Translate.vc / португальский → турецкий / Mentirá
Mentirá перевод на турецкий
9,370 параллельный перевод
Infelizmente, a nova versão contada pela Mockingbird da mentira anterior não é o suficiente para eliminar as evidências físicas contra si.
- Ne yazık ki Mockingbird'ün önceki yalanından cayması aleyhine olan fiziksel kanıtların üstesinden gelmek için yeterli değil.
Estou a dizer que ambos têm bons argumentos, mas às vezes duas verdades podem fazer uma mentira.
- İkinizin de fikirleri güzel diyorum. Ama bazen iki doğru fikir yanlışı doğurabilir.
A única mentira que contei a mim mesma é que conseguia lidar com isto.
Kendime söylediğim tek yalan, bunu tek başıma halledebileceğimdi.
Mas a Margaux estava a reagir à nossa mentira.
Ama Margaux yalanımıza tepki veriyordu.
A Margaux queria destruir-nos por causa da mentira.
Margaux Daniel hakkındaki yalan yüzünden peşimize düştü.
Continuo sem saber o que é melhor para o Carl, pois o plano dela pode levar-me à prisão, mas a mentira sobre o Daniel quase que fez o mesmo.
Ve hala Carl için en iyisi ne bilmiyorum, çünkü Emily'nin planı beni hapse gönderebilir. Ama Daniel hakkındaki örtbas da neredeyse aynı şeyi yaptı.
Com outra mentira?
Başka bir yalanla mı?
E isso não é mentira.
Bu bir yalan değil.
O Génesis é uma mentira.
Ne yani yaratılış yalan mıydı? Çok şaşırdım.
As promessas dela sobre uma vida e família novas eram mentira.
Yeni hayat ve yeni aile vaatleri yalandı.
Essa é a grande mentira da tua vida, mãe.
Bu, hayatının büyük yalanı anne.
Ele esteve preso a vida toda na mentira que o obrigou a contar.
Tüm yaşantısı boyunca yalan söylemesini söyleyip durdun.
O Dr. King disse que uma mentira não vive para sempre.
Dr. King'in dediği gibi, "Yalan sonsuza kadar yaşamaz"
Porque isto é uma mentira.
Çünkü bu yalan.
Isto é uma mentira!
- Bay Belediye başkanı...
Diz que estava na base, mas é mentira.
Üs'te olduğu konusunda iddialar var ama asılsız.
- É mentira, Ryan.
Devam et, Ryan.
- Mentira.
- Eve. - Saçmalık.
Que eu tenho vergonha, e a mentira, a bebida... era eu a tentar afastar-te de mim para não contar a verdade, porque se eu contasse... Ias odiar-me.
Utandığım şeyleri ve yalanlar, içki sadece seni uzaklaştırmak içindi, böylece sana gerçeği söylemek zorunda kalmayacaktım çünkü eğer söyleseydim benden nefret ederdin.
Isso é mentira.
Yalan bu.
- Passeio? - É mentira.
- Eğlence gezisi mi?
Agora apercebo-me que isso foi uma mentira.
Şimdi bunun bir yalan olduğunu anladım.
Algo arrancou estas memórias de ambas as nossas mentes para perceber isso, para que ambos víssemos a mentira.
Bunun anlamamız için bir şey bu hatıraları ikimizin hafızalarından çekip çıkarttı. Böylece yıllardır ikimizi bir arada tutan şeyin yalan olduğunu anlayabildik.
Que mentira?
Ben sana hiç yalan söylemedim.
Também era mentira?
O da yalandı tabi?
Nenhum "Platónico", então é outra mentira.
"Platonik" diye biri yok. Demek ki bu konuda da yalan söylüyorsun.
Uma mentira, está bem? Nunca existiu nem vai existir.
Hiç var olmadı ve olmayacak.
O que vocês têm é construído sob uma mentira.
Aranızdaki şey bir yalan üstüne kurulu.
Mas se contarmos a mentira certa, acreditam no que quiserem.
Ama insanları doğru yalanla sağlarsan istediklerine inanırlar.
É verdadeira? Porque é que iria ser mentira?
Neden yalan olsun?
Vou chamar-lhe "Uma grande mentira : a história de Amanda Clarke".
Adını "Amanda Clarke'ın Öyküsü" koydum.
Eu chamei-te de mentirosa, mas também contei uma mentira.
Sana yalancı dedim. Ama ben de yalan söyledim.
- Não foi uma mentira.
Yalan değildi.
Está bem, foi uma mentira.
Tamam ya. Yalan söyledim.
Não sei quem lhe disse isso, mas é mentira.
Bunu kim söyledi bilmiyorum ama palavra.
- Ishita, menti-te. - Mentira!
- Sana yalan söyledim, Ishita.
Alguns homens como eu acreditaram nessa mentira, mas eu não fui um deles.
Birçok "Benim gibi adamlar" bu yalana inandı fakat ben inanmadım.
Custava-lhes acreditar na segunda afirmação, sabendo que a primeira era mentira.
İlkinde yalan duyduklarından ikincisinde inanmaları zordu.
E tudo o que leram sobre a morte dele é mentira.
Ayrıca onun ölümü üzerine okuduğunuz her şey yalan.
Somos uma mentira que nos manteve juntos durante todos estes anos.
Bunca yıldır bizi bir arada tutan şey bir yalanmış.
Que mentira?
Ne yalanı?
E se tudo o que nos disseram for mentira?
Ya inandırıldığımız her şey yalansa?
Reconheço uma mentira quando vejo uma.
- Birine baktığımda yalanı anlarım.
Mas é mentira.
Ama saçmalık.
Mentira!
Olamaz.
- Mentira!
Yok artık.
É uma mentira! - A sério?
Yalan söylüyorlar!
No entanto é um facto que a CNN, a NBC, e os restantes, incluindo a Casa Branca, dizerem que é mentira...
CNN, NBC ve Beyaz Saray da dahil herkes sahte olduğunu söylediği halde.
E por vezes digo uma pequena mentira para que as pessoas falem comigo.
Bazen insanların benimle konuşması için pembe yalanlar söylerim.
Mas também sabemos que a história deles é uma mentira!
Ama şunu da biliyoruz ki, bu hikâye yalan!
E agora temos a prova que é uma mentira!
- Artık bu yalanın kanıtı elimizde.