Translate.vc / португальский → турецкий / Nugget
Nugget перевод на турецкий
126 параллельный перевод
- No outro lado da rua, no Black Nugget.
- Yolun karşısında Kara Nal'da.
- Ele está no Black Nugget.
- Kara Nal'da olduğunu söyledi.
Dean Martin está no Golden Nugget e já não o vejo desde que sou uma menina.
Dean Martin Golden Nugget'daymış ve çocukluğumdan beri onu hiç görmedim.
- O Golden Nugget é uma boa escolha.
- Golden Nugget'a gitmek iyi fikir.
Podia estar num bar em Walkabout Creek neste momento, a olhar para o Wally, para o Nugget e para o Donk.
Şu an Walkabout Creek'deki barda, Wally, Nugget ve Donk'a bakıyor olabilirdim.
- São parecidos connosco, Nugget.
- Tıpkı bizim gibiler, Nugget.
- O Nugget.
- Nugget.
Golden Nugget.
Altın Külçe.
Há um torneio no Golden Nugget cujo prémio é uma lua-de-mel.
Golden Nugget'da bir balayı turnuvası var.
Era... do Golden Nugget, também em Atlantic City.
Atlantic City'den Golden Nugget Ballydeki şovumla ilgili güzel şeyler duymuşlar
Não me pareceu o Golden Nugget.
Golden Nugget gibi değildi.
Cyrus Finney, do "North Bay Nugget".
Cyrus Finney, North Bay Nugget.
North Bay Nugget.
- North Bay Nugget.
Em reconhecimento pelo que Archie tentava conseguir, o North Bay Nugget acordou não publicar a minha reportagem enquanto estivesse vivo.
Archie'nin yapmaya çalıştığını takdir ederek, North Bay Nugget o yaşadığı sürece hikayemi bekletmeyi kabul etti.
Não leves isto a peito.
Şahsi görme, Nugget.
Até logo.
Sonra görüşürüz, Nugget.
Ela é a comandante, maçarico.
O bir C.O., Nugget.
Em 1961, Howard Hughes pilotou um avião de papel do Golden Nugget até ao Sands.
1961'de Howard Hughes, Golden Nugget'tan Sands'e bir kağıt uçak uçurdu.
Continuarei com meu show solo no Golden Nugget... enquanto Randy voltará rapidamente à obscuridade... que ele tanto merece.
Bundan böyle, Golden Nugget'ın solosuyum. Randy ise, hızla hak ettiği gibi silik müzisyenlik günlerine dönecek.
Este é o Salão Golden Nugget, fundado em 1881... quando Port Henry era o centro da extração de ouro do Norte.
Burası Golden Nugget Barı. 1881'de Henry limanı, Kuzey bölgesinin altın arama merkeziyken kurulmuş.
Mas aqui no Golden Nugget houve muitos confrontos. Joe!
Burası, birçok rastlantının mekânı oldu.
Eu sou Donna de Angelo.... e este é o Golden Nugget.
Ben Donna De Angelo, burası Golden Nugget barı.
E o Joe. Eu ia cantar no Nugget.
Ben de, Nugget'te şarkı söylemem gerekiyor.
Delmer era funcionário do Casino e Hotel Nugget, no Reno, Nevada.
Bay Darion Nugget Oteli kumarhanesinde çalışıyordu.
Um peixe bonito desses merece um douradinho especial.
Bu büyüklükteki bir balık, nugget yapmak için yeterli.
- Olá, Nugget.
- Hey, Nugget.
Maldito Nugget. bonita situação...
Kahrolası Nugget. Süper, aa, dostum?
Quem te ensinou isso?
Kim öğretti sana bunu? Nugget?
Já. Com o Nugget.
Evet, Nugget.
O Nugget é inofensivo. Mas este fulano...
Yapma, Nugget bunun yanında sıfır kalır.
Vou buscar o carro e apanho-te no fim do bloco, em frente ao Nugget.
Ben arabayı alacağım, seni yolun sonundaki Nugget'in önünden alırım.
- Pois não? - O que é nugget dupla carne?
- Doublemeat Nuggets'ta ne var?
Sabes por que é que o Steve Wynn contratou o Bobby Baldwin para gerir o Nugget, o Mirage e o Bellagio? Era um grande jogador de póquer.
Steve Wynn, Nugget, Mirage ve Bellagio'yu yönetmesi için niye Bobby Baldwin'i tuttu, biliyor musun?
- Dee, queres uns nuggets?
- Dee, nugget istiyor musun?
Transformou a carne em nuggets e ganhou umas massas.
Nugget, sadece et ve biraz da sağlam para.
Achas que o Ronald McDonald vai descer à cave e dizer : " Sr. Nugget, você é o maior.
Sanıyor musun ki Ronald McDonald bodrum kata insin... Hey, "Bay Nugget", sen bir numarasın desin.
Os Nuggets são uma delícia.
Nugget çok lezzetli.
Em nome do Golden Nugget, deixe-me dar-lhe os parabéns.
Pekâlâ. Golden Nugget adına seni kutluyorum.
O Stardust, o Golden Nugget, e o Sam's Town.
The Stardust, the Golden Nugget, ve Sam's town.
O Velho Nugget está cheio de saúde e mimado.
Hayvan sağlıklı, üstelik iyi bakıldı.
Arranjei um segundo emprego... caixa no "Golden Nugget".
Golden Nugget'te kasiyer olarak ikinci bir iş buldum.
Eu quero jogar no Denver Nuggets um dia.
Bir gün Denver Nugget'da oynayacağım.
Estamos no Nugget.
Biz Nugget'ta kalıyoruz.
O Golden Nugget.
Golden Nugget.
Não foi o que os donos do Golden Nugget disseram.
Ama Golden Nugget'ın sahipleri böyle söylemiyorlar.
O agente do FBI que estava a trabalhar sob disfarce dentro do... foi morto ontem à noite no roubo.
Golden Nugget'ta gizli görevde olan bir FBI ajanı... dün gece soygunda öldürüldü.
Viste o jogo dos Nuggets ontem à noite?
Dün geceki Nugget maçını izledin mi?
NÃO sou um NUGGET!
TAVUK ETİ değilim!
Consegui o exclusivo do Cavalli para Gwyneth mas o problema é, com aquela enorme touca emplumada que ela está a usar parece que vai trabalhar no palco central do Golden Nugget.
Gwyneth için Cavalli üzerinde pahalı bir şeyim vardı fakat o taktığı büyük tüylü başlık onu Golden Nugget'deki revü kızlarına çeviriyor.
Têm lá um "Golden Nugget"?
Buralarda her yerin adı ya "Golden Nugget" ya da "Silver Dollar" dır ta ki Rosie's Canteena'ya kadar. Orada "Golden Nugget" diye bir yer var mı?
North Bay Nugget.
North Bay Nugget.