Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / португальский → турецкий / Damar

Damar перевод на турецкий

2,552 параллельный перевод
Qual é a força vital de uma comunidade?
Bir toplumun can damarı nedir?
Mas temos sangue havaiano e estamos ligados a esta terra.
Ama damarımızda Havai kanı var. Bu topraklarla bir bağımız var.
- Odeias aproveitar-te, mas... sabes, ainda à partes que não podes votar.
- Bu avantajı almaktan nefret ediyorum ama - bilyorsun Güneyli damarı olduğu için oy vermiyor.
Se querias acabar com a tua vida... devias ter tentado cortar a veia jugular.
Kendini öldürmek isteseydin şah damarını kesmeye çalışırdın.
Vou injectar anestesia através do seu cateter.
Anestezik ilacı damar yolunuzdan vereceğim.
Lamento. Não consigo encontrar uma veia.
Üzgünüm, bir türlü damarı bulamadım.
E quando lhe disseres que queres deitar fora a universidade ela vai arrebentar aquela veia que tem na testa.
Ve ona üniversiteyi çöpe atmak istediğini söylediğinde alnındaki damar patlama noktasına gelecek.
Não queres arrebentar a veia da testa, ou algo assim.
Tamam. Alnındaki damarı şişirmek istemiyorsun, anladım.
Rasgas-te algumas artérias menores.
Birkaç ufak damar kopmuş.
A carótida e a laringe foram cortadas, tal como as dos outros.
Şah damarı ve gırtlağı kesilmiş, tıpkı diğerleri gibi.
Arteriosclerose, cancro e doença autoimune.
... ve damar sertliği ve kanser ve bağışıklık sistemi hastalıkları...
Que os médicos chamavam de doença arterial coronária, causada pelo comprometimento das artérias que abastecem o coração de sangue.
Doktorların koroner damar hastalığı dediği hastalığa, genelde kalbe kan getiren damarların durumu sebep olur.
Esta tão falada placa é o que se acumula dentro dos nossos vasos sanguíneos e é a principal causa da doença arterial coronária.
'Plak'adı verilen bu içerik, kan damarlarımızın iç kısmında toplanır ve koroner damar hastalığının en büyük sebebidir.
René destacava-se na sala de cirurgia, e em 1967, ele fez a primeira revascularização coronária na clínica, com enxertos arteriais coronários.
René ameliyathanede gerçekten parladı ve 1967'de ilk bypass grefini yaptı : koroner damar bypass grefi.
Esta nova cirurgia revolucionária era realizada removendo uma veia da perna do paciente, e, depois, suturando-a na artéria coronária obstruída, permitindo ao sangue passar ou desviar-se da obstrução.
Devrim niteliğindeki bu yeni işlem hastanın bacağından bir damar alarak, kalbin tıkanan koroner damarına dikmeye dayanıyordu, böylece tıkanıklık atlanarak kan etraftan dolaşıyordu.
Alguma vez vimos uma população ter uma redução de doença cardíaca como esta, de colesterol alto, de cirurgias por bypass, ou de um stent?
Daha önce hiç kalp-damar hastalığı kolesterol ilaçlarıyla bu kadar düşen bir nüfus görmüş müydük? Bypass ameliyatı veya damar açıcıyla?
Em meados dos anos 80, o Dr. Caldwell Esselstyn lutava para organizar, o seu estudo sobre doença arterial coronária.
1980'lerin ortasında Doktor Caldwell Esselstyn koroner damar hastalığı üzerine bir çalışma hazırlamakla uğraşıyordu.
A dieta alimentar baseada em vegetais, sobretudo, cereais, grãos, legumes e frutas, e pouquíssimo alimento de origem animal, está sempre associada à baixa mortalidade, de certos cancros, AVC e doenças coronárias.
Tahıl, sebze ve meyveyi temel alan bitkisel beslenme ve çok az hayvansal gıda her zaman daha az kanser, inme ve koroner damar hastalığı ölümüyle ilintili.
O mecanismo biológico que provocava tais reversões concentra-se no revestimento de veias e artérias, nas células endoteliais.
Damar uzanma yönünde bu gerilemeye sebep olan biyolojik mekanizma : endotel hücreler.
- ARTÉRIA SAUDÁVEL O Dr. Crowe teve sorte. Em 25 % dos casos, a morte súbita é o primeiro sinal da doença arterial.
