Translate.vc / португальский → турецкий / Mole
Mole перевод на турецкий
1,289 параллельный перевод
Olá, pézinho mole, e bem vindo.
Selam muhallebi çocuğu, hoşgeldin.
Não quero ninguém fazendo corpo mole.
Bu olaya da kimsenin karışmasını istemiyorum.
No fundo, és um coração mole.
Aslında yumuşak kalplisin.
Seu coração mole...
Seni yufka yürekli.
É um coração mole, não acha?
Çok iyi kalplidir değil mi?
Estás a ficar mole...
Gün geçtikçe yumuşuyorsun.
Você está com o coração mole?
Dayanıksızlaştın,
"Está a ficar mole." E ele disse : "Eu trato disso."
"Yumuşuyorum." Ve adam da, "İcabına bakacağım."
- Do tipo que o deixa mole.
Yumuşaklaştıran türden.
O telhado é de alcatrão mole!
Çatı zift kaplama olabilir!
Ponha-se mole!
Serbest bırak!
Ponha-se mole.
Bırak serbest kalsın.
Mole.
Serbest.
Mole. Isso, acalme-se.
İşte böyle, şimdi büzüştür.
Tornaste-te mole desde que emagreceste.
Evet, zayıfladığından beri sıkıcı oldun.
Tenho-te visto a ficar mais mole.
Görüyorsunuz, sizin giderek zayıfladığınızı izliyordum bir süredir.
Estás mole demais.
Sadece göstermelik davranıyorsun.
O Flanders é um coração mole.
Flanders yumuşaktır.
- O comprimido pôs-me mole.
- Şu hap beni bir tuhaf yaptı.
Guarde suas opiniões na sua boca mole ou você se encontrará na nossa próxima hemorragia nasal. Entendeu?
Fikirlerini kendine sakla ya da bir sonraki burun kanamasında sana da bir yer buluruz.
- Estou um pouco mole.
- Yapabilecek misin?
- Vai embora.
- Git başımdan Mole.
Qual a história do Mole?
- Mole'un hikayesi nedir?
Felizmente aterrámos em algo mole.
Yumuşak bir zemine düşmemiz büyük şans.
E o pequeno animal escavador chamado Mole é o vosso animal de estimação?
"Mole" adındaki o küçük kazı yaratığı... - evcil hayvanınız mı? - Oldukça yaklaştın.
O Mole diz que as paredes vão explodir!
Mole, duvarın havaya uçacağını söylüyor.
Mole! Bom... adeus, Mole.
Hoşça kal Mole.
O senhor è muito mole, tem medo que se zanguem se os fizer pagar.
Çok yumuşaksın, para istersen seni sevmezler diye korkuyorsun.
É um mole.
O bir aptal.
A forte sensação do controle Como a "blitzkrieg", e o pão mole
Whoa, kontrol edebilme hissi rock roll heyecanı gibi..
Você está a tentar dar-me a volta com essa conversa mole?
Gerçekten aklımı çelmeye çalışıyorsun?
Os catatónicos a sério têm o que se chama uma "flexibilidade mole" nos membros.
Gerçek katatoniklerde kol ve bacaklarda "mum esnekliği" denen şeyin olması gerekir.
Os tiras sentam aqui... e falam como Grillo ficou mole no trabalho.
Buraya gelen polisler Grillo'nun nasıl yumuşadığını konuşur.
Temos estado aqui este tempo todo com conversa mole e nunca mencionou isso.
Burada oturmuş ne zamandır muhabbet ediyoruz ve sen bunun lafını bilet etmedin.
A conversa mole acabou.
Sohbet bitti.
Como é que iam perceber o que estou a dizer? Responde lá, Sr. Cabeça Mole.
Cevap ver, Yumuşak Kafa.
Já não tenho a cabeça mole.
Artık saçım yumuşak değil.
Todos nós, no devido momento, recebemos a visita do "Homem mole".
Acımasız Adam hepimize gelir.
Não há nada de divertido, sobre o "Homem mole", Patrick.
- Acımasız Adam komik değildir.
Estás na cama com uma mulher, tudo vai bem. É aí que o "Homem mole" ataca.
Bir kadınla yataktasın, her şey yolundayken Acımasız Adam gelir.
E então, o "Homem mole" ataca com a sua arma secreta.
Ve Acımasız Adam gizli silahıyla seni vurur.
Somos discípulos do "Homem mole".
Acımasız Adam'ın yolundan gidiyoruz.
- E tu não. Por amor de Deus, O "Homem mole" não existe.
Acımasız Adam diye bir şey yoktur.
O "Homem mole"!
- Acımasız Adam.
É massa de tecido mole.
- Emin misin? Doku kitlesi.
É bom e mole.
Ne güzel, kımıI kımıI.
Ficas com a língua dura ou mole?
Dilini sert mi yumuşak mı yapacaksın?
- E o trabalho não é mole - Então não pararão tão cedo
Acımı dindiren tek yere gittim :
Agora, vou ali ver uma ilha, mas lembra-te... se começares a pensar que a Helena é alguma coisa de especial, apenas imagina aquela cara de rato albino dela a lamber o molho molé da tigela.
Ben bir ada bakmaya gideceğim. Unutma. Helen'in özel olduğunu düşünmeye başlarsan, gözünün önüne albino sıçanının çanağını nasıl yaladığı gelsin.
Mole!
- Mole!
Temos de encontrá-la enquanto a carapaça ainda está mole.
Oh, Tanrım.