Translate.vc / португальский → турецкий / Jerusálem
Jerusálem перевод на турецкий
927 параллельный перевод
Ester, a filha de Simónides, na sua primeira visita a jerusalém.
Simonides'in kizi Esther iIk defa Kudüs'ü ziyaret etti.
No labirinto de masmorras romanas por debaixo de jerusalém...
Bu arada Kudüs'ün aItindaki Roma zindanIarinda...
No dia seguinte muitas pessoas, quando ouviram que Jesus vinha a jerusalém retiraram ramos das palmeiras e avançaram para o conhecer.
Ertesi gün ¡ sa'nin Kudüs'e geIdigini duyan birçok insan daha paImiye yaprakIari topIadiIar ve onunIa tanismaya gittiIer
Um novo governador, Pôncio PiIatos tinha vindo para jerusalém e o seu primeiro acto foi ordenar a libertação de todos os prisioneiros cujos crimes não tinham registo.
Yeni vaIi, Pontius PiIate Kudüs'e geImisti ve iIk yaptigi is suçIari kayitIi oImayan tüm tutukIuIarin saIiveriImesi oIdu.
Toda a jerusalém fala dos seus milagres! "
Bütün Kudüs onun mucizeIeriyIe çaIkaIaniyor! "
Nasceu em Jerusalém!
O Kudüs'de doğmuş.
Que sabe você da Ordem dos Hospitalários de São João de Jerusalem... mais tarde conhecidos como Cavaleiros de Rhodes?
Saint-Jean Hastanesi Biraderleri hakkinda ne biliyorsunuz? Sonradan Rodos Sövalyeleri adini aldilar.
Vêm para cá pelo caminho de Nova Jerusalém.
Buraya Yeni Kudüs yolundan geleceklerdi.
E não é preciso ser muito esperto para vir de Nova Jerusalém até cá.
Yapma, Yeni Kudüs'ten buraya gelmek için fazla zeki olmaya gerek yok.
Um homem e a sua mulher. Filho de Nova Jerusalém.
Adam ve kadın Yeni Kudüs'ten geliyorlarmış.
para noroeste ou Nova Jerusalém para leste?
Kuzeydoğuda Damascus'a mı? Ya da doğuya Yeni Kudüs'e mi gidelim?
" pegarão na criança e levá-la-ão para Jerusalém...
O çocuğu aldılar ve Kudüs'e götürdüler.
No livro diz Jerusalém.
Bak, Kudüs burada kitapta yazıyor.
bem Pete, qual é o caminho para Jerusalém?
Pekala, Pete, Kudüs'e nereden gideceğiz?
"Se eu te esquecer, Jerusalém, " esquecida seja a minha mão direita.
Eğer bir gün Kudüs'ü unutacak olursam o zaman her şeyimi unutacağım demektir.
Do outro lado da montanha fica Nova Jerusalém.
Şu dağların arka tarafında Yeni Kudüs var.
"... Em Jerusalém... " "... uma burra presa, e um burrito com ela :
"... ve Kudüs'de bağlı bir eşek ve bir tay bulacaksınız.
Pensa na cantina de Nova Jerusalém.
Oraya varınca bara gidersin.
Raymond, o 4º Conde de Toulouse, comandou os Cavaleiros Cristãos a Jerusalém... e resgatou o santo sepúlcro dos perversos Turcos.
Raymond, dördüncü Toulouse lorduydu. Kudüs'e giden haçlı şövalyesiydi ve kutsal lahti Türklerden kurtarmıştı.
"Irás para a guarnição de Jerusalém."
"Kudüs garnizonuna gitmen emrediliyor."
- Jerusalém.
- Kudüs.
Onde fica Jerusalém?
Kudüs nerede?
Jerusalém não é nenhuma estância de recreio.
Kudüs'ün en iyi hali bile beterdir.
Está ali um bufarinheiro que chegou de Jerusalém.
Seyyar satıcı Kudüs'ten yeni gelmiş.
Era velha e cheia de cicatrizes, como as colinas de Jerusalém.
Yaşlıydı ve derisinde de tıpkı Kudüs'ün sıradağları gibi yara izleri vardı.
Muitos se dirigiram para as portas de Jerusalém o agitado coração da sua terra.
