Translate.vc / португальский → турецкий / História
História перевод на турецкий
53,340 параллельный перевод
Ou ficarão conhecidos na história como cobardes.
Yoksa hepiniz tarihe korkaklar olarak geçeceksiniz!
Temos de voltar aos crimes do Presidente, a história é essa.
Başkan'ın suçlarına geri dönmeliyiz.
É a única história.
Asıl hikâye o, tek hikâye o.
Então, a moral da história é : "fica de fora do porão".
Öyleyse, hikayenin ahlakı "bodrumdan uzak durun" dır.
Certamente terei bons sonhos, depois desta história.
Eminim sahip olacağım Çok hoş rüyalar bu gece Bu hikayeden sonra.
Boa história para se contar para as nossas crianças.
Çocuklarımıza söylemek güzel bir masal olacak.
E a história daquela família que contaste ontem à noite?
Peki ya o aileden Nefis nefis öfkenin hikayesi Dün gece akşam yemeğinde mi çıktın?
E que ela não sabia nada sobre a história desta casa... o envolvimento de Maggie Black com o oculto, ou o íncubo.
Ve yapmadığını Hakkında birşeyler bil Bu evin geçmişi, ya da... Maggie black okült ile oynuyor ya da Kuluçka.
Não quero ouvir a tua história de merda.
Başlatma hayat hikayenden.
Gloria, com todo o respeito, "tarde de mais" já passou à história.
Gloria, sana saygım var falan da bu işten sıyrılmak için artık çok geç.
Mas, se conhecerem a história dos motins, sabem que não costumam acabar bem.
Ama tarihteki isyanlarla ilgili bir bilginiz varsa hiçbirinin sonunun iyi olmadığını bilirsiniz.
A melhor história de sempre.
En güzel ağıt.
Ação e emoção são encontradas em cada história de amor.
Aksiyon ve duygusallık her aşk hikâyesinde vardır.
Mas nesta história de amor há uma reviravolta.
Ama bu aşk hikâyesinin bir dönüm noktası var.
Vamos completar a sua história de amor primeiro depois a minha.
Önce senin aşk hikâyeni tamamlayalım, sonra benimkini.
A história ainda não terminou.
Hikâye henüz bitmedi.
Como será a história, depende de como se conte.
Hikaye ve onu nasıl anlattığın önemlidir.
Quanto nos costará a sua história?
Peki senin hikayen ne kadar tutuyor?
Não contamos história.
Biz hiç çağrı yapmadık.
Qual é a sua história?
Ya sen? Senin hikayen ne?
- O que é aquilo? - Não percebo nada de história.
- Tarihten hiç anlamam ama güzelmiş.
- Posso inventar uma história.
- Tarihini uydurabilirim.
Ao longo da história, temos transcendido a nossa evolução com a tecnologia, a avançar por novas fronteiras.
İnsanlık tarihi boyunca, teknolojiyi kullanarak evrimin sınırlarını aştık. Ve yeni sınırları aşmayı zorladık.
É uma longa história.
Gerisi uzun hikâye.
O meu pai era o director de um departamento de história numa escola chamada Stanford.
Babam Stanford denen küçük bir okulda tarih bölümü başkanıydı.
Hoje fez-se história. Jed Perfectus está a poucas milhas da meta!
Jed Perfectus'un bitiş çizgisine ulaşmasına birkaç kilometre kala bugün tarih yazıyoruz!
Óptimo. Então, a partir de agora, nós controlamos a história.
Güzel, olayı hemen kontrol altına almaya başlıyoruz.
O Zack é culpado, fim da história.
Zack suçlu, o kadar.
É algo péssimo, mas às vezes a história pode ser deprimente.
Çok fena ama tarih bazen yürek burkar.
"História de."
Sadece fikir senindi.
"História de" não é autoria de argumento.
Sen fikri buldun, bir şey yazmadın.
Foi fixe ver uma história sobre a qual todos vão falar durante anos.
Yıllarca dillerde dolaşacak bir olaya tanıklık etmek harikaydı.
Quero dizer, foi tipo a história de como o Sr. Belvedere se sentou nos tomates.
Şey olmuş hani... Bay Belvedere kendi takımlarının üstüne oturmuş. Bu seferkini ise bizzat yaşadık.
Ainda bem que pude ser a tua história sobre os tomates do Belvedere.
Ne mutlu bana ki, sizin Belvedere topçunuz oldum.
Será a história do Sr. Belvedere.
Bay Belvedere olayı gibi olacak.
Acho que é só uma história engraçada.
Gülüp geçilecek bir olay yaşadık.
Teste de história amanhã? Nós temos que estudar.
Yarın tarih sınavı var, çalışmalıyız.
Esqueci que temos teste de história amanhã.
- Yarınki tarih sınavımızı unutmuşum.
A questão é : acreditamos na história?
Asıl soru şu ki hikâyeye inanır mısınız?
É uma longa história.
Çok uzun bir hikâye.
Aqui há história e eu vou descobri-la.
Burada başka bir şey oluyor ve ne olduğunu öğreneceğim.
Até na história do bebé.
Bebeğe bile.
E qual é a história dos níveis?
Peki seviyeler ne oluyor?
Quando mudas de história, Susan?
Ne zaman başka bir öyküyle geleceksin Susan?
- Qual história?
- Ne öyküsü?
- Qual história?
- Ne öyküsü mü?
Fim da história, Caulder. Vamos lá.
Hikâye bitti Caulder gidelim.
É uma história brutal, de certeza que a aguenta?
Epey sert bir hikaye. Kaldırabilecek misin?
Para estudar História.
Tarih okuyordum.
A história vai provar que têm razão.
Tarih onları haklı çıkarıyor.
É uma história sórdida.
Sefil bir hikâye.