Oy перевод на турецкий
5,166 параллельный перевод
Por um consenso fundamentado.
Bilgilendirilmiş bir oy birliğince.
Eu votei uma vez no Obama.
Bir keresinde Obama'ya oy vermiştim.
Então, ele e o Peter Gregory podem tirá-lo de lá.
Peter Gregory ile oy çoğunluğuyla seni kovarlar.
Na última eleição, votaste pelo Mighty Mouse.
- Son seçimde Harika Fareye oy vermiştin.
Por isso, porque se chatear e desperdiçar o pequeno capital que tem com os Republicanos no Capitólio, a tentar arranjar mais voto menos voto para que funcione a sua aposta numa agencia ineficaz?
Elindeki azıcık sermayeyi de Hill'deki Cumhuriyetçilerden boş bir ajansı yönetecek kişi için oy isteyerek harcamaz.
Eu não votei nele.
Ona oy vermedim.
Talvez devêssemos pedir às pessoas para votarem.
Belki de halkın oy vermesini istemeliyiz.
O Supremo Tribunal anulou certas partes da Lei dos Direitos de Voto esta manhã.
Yüce Mahkeme bu sabah Oy Kullanma Hakları Yasası'nın bir kısmını geçersiz kıldı.
No caso de um dia você por acaso entrar numa cabine de voto, há certas coisas que você deve saber e uma delas é que, não existe absolutamente nenhuma prova que suporte a afirmação de que nós sejamos o melhor país do mundo.
Bir gün yanlışlıkla olur da oy verirsen bilmen gereken bazı şeyler var ve onlardan biri dünyanın en büyük ülkesi olduğumuzu destekleyecek hiçbir kanıt olmadığı.
Mas coisas estão diferentes com a maioria Republicana.
Ama cumhuriyetçi partinin oy çokluğu meselesi farklı bir şey.
Faltam 8 votos, mas vamos conseguir Dimarco.
Hala 8 oy çekimser ama bence DiMarco'nun tarafını karıştırabiliriz. Efendim...
Vim conseguir o seu voto para a igualdade salarial.
Senatör Sterling'ten eşit ödeme yasası için oy vermesini isteyecektim.
Pensei que isso podia facilitar a votação.
Düşünmüştüm ki... Eğer bu onun daha kolay oy vermesini sağlayacaksa, eğer bu bize eşit ödeme yasasını getirecekse...
Os outros cinco, leais à memória do seu pai, vão votar contra.
Babasinin hatirasina sadik diger besi, serbest kalmasi için oy verecekler.
- Na verdade, senhora Sibley o seu voto não é necessário.
- Benim verecegim oy da... - Aslinda Bayan Sibley... Oyunuza hiç gerek yok.
Todos os que são a favor de que o Irmão Bohannon fique e se torne um de nós, digam "Ámen"!
Yoldaş Bohannon'ın kalması ve bizden biri olması yönünde oy kullananlar, Âmin desin!
Votámos que ficavas.
- Kalman yönünde oy verdik.
Eu votei que partia.
- Ben de gitmem yönünde oy verdim.
Eu voto contra, neste instante.
- Ben buna karşı oy veriyorum. Hemen şimdi.
Então, porque não votaste na expulsão dele?
O zaman neden gitmesi yönünde oy kullanmadın?
Já não temos a maioria dos votos.
Artık oy kullanmayacağız.
Podes ter os votos, mas não tens acordo.
Oy çoğunluğun olabilir ama anlaşma olmayacak.
Isolará vizinhanças de baixa renda algo que lhes irá retirar os seus poderes de voto.
Düşük gelirli insanlar mahallelerden izole ediliyor ve oy güçleri alınıyor.
Ele vota, não vota?
O da oy veriyor, değil mi?
A Constance Payton é uma veterana de guerra condecorada, e eu queria relembrar aos eleitores que, ao contrário dos últimos presidentes, ela, realmente, lutou por este país.
