Translate.vc / португальский → турецкий / Françês
Françês перевод на турецкий
5,002 параллельный перевод
Qual francês?
- Hangi Fransız?
Toda gente sabia do francês, menos eu?
Benim haricimdeki herkes Fransız'ı tanıyor mu yani?
Podes praticar o teu francês.
Fransızcanı geliştirirsin.
Ne m'oubliez pas, em francês, não te esqueças de mim.
Fransızca'da Ne M'oubliez Pas. Unutma-beni çiçekleri.
Podíamos fazer algo do tipo de um salão francês.
Paris salonu gibi yapabiliriz diye düşünüyordum.
O José é quase francês.
José neredeyse Fransız oldu.
É tão francês que nem casa tem em Portugal.
O kadar Fransız ki Portekiz'de bir evi bile yok.
Ora, o macchiato italiano é uma óptima bebida por direito próprio, mas prefiro de longe o noisette francês.
İtalyan macchiato kendi çapında iyi bir içecek... ama ben Fransız noisette'i tercih ederim.
Eu pensava que eras francês.
Hani Fransız'dın sen.
Estava aborrecida com a aula de francês.
- Sen? Fransızca dersinde sıkıntıdan patladım.
Mas... em francês vou bem porque gosto muito de ler. - É?
Ama Fransızca'da değişmiyor çünkü okumayı seviyorum.
Mas existem mais problemas a caminho para o diplomata francês.
Ama Fransız diplomatın problemleri bitmiş değil.
Francês. Só francês.
Fransızca konuş, Fransızca.
Senhoras e senhores, o avião entrou no espaço aéreo francês.
Sayın yolcularımız, Fransız hava sahasına girmiş bulunmaktayız.
Francês!
Önce Fransızca'yı öğrenmeye başladık.
Para mim, para a missão, eu escolhi para usar nome tipicamente francês.
Kendimeyse bu görev için tipik bir Fransız adı koydum.
Francês não muito agradável.
Fransızlar pek nazik değiller.
Nós odiamos francês.
Fransa'dan nefret ediyoruz.
Ataque suicida contra o imperialismo francês!
Fransız emperyalizmine intahar saldırısı.
Falamos francês.
Fransızca biliyoruz.
Chuveiro francês.
Fransız usulü duş.
Amante Francês.
Fransız hıyarı! Gazla.
Este é um restaurante tradicional francês. Está nos guias. É por isso que os japoneses e chineses estão aqui.
Bütün rehberlerde yer alan geleneksel bir Fransız lokantası daima Japonlarla, Çinlilerle dolu...
Desta vez devemos verificar o bairro Francês, não achas?
İşi kısa sürede halledebilirsek Fransız bölgesine gitmek istiyorum.
Sabes, tive uma professora de Francês muito atraente, um ano no Liceu.
Lisede bir yıllığına, dersimize çok güzel bir Fransızca öğretmeni girmişti.
Gostaria de trabalhar com algum cantor francês?
Hiç çalışmak istediğin bir Fransız şarkıcı var mı?
Estou tão irritado, que não consigo falar francês.
Fransızca söyleyemediğim için gerçekten çok kızgınım.
O meu nome é Soleil, É'sol'em francês.
Adım Soleil. Güneş demek, ama Fransızca.
- É um termo psiquiátrico francês.
Fransizca bir psikiyatrik terim.
- É um termo psiquiátrico francês.
Fransızca bir psikiyatrik terim.
Pensava que fosse francês.
Fransız olduğunu düşünmüştüm.
- Eu tive aulas de francês, Spencer.
Fransızca dersi aldım, Spencer.
Soava muito melhor em francês.
Fransızca'sı kulağıma daha hoş gelmişti.
Obrigada pela lição de francês.
Fransızca dersi için teşekkürler.
Talvez devamos aprender a falar francês antes de irmos..
Belki gitmeden önce Fransızca öğrenmeliyiz.
O exército francês, após conquistar a cidade de Mahon, pediu ao seu cozinheiro que criasse um novo molho em honra da vitória.
Fransız ordusu Mahon şehrini fethettikten sonra aşçılar zafer şerefine yeni bir sos icat etmiş.
Sabes que vem do francês "abandonner"?
Eski İngilizcedeki tükenmek fiilinden geliyor.
O verso francês tem mais nuances do que o original em alemão.
Fransızca dizesi doğal Almancasından daha incelikli.
Sempre fui parcial com o óleo de trufas negras francês.
Her zaman Fransız siyah mantar yağının bir düşkünü olmuşumdur.
Estou a pensar em francês agora.
- Şu an Fransızca düşünüyorum.
Pareces francês.
- Fransızlara benziyorsun.
Não, ainda não conhecemos nenhum francês.
Hayır henüz hiç Fransız ile tanışmadık.
À partir de agora, só falem em Francês.
Şu andan itibaren sadece Fransızca.
Temos um tratado de paz para concluir com a França e, sem ele, aquela puta de Anjou vai trazer todo o exército francês contra nós e desta vez eles vão ganhar!
Fransa ile devam ettirmemiz gereken bir barışımız var ve o Anjou'lu fahişe tüm Fransız ordusunu üstümüze getirtecek! Bu sefer de kazanacaklar!
Não passei o último ano da minha vida a rebaixar-me diante daquele porco francês para conseguir a mão da princesa Bona para mandares tudo por água abaixo.
O Fransız domuzuna, Prenses'i ayarlasın diye bir yılımı harcadım! Sen her şeyi bir kenara at diye değil!
Não consigo perceber o seu francês.
- Fransızcanızı anlayamıyorum.
Nada de sussurros aos ouvidos dos cavalheiros, seja em latim ou italiano. E muito menos em francês!
Beylerin kulaklarına Latince, İtalyanca fısıldamak yok hele Fransızca, zinhar.
Que francês maravilhoso!
Fransızcanız ne kadar da güzel.
- Isto é francês, não é?
- Bu Fransızca, değil mi?
Sim, é francês.
Evet, bu Fransızca.
- Desculpe, não falo francês.
- Üzgünüm, Fransızca bilmiyorum.