Translate.vc / португальский → турецкий / Oval
Oval перевод на турецкий
460 параллельный перевод
Nanook as esquenta esfregando-as contra a sua face.
Yanaklarını ovalıyor.Nanook, onları ısıtıyor.
A original e genérica cabeça oval... a qual, imaginamos, em toda a raça humana foi criada idêntica.
özgün ve genel yumurta kafa olarak bundan da tüm âdemoğlunun yumurtadan çıktığını tasavvur edebiliriz.
A original cabeça oval, você chama a isso uma melhoria?
Özgün yumurta kafaya iyileştirme mi diyorsunuz yani?
Rosto ovalado.
Oval surat.
Vamos esfregar-lhe gelo no pescoço.
Hey, boynunu biraz buzla ovalım.
Está a acordar, a sacudir a areia, preparada para mais um dia a ser bonita para os turistas, um dia impossível sem quem presta os serviços necessários para satisfazer o visitante.
Yeni uyanıyor, avuçlarındaki kumu ovalıyor ve yeni bir "turistler için güzel görünelim" gününe hazırlanıyor, misafirleri tatmin etmek için gereken hizmetleri sunan insanlar olmadan asla gerçekleşemeyecek bir gün.
Era oval a sua cara pálida
Solgun yüzü, opalden yüzü
- O retrato oval - Raoul troca Nana
- OVAL PORTRE - RAOUL NANA'YI TAKAS EDER
Esfregamo-Io um pouco.
Biraz ovalıyoruz.
Temos cães naquele terreno ali.
Köpeklerle şuradaki ovalık araziyi tarıyoruz.
Com o Grande Prémio de Itália no autódromo de Monza é utilizada uma combinação entre uma pista oval de alta velocidade e um circuito de estrada.
Monza'daki İtalya Grand Prix'sinde yol pist ve yüksek hızlı oval pist birlikte kullanılacak.
mas combinando com a oval, conseguem-se velocidades fenomenais.
Oval pist ile birlikte inanılmaz hızlara ulaşılıyor.
Um máximo de cerca de 290 kms / hora é o que se pode esperar, destes carros de 3 litros na oval, onde eles têm a aderencia do piso áspero e o esforço imposto pela força centrífuga antes deles descerem novamente voltando ao circuito de estrada onde o curvar em potência e a condução, são primordiais.
Pistte viraj etkisi ve araç kontrolün çok önemli olduğu yol bölümüne gelmeden önce pistteki pürüzler nedeniyle otomobillerin yola vurduğu ve merkezkaç kuvveti nedeniyle zorlandıkları bu yüksek hızlı bu pistte bu gördüğünüz üç litrelik araçlar saatte maksimum 289 km / s hıza ulaşıyorlar.
Houve objecções por parte dos pilotos que achavam que os leves Fórmulas 1, de litro e meio dessa altura não eram estáveis para o esforço imposto pela oval.
Pilotlar o zamanın 1.5 litrelik Formula 1 araçlarının pistteki oval bölüm için uygun olmadığını düşünüyorlardı.
Especulava-se que a suspensão tinha de ter um compromisso que permitisse curvar na secção da estrada e na oval.
Yol bölümünde etkili bir viraj alma gücüne sahip olmak için süspansiyon ayarlarının çok iyi yapılması gerekiyor.
Os lideres estão na oval pela primeira vez. ... com o Ferrari de Barlini na frente do BRM de Stoddard e do Yamura de Aron.
Liderler şu anda oval bölümde Ferrari ile Barlini önde, arkasında BRM ile Stoddard ve Yamura ile Aron var.
E diz-me, Scott há algum particular problema em conduzir na oval de Monza?
Monza'daki oval bölümde sürüş yapmanın zorlukları nelerdir Scott?
Na oval?
Oval bölüm mü?
O problema, é a enorme força centrífuga empurrando o carro contra a oval deixando de haver o normal movimento da suspensão.
Yüksek merkezkaç kuvveti süspansiyonun tüm hareketini bitiriyor.
Porque não importa como o carro foi afinado ele bate muitas vezes, com o fundo na oval.
Çünkü aracın ayarları nasıl olursa olsun belli noktalarda hep yere çarpıyor.
Enquanto eles deslizam na oval Sarti está a chegar-se aos três carros que lutam pelo quarto lugar.
Oval bölüme girerlerken Sarti dördüncülük için yarışan üç araca yetişti.
O Ferrari de Sarti bateu na parte de fora da oval.
