Translate.vc / португальский → турецкий / Paraiso
Paraiso перевод на турецкий
66 параллельный перевод
"e deixa a sua carne apodrecer no paraiso, e a sua alma se queime no fogo do Infierno,"
" ve onun bedenini çürümeye bırakır, ruhunu cehennem ateşiyle yakar.
Vamos para o paraiso!
Gittigimiz yer bir cennet.
Vingaremos as mortes... do embaixador sul-africano... do Ministro do Exterior Maurício Borgenovo... de Roberto Cuoma... do Coronel Rosario, de Gutierrez e Molina... e do Presidente de Câmara de El Paraiso.
Hiçbirinin kanı yerde kalmayacak ; ... ne Güney Afrika büyükelçisinin ne dışişleri bakanı Mauricio Borgenovo'nun ne Roberto Cuoma'nın ne Binbaşı Rosario'nun, ne Guiterrez'in, ne Molina'nın ne de El Paraiso Valisinin.
É um paraiso na Terra.
Dünyadaki cennet.
Pode não parecer grande coisa, mas quando descobrirem vai ser um pequeno paraiso.
Büyük ve pahalı bir şey almalıyız. Onların, babanı beğeneceklerini sanmam bu yüzden, çiçeklerle halletmeliyiz.
"E na temporada seguinte" "ganhou 18 jogos"... "pela Super Liga do Paraiso."
Ertesi sezon cennetteki büyük ligde tam 18 oyun birden kazandı.
- Estás a falar do paraiso?
- Cennet gibi mi?
Se existe um paraiso e um Deus, eu queria conhecer o bacano.
Eğer cennet ve Tanrı varsa, onunla tanışmak isterdim.
Vivemos no paraiso.
Bir cennette yaşıyoruz.
O paraiso é um sitio como Beverly Hills, Califórnia.
Cennet şöyle bir yere benzer ; Beverly Hills, California.
É o Paraiso.
Burası cennet.
- mas segundo a tradisao isso foi... fundado depois do pai de Jebediah Springfield, todos os dias 10 de maio, mais o residentes... atraiam cobras para o meio da aldeia e "wack" ( madavam-nas ) para o paraiso das cobras.
- Geçmiş yıllara dayanan gelenekte kasabamızın kurucusu Jebediah Springfield, her 10 Mayıs`ta, yerel çiftçileri toplar ve yılanları kasabanın merkezine yönlendirerek orada yılan cennetine gönderirdi.
depois da esposicao Alger Hiss... o honravel Richard Nixon... vai tambem tentar "mandar".um a para o paraiso
Alger Hiss`ten sonra ortaya çıkan onurlu büyük Başkan Richard Nixon başka bir ölümcül yuhalanmaya gider.
Uma vez estive numa Terra que mais parecia um paraiso.
Bir keresinde gittiğim dünya cennetten bir parçaydı.
Se eu encontrasse um sitio que fosse o paraiso, Acho que não dizia a ninguém.
Eğer cennet gibi bir yer bulsam, galiba kimseye söylemezdim.
Essa casa deve ser o paraiso dos homens.
O ev kesinlikle bir erkek cenneti olmalı
Ela disse que foste visto a sair do Hotel Paraìso.
Seni Paraiso Oteli'ne girerken gördüklerini söyledi.
Nunca tiveste de te encontrar com eles no Hotel Paraìso.
Daha önce onlarla hiç Paraiso Oteli'nde buluşmuyordun.
Queres ir para Paradise - Arizona, ou para outro Paraiso?
Arizona'daki Cennet'e mi gideceksin, yoksa cennet olan Cennet'e mi?
Deixe eu te dar o paraiso.
Bırak da sana cenneti vereyim.
O paraiso seria mais uma bala.
Cennette bir de kurşun olacak.
O trabalhador ultrapassa o absolutismo, e guia o proletariado a uma revolução comunista vitoriousa, resultante de uma paraiso sócio-economico na terra.
İşçiler mutlak idareyi yıkacak ve işçi sınıfının kazandığı zafer, komünist devrimi başlatacak. Sonuç, dünyanın sosyoekonomik bir cennete dönüşmesi olacak. Her şey sağduyu, aslında.
"Clube Ocean na ilha Paraiso"
Paradise Adası'ndaki Ocean Tatil Köyü.
