Ir перевод на турецкий
215,537 параллельный перевод
Muito bem, temos de ir.
Hey, gitmeliyiz.
Não tem para onde ir.
Gidecek hiçbir yeri yok.
Preciso de ir, mas deixo-vos a discutir os problemas.
Benim çıkmam lazım ama sizi konuşmak üzere baş başa bırakacağım.
Precisamos de ir procurar os nossos amigos agora mesmo.
Gidip arkadaşlarımızı bulmamız gerek, derhal.
Desculpa, mas tens de ir embora.
- Kusura bakma ama gitmen gerek.
Rapazes, estão a ir na direcção certa, e estão mais perto do que a Guarda Costeira.
Tamam, çocuklar, zaten doğru yönde gidiyorsunuz ve Sahil Güvenlik'ten daha yakınsınız.
Deixa-me ir buscar o meu casaco.
Dur paltomu alayım.
Preciso de ir. Adeus.
Güle güle...
- Tenho de ir agora.
Hemen gitmeniz lazım.
Tenho de ir, está bem?
- Cabe bir şey bilmiyor. İyiyim ben.
Talvez devêssemos ir para casa.
Beş kilometre ardımızda bir havaalanı var.
Quem jogar com a Natalya diga-lhe para ir ao quarto de banho.
Her kim Natalya'yla oynarsa ona tuvalete gitmesini söyler.
O Sr. Dodd e o Sr. O'brien podiam ir para o tabuleiro?
Bay Dodd ve Bay O'Brien satranç masasına gelebilirler mi?
Não sei, Happy. Vais precisar de ir o mais longe possível.
Dışarıda, sokaktaki bir tuğlanın altında kelepçe anahtarı bırakacağım.
Estão no quarto de banho feminino. Vamos, está na hora de ir.
Kadınlar tuvaletindeler.
Estamos na rua, a ir para sudeste do Alexandra Plaza.
Caddedeyiz, Alexandra Plaza'nın güneydoğu köşesine doğru gidiyoruz.
Suponho que saibas para onde devo ir?
O zaman nereye gitmem gerektiğini biliyorsun sanırım.
Regina, não podes ir.
Regina, gidemezsin.
Não podes ir sozinha.
Bunu tek başına yapamazsın.
Cumpri a minha palavra e enviei-o para onde ele queria ir.
Sözümü tuttum ve... onu gitmek istediği yere gönderdim.
Bem, eu... vou tomar um duche e ir para o trabalho.
Benim bir duşa girip işe geçmem gerekiyor.
Vocês sabem como é fácil ir para a prisão na União Soviética?
Soyvetler Birliği'nde hapse girmek ne denli kolaydır, bilir misiniz?
Posso ir à minha secretária, por favor?
Masama gidebilir miyim lütfen?
A Paige não pode ir. Ela já me tinha dito.
Paige gelemeyecekmiş, söylemişti bana.
Sim, o Matthew fica com a Sandra, então temos que ir lá deixá-lo depois do filme.
Tabii ya. Matthew, Sandra'da kalacak, filmden sonra onu bırakmamız gerekecek.
Mas eu posso ir buscá-la.
Ben alırdım ama.
Queres ir buscar alguma coisa para comer?
Yiyecek bir şeyler ister misin?
Queres ir ao centro comercial ou algo assim?
Alışveriş merkezine falan mı gitsek?
Sim, eu tenho que ir lá.
Evet, benim oraya gitmem gerek.
Vou ir lá para cima.
Ben yukarı çıkayım.
Apenas estou pronto para ir para casa.
Dönmeye hazırım artık.
Está na hora de me ir embora.
- Gitme vaktim geldi artık.
Não podiam só ir ter com a imprensa, contar-lhes o que se está a passar?
Medyaya gidip bunu onlara anlatamaz mısınız?
Talvez queiras ir ver um filme amanhã, não?
Yarın sinemaya gitmek ister misin?
A minha amiga Ginny e eu estávamos a ir para o Acadia National Park no Maine. Ela é uma caminhante.
Arkadaşım Ginny'yle birlikte arabayla Maine'deki Acadia Ulusal Parkı'na gidiyorduk, kız yürüyüşçüydü.
Tu queres ir?
- Sen gitmek istiyor musun peki?
Ouve, não posso ir aí a semana que vem.
Baksana, önümüzdeki hafta şehre gelemeyeceğim.
Eu tenho realmente tentado, mas... Eu não estou a ver isto a ir muito mais longe.
Çok çabaladım ama bu ilişkide bir gelecek göremiyorum.
Era suposto eu passar por lá amanhã, mas a Evgheniya pediu-me para ir às compras com ela, e tenho que fazer isso.
Yarın gidecektim ama Evgheniya alışverişe çağırdı oraya gitmem gerek.
Vou lá ir ver o Tuan está noite.
Bu gece gidip Tuan'ı görürüm.
Não me quero ver a colocá-lo em risco, e então nós podemos ir atrás de outras pessoas.
Sırf başkalarını kovalamak için bu adamı tehlikeye atmak istemiyorum.
E ela vai ir para esse grande liceu no ano que vem chamado St. Edwards.
Chris, önümüzdeki sene St. Edwards diye harika bir liseye gidecek.
E eu quero ir para lá.
Ben de oraya gitmek istiyorum.
Não é como se eu pudesse ir e não vos dizer nada.
Size söylemeden gidemem zaten.
Tu podes ir andando.
Gidebilirsin.
Cabe, precisas de ir procurá-los.
Cabe, gidip onları bulmanız gerek.
Tenho de ir.
Bakın, gitmem gerek.
Tenho mais bicarbonato e massa que o Warren Buffett. - E tu? - Está bem, estou a ir.
Warren Buffett'ten daha çok kabartma tozu ve hamurum var.
Antes de ir, preciso de usar o quarto de banho.
Natalya Abelev, şimdiye kadar gördüğümüz en garip şampiyonluk maçı diyebileceğimiz bir karşılaşmayla unvanını korudu.
Tenho que ir.
Gitmem gerek.
Estou a ir.
Geliyorum.