Ferrari pilotu Sarti oval bölümün kuzeyinden aşağıya,... pistin kenarına düştü.
Um rosto oval perfeito... quero dizer, um oval levemente triangular. Mas a sua pele é brilhante, como se iluminada por dentro!
Sade bir oval biçiminde hafiften üçgen içinden ışık saçarcasına parlak ciltli.
A mesa pequena oval?
Küçük, oval olanı mı?
E a mesa... a mesita oval...
Ve... masa oval masa...
Rosto : Oval.
Yüzü oval.
Esfregas a cara.
Sonra yüzünü ovalıyorsun.
- No campo de críquete.
Oval stadındalardı!
Apesar dos dois atentados, o presidente diz que não se tornará prisioneiro da Casa Branca, um refém de futuros assassinos.
Her iki suikast girişimine rağmen Bay Ford, Oval Ofis'e hapsolarak esir olmayacağını ifade etti ve asıl esirin suikastçılar olacağını söyledi.
A nave está agora numa órbita elíptica com um apogeu de 141 milhas náuticas e um perigeu de 122 milhas náuticas.
Uzay aracı şu anda, dikeyde 141 deniz millik yatayda 122 deniz millik oval yörüngesine girmiş durumda.
Hoje, o Presidente encontrou-se no Sala Oval com... dignitários estrangeiros e estudantes de intercâmbio da República da China.
Bu sabah Sayın Başkan Oval Ofis'te... Çin Halk Cumhuriyeti'nden gelen kültürel değişim programı öğrencileri ile görüştü.
- Redondas quadradas! Primeiro, era esférica, depois oval e agora tropezoidal!
Uçan daire, önce küreydi, sora oval oldu, şimdi de tropez şeklindeydi diyorsun.
Sensivelmente na mesma posição, o texto em hieróglifos, contém uma série de símbolos circundados por uma oval ou cartuchos.
Hiyeroglif yazılı metinde de hemen hemen aynı yerlerde,... etrafı kabartmayla çevrelenmiş simgeler vardı.
Tentou várias curvas ovaladas, fez cálculos, cometeu erros aritméticos, que o levaram, de início, a recusar a resposta correcta.
Pekçok oval şekilli eğriler üzerinde hatalı matematiksel çalışmalar yaptı, bunlar doğru cevaba ulaşmasını engelledi.
Da Sala Oval?
Oval Ofisi?
Senta-se na Sala Oval a tomar decisões baseadas nos seus pesadelos.
Oval Ofis'te öylece oturuyor ve kabuslarından yola çıkarak kararlar alıyor.
Ele está na sala Oval.
Oval odada!
Não, era mais oval.
Hayır, daha çok oval gibiydi.
O que é branco, oval e faz-me sempre lembrar o meu aniversário? - Não sei.
Beyaz, yuvarlak ve bana doğum günümü hatırlatan şey nedir?
Estão na Sala Oval e o telefone vermelho toca.
Şimdi siz oval ofistesiniz. Kırmızı telefon çalıyor.
É oval.
Ovalmiş.
Rosto?
Yüzü? Oval.
Oval.
Bakın...
Deve ser um oval mágico.
Sihirli yuvarlak olmalı.
* Na noite, você vê o oval lua
# In the night, you see the oval moon
Uma escola, entre cujos licenciados dois se sentaram à secretária da Sala Oval, na Casa Branca.
Öyle bir okul ki, mezunlarından ikisi Beyaz Saray'daki Oval Ofis'te oturdular.
e o seu cão hipnotizou-o, e trouxe-o de volta para o iglu, onde a sua mulher o esfregou com uma esponja, e trouxe-o de volta à vida.
Karısı süngerle vücudunu ovalıyor ve onu hayata geri döndürüyor.
Está na Sala Oval.
Kapalı kapılar ardındasınız.
Isso significa que tenho de esfregar base dentro das coxas dela... bem, tipo ao redor da sua virilha... e eu fico, "Oh, cara!"
Bunun anlamı, onun kalçalarını, en diplerine kadar ovalıyorum en mahrem yerlerine kadar ve ben sanki, "Vay canına!"
O Presidente Kennedy recebeu hoje a Selecção Nacional Universitária, no Salão Oval.
Başkan Kennedy, bugün Üniversiteler Amerikan Futbolu Karması'yla Oval Ofis'te tanıştı.
Imagine ser uma mosca numa parede da Sala Oval.
Oval Ofis'in duvarında bir sinek olduğunu düşünsene.