Translate.vc / португальский → турецкий / Ego
Ego перевод на турецкий
1,700 параллельный перевод
Oi men ippeon stroton oi de pesedon oi da naon phais epi gan malainan emmenai kalliston, ego de ken otto tis eratai.
Oi men ippeon stroton oi de pesedon oi da naon phais epi gan malainan emmenai kalliston, ego de ken otto tis eratai.
Eu ou então, o meu alter ego, Zac Sawyer... sou actualmente o rapaz mais popular do Liceu James Woods.
Artık maskeni çıkaracak mısın? Hayır Brian. Çok eğleniyorum...
Por outras palavras, é uma batalha entre o id e o ego, que o ego raramente ganha.
İlkel benlikle ego arasındaki, egonun nadir kazandığı bir savaştan bahsediyoruz yani.
Não tão grande como o ego dele.
Patronumun egosu kadar değil.
Põe de lado o ego e deixa-me assumir o controle.
Şimdi egonu bir kenara bırak. Bırak ben devralayım.
E se tiverem sorte, podem sentir aquilo a que se chama "o assassinato do ego".
Şanlıysanız, ego öldürmek denilen deneyimi tadabilirsiniz.
Isto é maior que tu e o teu ego.
Bu sen ve senin egondan daha büyük bir şey.
É só uma colocação infeliz, mas nada afecta o ego do Herb.
Adam taşlama ustası. Herb'in egosu öyle kolay kolay sarsılmaz nasıl olsa.
O teu ego é impressionante.
Ah, egon hayret verici.
O problema de Jessica foi que ela fez ao ego o que faltou no superego.
Jessica'nın problemi kendinden ibaret olmasıydı, onda eksik olan üst benlikti.
Certamente espero que não, pois pretendemos trazer à tona seu "alter ego" permanentemente.
Kesinlikle öyle olmamasını umuyorum, çünkü senin ikinci kişiliğini kalıcı olarak olarak ortaya çıkarma niyetindeyiz.
O que aprendemos com o seu alter ego pode, no final das contas, salvar vidas.
Senin ikinci kişiliğinden öğrenebileceğimiz şeyler, belki de sonunda hayatlar kurtarabilir.
Deve ter abalado o seu ego quando finalmente descobriu a verdade.
Sonunda gerçeği öğrendiğinde egona oldukça büyük bir darbe olmuş olmalı.
Não é ego.
Bencillik yoktur.
Tira o teu ego disso, Nick.
- Egonu davaya bulaştırma, Nick.
Não há melhor bálsamo para um ego ferido do que ganhar o dia.
Yaralı bir egoyu düzeltmenin en iyi yolu günü kurtarmaktır.
Nem sempre tudo tem a ver contigo, homem do ego infinito.
Her şey seninle ilgili değil, sonsuz egolu adam!
O feriste no ego.
Kişiliğini zedelemişsin.
Ela não fez o que querias que ela fizesse, e o teu ego desceu.
Senin ondan yapmasını istedğini yapmadı, ve senin egon zedelendi.
Mas concordo que o meu ego se meteu no assunto.
Ama sanırım egom da işe karıştı
Meu, o teu ego está a mostrar-se.
Adamım, egon kendini gösterdi.
Bem, ver-vos zangadas partia-me o coração mesmo que me tivesse enchido o ego um pouco.
İkinizin kavga ettiğini görmek kalbimi kırıyordu her ne kadar egomu biraz tatmin etse de.
E o ego vai com ele.
Duyduğum kadarıyla eşi benzeri yokmuş.
- Sim. O meu alter-ego, creio que se pode dizer.
Evet, öz benliğim denebilir.
E não estou aqui por ambição ou ego.
Beni buralara sürükleyen açgözlülük veya ego değildi kesinlikle.
Não posso dar-me ao luxo de deixar o meu ego interferir nisto.
Bu olayda egomun araya karışmasına izin veremem.