Çoğunun yolu bir noktada kesişti ve onları başkent Kudüs'e ülkelerinin sorunlu kalbine götürdü.
Devemos chegar a Jerusalém amanhã à noite.
Yarın gece Kudüs'e varırız.
Nasci em Jerusalém.
Kudüs memleketimdi.
Vi o mundo, depois que deixei Jerusalém.
Kudüs'ten ayrıldığımdan beri dünyayı gezdim.
As boas-vindas de Jerusalém não serão amistosas.
Kudüs sizi sıcak karşılamayacak.
Vou a caminho de Jerusalém.
Kudüs'e gidiyorum.
Em Jerusalém, correrão contra os melhores do mundo. Sem mencionar o campeão Messala, com os seus diabos negros!
Kudüs'te dünyanın en iyi takımlarıyla ve Doğunun şampiyonu Mesala ve kara şeytanlarıyla yarışacaklar.
Ele vai para Jerusalém.
Kudüs'e gidiyor.
la para Jerusalém e soube que os egípcios estão rondando.
Kudüs'e giderken, Mısır'lıların yine sinsilik peşinde olduğunu duydum.
Josias, vamos para Jerusalém.
Yusuf, Kudüs'e gidiyoruz. - Yaşasın Adonijah, İsrail'in Kralı.
Podemos chegar a Jerusalém amanhã de manhã.
Yarın gün ağarırken Kudüs'e varabiliriz.
Davi está morto em Jerusalém e eu, Adonias, sou seu herdeiro.
Davud Kudüs'te ölüm yatağıda ve ben, Adonijah, onun varisiyim.
Volte para Jerusalém. Ofereça seus serviços não a mim, mas ao seu país e ao seu Deus.
Kudüs'e geri dön,... hizmetini sun, ama baha değil, ülkene ve tanrıya.
Talvez devamos voltar a Sabá em vez de visitar Jerusalém.
Belki Sabâ'ya geri dönmeliyiz, Kudüs'ü sonra ziyaret ederiz. Bekle.
Sentar-me-ei aos pés de Salomão, como os sábios que acorrem à Jerusalém e talvez aprenda, de seus próprios lábios, a forma de o destruir.
Kudüs'e giden, bilgeler gibi Süleyman'ın dizlerinin dibine oturacağım Ve onu yok etmenin yolunu, kendi ağzından öğreneceğim.
Devo ser informado do seu progresso em Jerusalém.
Kudüs'te olup bitenlerden, haberdar edilmek isterim.
Sou Benaias, capitão da guarda do rei, para escoltá-los a Jerusalém.
Ben Benaiah size Kudüs'e kadar eşlik etmek için kral tarafından gönderildim Selam size.
Eu viajaria dez vezes a mesma distância. Ela seria esquecida ante as maravilhas, e o esplendor da sua cidade de Jerusalém.
Aynı yolu on kez de gelsem, bir önemi olmazdı,... çünkü gördüğüm güzellikler ve Kudüs'ün ihtişamı... beni gerçekten büyüledi Süleyman
Lamento estar ausente na recepção, que lhe ofereceram em Jerusalém,
Kudüs'e gelişinizi kutlama töreninde bulunamadığım için çok üzgünüm
Mas, descontrolada, poderia destruir Jerusalém.
Ama kontrol edilmezse, bütün Kudüs'ü yok edebilir.
Porque veio a Jerusalém?
Kudüs'e neden geldin,?
Foi com esse pensamento que veio a Jerusalém, buscando meios para destruir o inimigo que já odiou.
Kudüs'e gelirken bir amacınız vardı,... bir zamanlar nefret ettiğiniz bir düşmanı yok etmek istiyordunuz!
Mesmo se o soubesse no dia em que chegou a Jerusalém, nada teria mudado.
Bunu Kudüs'e geldiğin gün bilseydim bile,... hiçbir şey değişmezdi.
A rainha não o informou da situação em Jerusalém?
Sabâ Kraliçesi size Kudüs'teki durumu rapor etmedi mi yoksa,?
A batalha será o mais longe posssível de Jerusalém.
Savaşın Kudüs'ten mümkün olduğunca uzak olması gerekiyor
Estou impaciente para entrar em Jerusalém.
Kudüs'e girmek için sabırsızlanıyorum.