Constance Payton eski bir asker. Bunu oy kullanan halka hatırlatmak istedim. Geçmiş 5 Başkanın aksine o gerçekten bu ülke için savaştı.
Ele tem muitos votos, Joe.
- Adamın oy sayısı tavan yaptı Joe.
Disse que dava direito de voto a todas as mulheres.
Kadınlara oy hakkı verilmesi için bize destek olacağını söylemiştin.
Alguns sabiam que Abboud estava a trabalhar secretamente para dar às mulheres, o direito ao voto.
Çok az insan Abboud'un Suudi Arabistan'da kadınlara oy kullanma hakkı vermek için çalıştığından haberdardı.
A Hani Jibril confrontou-o sobre isso este ano e ele prometeu que ia pressionar, por sufrágio no reino. Imagina se ele fizesse isso.
Hani Jibril geçen sene onunla yüzleşti, o da kadınlara oy hakkı için krallık içinde savaşacağına söz verdi.
Mulheres a votar na Arábia Saudita, era revolucionário.
Bunu gerçekten yaptığını düşün bir. Arabistan'da kadınlara oy hakkı verilmesi devrimsel olurdu.
Acho que dormi numa má posição.
Oy, aman. Sanırım burada uyumaktan bel fıtığı oldum.
Têm de votar pelas provas.
Kanıtlara dayalı oy verecekler.
Encontrei informação que dizia que podíamos votar com o coração.
Kalbimizden gelene göre oy vermeye resmi hakkımız olduğuna dair bilgi aldım.
É por isso que pergunto a quem me visita.
Bu yüzden ziyaretçilerimin hepsi bana oy veriyor.
Desculpa, mas perdeste esta votação.
Üzgünüm ama bu sefer az oy aldın.
Depois de um debate intenso, esta sugestão ganhou com uma margem de dois pontos.
Hareketli bir tartışmadan sonra 2'ye 0 oy oranıyla teklif kabul edildi.
Nós não votamos!
Oy vermedik ki ama!
Isso é ridículo. Sheldon, voto que isso não é uma distração.
Konudan sapmadigimiz konusunda oy veriyorum Sheldon.
As ações dele vão dobrar o poder de voto, as tuas não.
Hisseleri oy çokluğunda ikiye katlanır. - Seninki aynı kalır.
- Podes votar.
- Oy kullanabilirsin.
Dou permissão para juntares o meu voto com o teu.
Oy kullanma hakkımı sana veriyorum.
Votamos como o Logan quiser, na altura certa.
Zamanı geldiğinde Logan'a oy veririz.
Não querem saber de concessão de autoridade às mulheres árabes, sabe?
Suudi kadınlara oy hakkı verilmesi hakkında bir şey duymak istemezler.
As mulheres não podem votar na Arábia Saudita, não podem conduzir ou sair de casa, sem a companhia de um homem.
Suudi Arabistan'da kadınlar oy kullanamıyor,... araba süremiyor, yanlarında bir erkek olmadan evden dışarı çıkamıyor.
Jibril? Para estender o sufrágio na Arábia Saudita?
- Suudi Arabistan'daki oy hakkı kanununu etkileme için mi?
- Eu garanto-lhe...
- Kadınlara oy hakkı vermek için destek olacağını söyledin, söylemedin mi? - Hani, seni temin ederim ki...
Que o Coronel escolheu a dedo cada uma daquelas marionetas e diz-lhes como votar.
Çünkü o kuklaları albay seçti ve neye oy vereceklerini o söylüyor.
Bem, ela tem meu voto.
Tamam, benden oy kaptı.
Estou a pedir o vosso voto.
Lütfen bana oy verin.
Ouvi você dizer que a escolha do presidente em fazer com que a EPA funcione nunca irá receber um voto, que a EPA é uma agência ineficaz...
- Başkanın ajansı yönetmek için seçtiği kişinin oy almayacağını söylediğiniz kısmı duydum.
Por unanimidade!
Oy birliğiyle!