Translate.vc / португальский → турецкий / Olan
Olan перевод на турецкий
162,672 параллельный перевод
Uma colega nossa da escola tinha um cabelo como o teu.
Sınıfımızda saçı seninki kadar kızıl olan bir kız vardı.
A Diana é quase da tua idade.
Diana içlerinde yaşı sana yakın olan kız.
Tens um aspeto asseado e composto, e é isso que importa.
Temiz ve tertipli görüneceksin. Önemli olan da bu.
Nós só temos de nos unir atrás da lei do nosso bloco.
Tek ihtiyacımız olan bloğumuzun arkasında birleşmek.
Aquele miúdo no carro, o mais velho.
Arabadaki çocuk, büyük olan,
Artistas com bigode e homens com clipes de dinheiro, como grande caçadores, a tentar derrubá-la.
Bıyıklı sanatçılar, para klipsleri olan adamlarla onu mahvetmeye çalışan avcılar gibi böyle.
Porque estamos em guerra e estamos a perder, e talvez sejas o mutante mais poderoso vivo.
Çünkü şu an bir savaştayız ve kaybediyoruz. Ve sen şu an hayatta olan en güçlü mutant olabilirsin.
Tudo o que me interessa é a Amy.
Tek umurumda olan şey Amy.
E o nosso acordo com o Roan?
Roan'la olan anlaşmamız ne olacak?
Precisamos que todos estejam de malas feitas e prontos a partir... Ao amanhecer.
Toplanmış ve şafakla gitmeye hazır olan herkese ihtiyacımız var.
A única coisa inevitável é a Praimfaya.
Kaçınılmaz olan tek şey Praimfaya.
É tudo o que precisamos?
İhtiyacımız olan her şey bu mu?
A única coisa inevitável é o Fogo Primordial.
Kaçınılmaz olan tek şey Praimfaya.
Fizemos a coisa certa, Clarke.
Doğru olanı yaptık, Clarke.
O que se passa com o meu cérebro não é algo com que se possa lutar. Como é que sabes?
Beynime olan şey mücadele edilecek bir şey değil.
Nem todos podemos ser pessoal essencial. Ou ter uma irmã que é a rainha dos Grounders.
Hepimiz gerekli eleman olamayız ya da yerlilerin kraliçesi olan kardeşimiz yok.
Tomamos a atitude correta e morrem 364 pessoas.
Doğru olanı yapıyoruz ve 364 insan ölüyor.
Que há de difícil nisso?
- Bunda zor olan ne?
- Qual é a parte difícil?
Zor olan ne Raven?
Alguém ainda precisa de ser convencido?
Başka söyleyecek şeyi olan var mı?
Sim. Está no laboratório. É para onde temos...
- Evet seçtim, ihtiyacımız olan yere laboratuvara döndü...
- É só isso que importa.
- Önemli olan yalnız bu.
O terrorista, da Argélia?
Şu terörist olan? Cezayirli?
Mais concretamente, a empresa Blackthorn Kincaid.
Daha açık olmak gerekirse, bunu yapan Savunma Bakanlığı anlaşmalı olan Blackthorn Kincaid.
O Leo é o barítono, os Supernovas venceram o campeonato regional e o Lionel anda com uma caloira com um piercing no mamilo.
Leo bariton çalıyor. Süpernovalar bölge şampiyonluğunu kazandı. Lionel ise, meme ucunda küpe olan taze üniversitelilerle çıkmaya başladı.
Não sei, o que te parece?
Bilemiyorum. Teröristlere destek olan insanlar için cehennemde özel bir bölüm var. Sen ne düşünüyorsun?
A maior parte das imagens estavam afastadas, mas encontrei uma que deu.
Görüntülerin çoğu uzaktı. Ama yeterince yakın olan bir görüntü buldum.
Sou conhecido por fazer contribuições beneficentes ocasionais.
Ara sıra katkıları olan bir yardımsever olarak biliniyorum.
Qual é a graça?
Bu kadar komik olan ne?
Então, parece que é você que nunca vai sair daqui.
O halde, bu odayı asla terketmeyecek olan tek kişi sensin.
O que interessa é que ambos temos aquilo que o outro quer.
Önemli olan, ikimizde de diğerinin istediği şey var.
- É espia. Alguém em cujas lealdades não podes confiar.
Aidiyeti olan birine güvenemezsin.
As pessoas vêm cá quando precisam, dá-lhes conforto.
İhtiyacı olan insanlar geliyor. Ben de onları rahatlatıyorum.
O teu pai falhado há muito desaparecido?
Uzun zamandır kayıp olan baban.
Estou a dar-lhe muito amor, o máximo que um humano pode dar, é o médico dela e acredito em si.
Sana mümkün olan bütün sevgimi veriyorum çünkü onun doktorusun ve sana inanıyorum.
Alguém falou com a Enger?
Enger'dan haberi olan var mı?
É a mais íntima que podes fazer.
Yapabileceğin en kişisel olanı.
Este é fácil.
Bu kolay olanı.
É tudo o que precisamos para curar as Ledas.
Bu, LEDA'ları iyileştirmek için ihtiyacımız olan her şey.
Temos uma grávida em trabalho de parto a caminho.
Hastaneye gelmek üzere olan bir annenin doğumu başlamış.
- Não é isso, génio.
Önemli olan o değil aptal!
É uma forma desagradável de falar de uma mulher que sofreu um acidente ao dar à luz.
Bebeğini doğurmak üzere olan ve tıbbi travma yüzünden acı çeken bir kadını tarif etmek için çok çirkin bir yol.
É a melhor parte do jogo.
Bu da oyunun bir parçası. İyi olan kısmı.
Quando é importante, eles acertam. E isso muda tudo.
... en gereken anda doğru olanı yaparlar ve bu her şeyi değiştirir.
Foi isso que aconteceu.
Gitti. İşte olan bu.
Um herói é apenas humano, mas a questão é essa.
Bir kahraman sadece bir insandır. Fakat önemli olan da budur.
Isso não é algo que eu faça. Só estou a lembrar-te que fizeste um juramento como médico de proporcionar conselhos médicos de qualidade a mulheres que já são bonitas!
Ben sadece, zaten güzel olan bir kadına tıbbi önerilerde bulunurken bir hekim olarak verdiğin kutsal yeminini hatırlatmak istiyorum.
Tu é que és egoísta. - Só pensas em ti.
Asıl bencil olan sensin.
Um garoto de 9 anos com dores no abdómen superior.
Karnının sağ üst tarafında ağrı olan 9 yaşında bir çocuk.
Era isso.
Olan şey tam olarak buydu.
É isso que interessa.
Önemli olan bu.