Vakaların % 25'inde ani ölüm koroner damar hastalığının ilk ve tek belirtisi.
E a disfunção erétil é o primeiro sinal clínico de doença cardiovascular generalizada.
Ve ereksiyon bozukluğu aslında genel kalp damar hastalıklarının ilk klinik göstergesidir.
Permite identificar que se tem uma doença endotelial vascular importante com maior antecedência do que a ocorrência de um enfarte.
Size kalp krizi veya benzeri bir şeyin çok öncesinde, önemli bir endotel ve damar hastalığınız olduğunu bildiren şeydir.
O sangue circula por todo o corpo, assim, se há uma doença vascular num ponto, está por toda a parte.
Kan vücudumuzun heryerine gider ; dolayısıyla, herhangi bir yerde damar hastalığı varsa her yerde hissedersiniz.
Cirurgias de stents e bypasses são usadas para tratar grandes obstruções arteriais.
Plaklar ve bypass ameliyatları temelde geniş damar tıkanıklıklarının tedavisinde kullanılıyor.
O Dr. Esselstyn também é diretor do Programa de Prevenção e Reversão de Doenças Cardiovasculares do Instituto Wellness da Clínica Cleveland.
Doktor Esselstyn ayrıca Cleveland Kliniği Sağlık Enstitüsü'ndeki Kalp-damar Hastalıkları Önleme ve Geriletme Programı'nın yöneticisi.
Enfermeira, fez este procedimento?
Hemşire hanım? Damar yolu gerekiyor.
- Um intravenal de infecção.
- Damar enfeksiyonu.
- Um intra o que?
- Damar ne?
Ele tinha uma veia no cérebro que estava prestes a rebentar.
Anlaşılan Roy'un beyninde patlamak üzere olan bir damar varmış.
Porque é que vens aqui e tens uma espécie de jogo doentio, em que tu tens de chatear as pessoas, e chatear as pessoas, e veres até que ponto consegues irritá-las!
Buraya geliyorsun, zevkle insanların damarına basıyorsun limitlerini ölçmeye çalışıyorsun!
- Tentei durante 1h achar a veia.
- Damar bulmak için bir saat uğraştım.
Provavelmente desmaiou com a queda.
Damar sıkışması olmalı.
Parece fibra de nervo.
Sinir damarı gibi görünüyor.
Por que sentes a necessidade de lhe premir os botões?
İlla damarına basmak zorunda mısın?
- Ela está a premir botões!
Damarıma basıyor!
Está a ver como esse rapaz me leva ao limite?
Çocuğun nasıl damarına bastığını gördün mü?
Se tiro o dedo da artéria, morre.
Parmağımı damarından çekersem ölecek.
E uma fenda parece estar a formar-se no eixo entre eles, como se estivessem a puxar-se um ao outro.
İki nokta arasında şekillenmiş bir damar gibi. Sanki birbirlerine çekiyorlar.
Precisas de encontrar uma veia.
Çünkü damarın yerini bulman lazım.
e que passou dos limites contigo.
Damarına bastığını falan da eklemen lazım.
A força da explosão rompeu a aorta.
Patlamanın şiddeti aort damarını delmiş.
A sobrevivência da quinta são os cavalos.
Mal varlığının ana damarı atlar.
Pareceu que perfurou a aorta ascendente.
- Kurşun aort damarını parçalamışa benziyor.
Aquela veia dela está mesmo a estourar.
Alnındaki damar hakikaten kayboluyor.
Mas acho que... o problema, é a ruptura da aorta.
Ama sanırım... sanırım asıl sorun aort damarının yırtılması.
De acordo com o banco de dados, é uma espécie de aparelho de corte e sutura.
Veritabanına göre bu bir damar bağlama cihazı.
Essa é a veia lombar que vem por trás da veia renal. Tens de a cortar.
İşte, oradaki böbrek damarının arkasındaki lomber damarı.
Acho que já tenho o dispositivo de corte e sutura novamente em linha.
Sanırım damar bağlama cihazını çalıştırdım.
Pronto, a primeira ligação que tem de fazer é com a veia renal.
Devam edin. Peki, ilk önce böbrek damarını bağlamalısın.
Ligue-a à veia ilíaca externa.
Onu ilyak damarına tuttur.
Faz o corte superficial para não romperes a artéria radial.
Yüzeyde kal, böylece ön kol damarını kesmezsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]