Translate.vc / португальский → турецкий / Canta
Canta перевод на турецкий
5,690 параллельный перевод
Há um brinquedo que se pendura na parede e quando tu passas perto ele canta "Leva-me pro rio!".
Duvara asılı olanlar var yanlarından geçince "Take me to the river" şarkısını söylüyor.
- Quem canta isso?
# Kalacağım yanında hep, gitmeyeceğim hiç - Kimin şarkısı bu?
Alegre e atraente Muito canta contente Um ar leve
Şen, göz alıcı ve sık sık mırıldandığı, tasasız söylediği...
Se não bebes, pelo menos, canta.
Madem içmiyorsun bir şarkı söyle o zaman.
Canta, porra!
Söyle lan hadi!
Vá lá, canta!
Söyle hadi!
Agora, canta.
Söyle hadi.
Canta comigo.
Benimle beraber söyle.
Vem, querida. Moon River não se canta sozinho.
Biz olmazsak Moon River'ı kim söyleyecek?
Canta, querido!
♪ Bülbül gibi şakı aşkım!
"Será o coro que canta para ti?"
"Senin için şarkı söyleyen koro musun?"
Dudu canta sempre e eu falo.
Dudu daima şarkı söyler ve konuşur.
Canta muito bem, Miss Cuddy.
Cidden çok güzel söylediniz Bayan Cuddy.
O meu bater de coração Canta o nome dele
# "Kalp atışımda onun adı duyuluyor." #
E quando canta a "Chora-me um Rio", não precisa de chorar o rio todo.
Bana "Nehirler gibi gözyaşı dök" şarkısını söylediğinde, bütün bir nehir olmak zorunda değil.
Tem uma bela voz, sobretudo quando canta as canções até ao fim.
Çok güzel bir sesin var. Özellikle de bir şarkının sonunu getirebildiğin zaman.
- Canta!
Beni saf sanma sakin ♪ - Sesli söyle hayatim. ♪ Yapman gereken tek sey cükünü koklamama izin vermek ♪
A multidão canta o seu nome. Isto confirma a controvérsia sobre um criminoso que é tão amado como temido.
Bu durum, bu derece sevilen ve aynı ölçüde korkulan bir suçlu hakkındaki farklı görüşleri de doğruluyor.
Canta-me uma medida 101.
101 tonunu ver.
A vitória já cá canta, senhor Satou.
Zafer çoktan kararlaştırıldı, Bay Satou.
Aí encontrará um saco vermelho.
Orada kırmızı bir çanta göreceksin.
E lá chegado, em vez de dar com o saco, dá convosco. Disfarçados. Armados.
Ama park yerine geldiğinde çanta yerine gizlenmiş, silahlı ve tehlikeli bir şekilde üçünüzü bulacak.
Este saco é a sua prioridade número um.
Birinci önceliğiniz bu çanta olacak.
Verá lá um saco.
Orada büyük bir çanta göreceksin.
- Preciso da mochila!
- Çanta bana lazım!
Isto é o saco.
Bu da çanta.
Fazes ideia do que te vou fazer se eles voltarem sem o saco?
O çanta buraya gelmezse sana neler yapabileceğimi tahmin edebiliyor musun?
Juro por deus, se o saco não estiver lá, escavo um buraco e enterro-te na floresta.
Eğer o çanta orada değilse ormanda bir delik açar ve seni içine gömerim.
O saco, Jack, onde está o saco?
Çanta nerede Jack?
E eu vou cantá-las!
- Ben de söylerim!
Eu vou cantá-las.
Ben de söylerim.
Estes sapatos de moribundo
Bir çanta dolusu kemik ayakkabilar
A mamã vai transformar-te numa bolsa.
- Annen senden çanta yapacak.
Mala gira.
Güzel çanta.
Mala?
Çanta?
Nem mesmo os meus discos antigos têm um som assim.
Benim eski şarkılarım bile bu yeni çanta gibi değildir.
O funk está lá e o baixo nunca muda.
Funk müzik bu çantanın içindedir. Çanta ise bastır ve bas asla değişmez.
Encontramos um saco.
Bir çanta bulduk.
Os vossos novos caddies.
Yeni çanta taşıyıcılarınız.
Desde que possam carregar um saco, que diferença faz?
Çanta taşıyabildikleri sürece ne fark eder?
Para levantar uma pasta e entregar-lha dentro de 78 minutos.
Bir çanta alıp 78 dakika içinde geri götüreceğim.
O livro em troca da pasta. O livro em troca da pasta.
Deftere karşılık çanta.
- Deixa ver se percebi. A pasta era em troca dos livros?
- Doğru mu anladım, deftere karşılık çanta mı?
Onde está a merda da pasta?
Çanta nerede ulan?
Este saco é seu, senhor? - Sim.
Efendim, bu çanta sizin mi?
Bonita sacola.
Güzel çanta.
Foi isso, só tirei uma mala. Pensei que, afinal de contas, não haveria problema em tirar uma mala. Provavelmente não iriam descobrir.
Ama bir tek çanta ortadan kaybolursa muhtemelen kimin aldığını fark etmezler diye düşündüm.
Disseram-me que o Ingvar e o seu amigo Finn, roubaram uma mala que pertencia ao "Conde".
Söylentilere göre Ingvar ve Finn Kont'tan bir çanta çalmış.
- Mordaça, corda, saco...
- Bant, ip, çanta...
Disse que ela deixou uma mala.
Bir çanta bıraktığını söylemiştin.
Podes cantá-la para mim?
Benim için söyler misin?