
Ağlıyor, içiyor ve bağırıyor.
Quando andava a beber e a drogar-me, aguentava muitas coisas de homens porque eu era tão má quanto eles.
Uyuşturucu kullanıp içtiğim dönem de adamlara ve yaptıkları ıvır zıvırlara katlanabileceğimi düşünüyordum çünkü bende o zamanlar kötü biriydim.
Agente Goodkin, está aqui para beber um mojito?
Ajan Goodkin, mojito için mi buradasın?
Acaba de beber o café.
Kahveni bitir.
Não poderás beber com eles na taberna nem lavar no rio ao seu lado, porque serás tu o responsável.
Onlarla içemezsin ya da derede eşya yıkayamazsın, çünkü başta olacaksın.
Não, não estou a falar de beber.
Hayır içki içmekten bahsetmiyorum.
Muito bem, agora, meu ciumento, vamos beber vinho.
Hadi benim koca, kıskanç kocam yukarı çıkıp biraz şarap içelim.
Bate o que costumávamos beber na altura dos Oeste Sete, sem dúvida.
Batı 7'de içtiğimizden daha iyi. Orası kesin.
O Peterson foi despedido por beber no trabalho.
Peterson işte kafayı çekerken yakalanıp kovuldu zaten.
Vamos beber umas cervejas.
Gidip biraz bira içelim.
Senhor, tem estado a beber esta noite?
Bayım, bu gece içki içtiniz mi?
Vamos beber café com as raparigas da reunião.
Toplantıdaki kızlarla kahve içmeye gidiyoruz.
Bem, a febre dele baixou, ele está a beber água, mas precisará de tratamento por uns tempos.
Ateşi düştü, su da içiyor ama bir süre daha tedavi görmesi gerek.
Eu só vim beber uísque, Não estou armado, não estou armado.
Sadece viski içiyorum, silahım yok, silahım yok.
Estiveste outra vez a beber com a Peyton.
Ertesi gün mesai varken Peyton'la içmişsin.
Vamos beber sempre que um dos miúdos do Zombie High gritar.
Zombie High'ta birisi her bağırdığında içiyoruz.
Como conseguem beber essa coisa?
Gerçekten bunu içiyor musunuz?
Vamos começar com nove buracos de golfe, um bocado de "paddleboarding", e, depois, jantaremos num restaurante de bifes, e depois, tu, eu, a Alissa e uma amiga dela vamos beber qualquer coisa.
Dokuz delikli golfla başlarız, biraz ayakta kürekli sörf yapar sonra da biftek yeriz. Akabinde Alissa ve arkadaşıyla içki içeriz. - Uçaktaki Alissa'yla mı?
A melhor maneira de não ser apanhado a conduzir bêbado é beber em casa.
DUI'ye yakalanmamanın en iyi yolu evde içmektir.
Vou beber um copo com o Collin.
Collin ile içeceğiz.
Tu vens beber neste bar três vezes por dia.
Bu barda günde üç kere içiyorsun.
Ele começou a beber muito mais.
Daha çok içmeye başladı.
Quer beber um pouco?
İçmek ister misin?
Vamos beber... um café decente.
Gidip iyi bir kahve içelim.
Não vais beber o teu café?
- Kahveni içmeyecek misin?
Toda a gente vai estar a beber Super Max.
Herkes Süper Max içecek.
A contra partida é, a única coisa que pode travar um mau tipo de passar-se com a Super Max é um bom tipo a beber Super Max.
Tek ihtimal... Süper Max alıp çıldırmış bir kötü adamı yenmenin tek yolu iyi bir adamın Süper Max içmesidir.
Ah, pois, viste-me beber um golinho e, agora, achas que me podes chantagear, é isso?
Ha anladım, beni bir fırt çekerken gördün şimdi onu bana karşı koz olarak kullanabileceğini düşünüyorsun, öyle mi?
Achei que podíamos ir beber um café ou assim.
Bir yerde oturup kahve falan içeriz diye düşünmüştüm.
- Ninguém quer beber sozinho.
- Kimse yalnız içmeyi sevmez.
Véspera de Ano Novo, perdera o emprego, estava a perder a namorada, a família, as minhas relações eram muito tensas e tentei beber até à morte.
Yılbaşı gecesinde işimi kaybettim, kız arkadaşımı ve ailemi kaybediyordum. İlişkilerim çok sahteydi ve içerek kendimi öldürmeyi denedim.
Não vou julgar ninguém por beber Triple Sec.
Aslında kimseyi triple sec içiyor diye yargılalam.
Bestial. Vives para beber por mais um dia.
Hooray, başka bir gün içmek için yaşıyorum.
Não ando a beber, não.
İçmedim, hayır.
E andas a beber demais outra vez.
Yine çok içmeye başlamışsın.
"Estou a beber um copo de Chardonnay!"
"Chardonnay içiyorum!" derdi.
Não deves beber o meu uísque enquanto mentes descaradamente.
Yüzüme yalan söylerken viskimi içme.
Assim posso beber enquanto bóio.
Yüzerken bir şeyler içebiliyorum.
Apenas pensei que podíamos ir beber qualquer coisa, conviver.
Güzel olur.
Que raio estás a beber?
Ne içiyorsun sen?
Posso beber?
tamam yeterince adil.. Biraz alabilir miyim?