Na verdade Srª Soprano.... há uma passagem no livro... onde o Melville compara o Billy a uma estátua de Adão nu antes da expulsão do paraiso
Aslında, Bayan Soprano, kitapta bir pasaj var. Melville, Billy'yi düşüşten önceki Adem'in çıplak heykeliyle kıyaslar.
- Paraiso.
Cennet!
No tempo antes do Tempo, O Grande Espirito desceu dos Ceus carregando-nos, aqueles chamados os Matoran, para este paraiso.
Evvel zaman içinde, Yüce Ruh göklerden indi..... bizleri, Matoranlar'ı bu cennete getirdi.
Nunca nada foi tao abençoado como nós por vivermos em tal paraiso.
Böyle bir cennette yaşadığımız için pek çoğundan daha şanslıyız!
Parece o paraiso Como como um Faraó
Cennet gibi. Firavun gibi yemek yiyorum,
"Waikiki Airlines, o seu bilhete para o paraiso."
"Waikiki Havayolları, cennete kesilen bilet."
Sabes, eu prefiro ser um cidadão de segunda classe aqui no paraiso a ser um rei de uma rua que fede perto do aeroporto Burbank.
Biliyor musun bu cennet yerde ikinci sınıf vatandaş olmayı, Burbank havaalanı yakınındaki her tarafı sidik kokan yerde kral olmaya tercih ederim.
Deixa-me te dizer, Cuba é um paraiso socialista.
Dur da sana anlatayım, Küba Sosyalizmin cenneti.
O que o imperador Shah Jahan disse na minha casa no estado de Cachemira e nós acreditamos, isso é verdade para tudo na Índia. Se há um paraiso na terra está aqui, está aqui, está aqui.
Hindistan için söylenecek tek bir şey vardır Eğer yeryüzünde bir tek cennet varsa o cennet burasıdır burasıdır... burasıdır.
Acho que achou este pedacinho de paraiso mais interesante.
Herhalde bu cennet köşesi daha cazip geldi.
Eu seguir-vos-ei. E farei um paraiso do inferno.
# Seni takip edeceğim ve cehennemden bir cennet yaratacağım. #
E farei um paraiso do inferno.
# Cehennemden bir cennet yaratacağım. #
Antes do primeiro amanhecer, houve uma batalha no Paraiso.
İlk gün ağarmadan önce, Cennet'te bir savaş çıkmıştı.
Mas tudo o que precisa saber, é que as pessoas que matou, estão todas no paraiso,
Ama bilmen gereken bir tek şey var. O da öldürdüğün insanların tümü cennette, Bay Cassetti.
No inicio, Deus criou o paraiso e a terra.
Başlangıçta, Tanrı cenneti ve yeryüzünü yarattı.
Deixem as àguas por baixo do paraiso se juntarem todas num unico sitio, e deixem a terra seca aparecer :
Göklerin altındaki sular bir yere toplansın,... bırak kuru toprak ortaya çıksın : Ve öyle de oldu.
E deixem-nos ser iluminados no firmamento do Paraiso Para dar Luz à Terra...
Bırak yeryüzüne ışık vermesi için cennet gök kubbesinin ışıkları onların olsun...
Bem vinda ao paraiso!
Cennete hoş geldin.
Tenho certeza de Dudley vai gerenciar o Paraiso perfeitamente bem em sua ausência.
Eminim yokluğunda Dudley burayı çok iyi yönetebilir.
Denise voltou ao Paraiso.
Denise yuvaya geri döndü.
Eis Brynna da Few. Vêem a sua mãe á sua espera no paraiso?
İşte bakın Adaletli Brynna cennette annesinin onu beklediğini görsün.
Eis Warick, o Sábio. Vêem os seus restos á sua espera no paraiso?
İşte bakın Temkinli Warrick cennette geride bıraktıklarını görsün.
O seu paraiso é a sua honra e a sua familia.
Onun cenneti onuru ve ailesidir.
O paraiso?
Cennet mi?
- O paraiso do homem branco.
Beyaz adamın cenneti.
Acredita no paraiso?
Cennete inanır mısın?
- Porque encontrámos o Paraiso!
- Cenneti bulmaya.
É o paraiso!
Cennette gibiyim.