Translate.vc / португальский → турецкий / Hep
Hep перевод на турецкий
65,424 параллельный перевод
Estamos unidos!
Hep bir arada!
Estamos unidos!
- Hep bir arada! - Hep bir arada!
Mas se vamos sobreviver ao Inverno juntos...
Ama bu kışı hep birlikte atlatacaksak...
O meu pai sempre disse :
Babam hep şöyle derdi...
Tinha ouvido tanta conversa.
Söylenenleri duymuştum hep.
Desde pequeno, sempre quis crescer e casar com a mulher mais bela do mundo.
Ufacık bir çocuk olduğumdan bu yana hep büyüyüp dünyanın en güzel kadınıyla evlenmek istedim.
Porque mãos de ouro são sempre frias mas mãos de mulher são quentes
♪ Soğuktur hep altından eller ♪ ♪ Sıcacıktır yüzüne değenler ♪
Porque mãos de ouro são sempre frias mas mãos de mulher são...
♪ Soğuktur hep altından eller ♪ ♪ Sıcacıktır yüzüne...
A minha mãe sempre me disse para ser amável com estranhos.
Annem bana hep yabancılara nazik olmamı söylerdi.
Deixam sempre alguma coisa para trás.
Geride hep bir şey bırakırlar.
E eu sempre te achei mais enfadonho que a sujidade.
Senin hep odunun teki olduğunu düşündüm.
Sempre foi amável comigo, mas é demasiado arriscado.
Bana hep nazik davrandı ama yine de risk çok büyük.
Nunca fui o maior nem o mais forte, mas era sempre o mais bravo.
Hiç en büyük olmadım, hiç en güçlü olmadım ama hep en cesur oldum.
A minha avó sempre teve gatos.
Büyükannemin hep kedileri olmuştur.
Costumava dizer : "Só sei que há algo mais do que aquilo que sei."
Oldukça da emin gözükürdü. Eskiden hep şey derdi ; ... "Bildiğim tek şey bildiğimden fazlası olduğudur."
Nem sempre sairá coroa.
Hep yazı gelmeyecek.
Há sempre alguém a observar.
Birileri hep izliyor.
Sim, sempre quis roubar um carro.
Evet, hep araba çalmak istemişimdir.
Nem sempre fui este engenheiro estimado.
Hep şu an önünüzde duran saygın mühendis değildim.
Não fui sempre este estimado engenheiro que vocês vêem, mas após anos de estudo e muito trabalho, entrei para o STAR Labs.
Hep şu an önünüzde duran saygın mühendis değildim. Ancak yıllar süren sıkı çalışma ve çabanın ardından STAR Labs'e katıldım.
Então, nós todos já conversamos...
Hep birlikte konuştuk ve...
Todos nós trabalhamos juntos.
- Hep beraber çalıştık.
Amo tudo em ti e sempre irei amar.
Seni her yanınla seviyorum ve hep de seveceğim.
Quando o meu pai acordar, se eu disser que o amo, que sempre serei filha dele, mas que quero... mudar para a Terra 1, o que é que vais pensar disso?
Babam uyandığı zaman, ona onu çok sevdiğimi ve hep kızı olarak kalacağımı ama Dünya 1'e taşınmak istediğimi söylesem şey konusunda ne düşünürsün...
Não, todos conseguimos.
Hayır, hep birlikte başardık.
Estamos todos a mudar o futuro.
Geleceği hep birlikte değiştiriyoruz.
Sempre foste pequeno.
Hep küçüktün.
Sempre fui eu, Barry.
- Hep bendim Barry.
Sempre foste esperto.
Hep böyle zekiydin.
Sempre haverá uma parte de nós que estará manchada.
- Artık hep kusurlu bir yanımız olacak.
És sempre o herói, não és, Barry?
- Hep kahramansın, değil mi Barry.
E todas as noites chuvosas que assististe ao Fred Astaire e ao Frank Sinatra com a tua mãe.
- Sen de yağmurlu gecelerde hep annenle Fred Astaire ve Frank Sinastra'yı izliyordun.
Millie, querida, sempre tratamos de ti.
Millie, hayatım, seninle hep ilgilendik.
A minha mãe costumava dizer que os musicais têm o poder de fazer tudo ficar melhor.
Annem hep müzikallerin her şeyi düzelttiğini söylerdi.
Tenho de ser honesto, sempre tive um pouco de inveja.
Dürüst olmam gerek. Onu hep biraz kıskanmışımdır.
Eles sempre estiveram um passo à nossa frente por um motivo.
Hep bir adım önümüzde olmalarının bir sebebi var.
Os segredos sempre foram o nosso forte, não é?
Sır saklamak hep bizim olayımızdı, değil mi?
Sempre quis saber como é que impedem o atrito de acumular uma dose letal de carga estática.
Hep merak etmişimdir. Sürtünmenin öldürücü düzeyde statik yük biriktirmesine nasıl engel oluyorsun?
Ele está sempre um passo à tua frente, porque tudo isto é passado para ele.
Senden hep bir adım önde çünkü ona göre bunların hepsi geçmiş.
Está sempre um passo à tua frente.
Senden hep bir adım önde.
Este tempo todo, pensamos que não te podíamos impedir porque estavas um passo à frente, mas não é isso.
Bunca zaman boyunca, hep seni bir adım önde olduğun için durduramadığımızı sandık ama olay bu değil.
Há qualquer coisa em ti que quer sempre ajudar.
Nedense hep yardım etmek isteyen bir tarafın var.
Quer dizer, é sempre assim?
Hep böyle mi oluyor?
Sempre soube que tens potencial para ser cruel.
Son derece acımasız biri olacak potansiyelin olduğunu hep biliyordum.
Tu tornaste-te o herói que eu sempre soube que serias.
Hep olabileceğini bildiğim kahraman oldun sen.
És como erva daninha.
Hep oradan buradan çıkıyorsun.
Porque a paz existe...
Çünkü huzur hep vardır.
Jana. Sempre com um timing trágico.
Hep de tam zamanını buluyorsun.
- Fez mais uns quilómetros?
Hep kahrı sen çektin.
Sempre vivi.
Hep sahilde yaşadım.
E quem sempre foi.
Ve hep kim olduğunu da.