Há mais alguma coisa que ele gostasse numa jovem, além de lhe levantar o ego?
Ego tatmini dışında genç bir kadında sevdiği başka bir şey var mıydı?
Para um certo tipo de homem, Agente, apenas um tipo de sexo importa, é o que levanta o ego.
Bazı adamlar vardır, tek umursadıkları ego tatmin edici sekstir.
Mas essa voz na tua cabeça não é a tua consciência, é o teu ego.
Ama kafandaki ses vicdanın değil, egon.
Tipo o ego queria que eu soubesse.
Sanırım diğer kişiliği bilmemi istedi.
Bem, geralmente, sabes, almas saudáveis podem acomodar mais do que um ego a funcionar ao mesmo tempo, e se um desses egos morrer, então outro pode vir e tomar o seu lugar e...
Genelde, zaman içinde benlik çalıştıkça sağlıklı ruha uyum sağlamaya başlar, ve eğer benliklerden biri yok olursa, o zaman diğeri gelip onun yerini alabilir, ve...
Claro, ficou com o ego em baixo, mas sabia que olharia por ele.
Elbette, yaralı bir egosu var, ama onu kolladığımı biliyor.
E detesto ferir o teu ego, mas já não se trata disso.
Ve egonu ezmekten nefret ediyorum ama bunun parayla hiç alakası yok.
Mas gosto muito de você pra te usar pra massagear meu ego.
Ama seni, kendi egoma hizmet ettirmekten daha çok önemsiyorum.
Pode imaginar o impulso que isso foi para o meu ego.
Bu, egomu ne kadar okşadı inanamazsın.
É egocêntrico.
O bir ego manyak.
É claro que o ego masculino pode ser uma manifestação feia de poder.
Tabii ki bunun sebebi erkek egosunun çirkin bir güç ihtirası olması.
Acho que o meu ego não aguenta que eu perca de novo.
Sanırım egom anca bir kere ders almayı kaldırabilir.
Puro ego, talvez.
- Belki saf ego...
Ele era o epítome do super-ego.
Ama belki de birisi o gazeteyi bulması için odasına koymuş olabilir.
Ele diz, "Nada mais do que um espetáculo de terror a mostrar o Dr. Loomis e o seu ego inchado, na procura incessante por fama e fortuna".
O diyor ki, "Dr. Loomis'in kendi şişirilmiş egosunu ve hiç bitmeyen şan ve şöhret arayışını sunan, kanlı bir korku gösterisinden başka bir şey değil."
Só pensas em ti, o teu concerto, o teu sonho, o teu ego!
Varsa yoksa kendin konserin, rüyan, egon!
O ego não lida bem com isso.
Haksız mıyım? Egomuz bunu kaldıramaz.
Reparei que procuras pelo teu nome no Google, seu convencido.
Google'da kendini aratmışsın, pis ego manyak.
Ray convence-o a ficar mais seis meses. Mas com o aumentar das bebedeiras dele, Ray vê que isso faz nascer o alter-ego de Morrison a quem ele dá o nome de Jimbo.
Ray, Jim'i altı ay daha kalmaya ikna eder ama zamanla Morrison'ın "Jimbo" adını verdiği alter egosunun doğduğunu görür.
Estou decidida a dar à nossa Jenna uma oportunidade de se sentir especial e de desenvolver o seu ego e o seu valor.
Ama şimdi Jenna'mıza kendini özel hissetmesi için bir şans veriyorum kendi güvenini ve değerini bulması için bir şans.
Não! Isto é algo que transcende o teu ego, Christian.
Bu senin egondan daha büyük bir şey, Christian.
Ego.
Bu egodur.
Nossa consciência. É nosso ego.
Bilincimiz.
Não sub-mestimes o teu ego.
Onu küçümseme bence.
A vista dele deve estar defeituosa porque não consegue ver para além do ego.
Görüşü zayıfladı çünkü kendi egosunun önüne geçtiğini göremiyor.