Translate.vc / португальский → турецкий / Pazar
Pazar перевод на турецкий
7,638 параллельный перевод
Deves ter amigos poderosos para nos trazer aqui, num domingo.
Bizi Pazar günü buraya topladığınıza göre, yüksek mevkilerde dostlarınız olsa gerek.
Vamos começar a ir à Igreja, todos os domingos, agora?
Bundan böyle her pazar kiliseye mi gideceğiz?
É... domingo adolescente.
Bugün, Ergen Pazarı'ymış.
Então, não vamos todos os domingos?
- Gençlik Günü. Yani her pazar gitmeyeceğiz, öyle mi?
Eu estava quase a arruinar o teu domingo e pedir que me ajudes.
Tam da pazar gününü mahvedip seni yardım etmen için aramak üzereydim.
Eles julgam esta competição por viabilidade no mercado.
Bu yarışmayı pazar kapasitesine göre değerlendiriyorlar.
Uma venda na "Burlington Coat Factory"?
Ucuzluk pazarında paltolar indirimde mi?
Ela costumava sentar-se naquela cadeira todos os domingos a beber a chávena de chocolate quente Hershey e a contar-me tudo sobre como foi crescer nos bairros maus de Filadélfia.
Her pazar o sandalyeye oturur, sıcak kakaosunu yudumlar ve Philedelphia sokaklarında büyümek nasıldır anlatırdı.
- O monitor LCD. Onde o arranjou?
Şu LCD ekranı nerede buldun, Tayvan pazarında mı?
Conhecemo-nos na feira da ladra.
İnanır mısın, Bit Pazarında tanıştık. Orada bir bölmesi vardı.
De qualquer maneira, o-o funeral é no Domingo.
Neyse, cenaze pazar günü olacakmış.
Não é sempre, mas desde que ele desapareceu a perseguir um balão, fico preocupado.
Hep yapmıyorum ama bit pazarında bir balonu kovalarken kaybolduğundan beri endişeleniyorum.
- Num minuto estava no mercado, e, no seguinte estava a acordar na floresta.
Bir an pazar yerindeydim, sonra bir anda ormanda uyandım.
Estava a pensar, podíamos convidar o Datak para jantar lá em casa, domingo.
Düşünüyordum da, belki bu pazar Datak'i de akşam yemeğine eve davet edebiliriz.
Então, um domingo... fazia um frio de rachar... tinha acabado de chegar à capela e estávamos a sentar-nos nos bancos, quando... de repente... todas as vitrinas... se partiram... e os Votans chegaram.
Soğuk bir pazar günü kiliseye gitmiş, sıralarımıza yerleşiyorduk. Bir anda mozaik camların hepsi paramparça oldu. Ve Votanlar geldi.
Vendem no mercado.
Pazarın ilerisinde bir yer var.
Queríamos planear o nosso pequeno - almoço de Domingo pós-casamento.
Evet, düğün sonrası pazar kahvaltısı için bir program yapmak istiyoruz.
Vendo coisas em mercados das pulgas.
Aldıklarımı bit pazarında satarım.
O novo mercado trouxe de volta velhas rivalidades.
Yeni yeraltı pazarı eski rekabeti gün yüzüne çıkarmış.
- Uma companhia em West Virginia, que quer controlar todo o mercado de biocombustíveis, no estado.
- Kime? Eyaletteki tüm biyoyakıt pazarını kontrol etmek isteyen bir Batı Virjinya şirketine.
Sr. Walker, a verdade é que controlamos o mercado porque o nosso produto é melhor que o seu.
Bay Walker, işin gerçeği, pazarı biz kontrol ediyoruz çünkü ürünlerimiz sizinkilerden çok daha iyi, değil mi?
Mas a Janus domina o mercado.
Fakat yine de Janus pazarın lideri konumunda.
Vamos começar a ir à igreja todos os domingos?
Bundan böyle her pazar kiliseye mi gideceğiz?
- As de domingo foram complicadas.
- Pazar günü fenaydı, değil mi?
- Vemo-nos domingo à noite.
- Pazar gecesi görüşürüz.
A trabalhar num domingo à noite?
pazar gecesi çalışıyor musun?
Tu e a Louise vão conseguir ir no Domingo?
Ama daha önemlisi, Louise ve sen pazar gününe gelebilecek misiniz?
"Querida..." "O quarto está pago até Domingo."
"Hayatım, odanın ücreti pazar gününe kadar ödendi."
Sabe, há um mercado de produtos naturais todas as terças-feiras, perto da minha paragem de autocarro.
Biliyor musun? Her salı günü durağımın yakınında çiftçi pazarı kuruluyor.
Eu conheço o mercado.
Pazarı biliyorum.
Conheces o mercado...
Pazar! Elbette!
Mesmo se eu queimar no poço de fogo, será melhor do que passar mais um domingo nesta miserável caixa congeladora.
Bir ateş çukurunda yanacak olsam bile bu sefil dondurucu kutuda bir Pazar daha geçirmekten çok daha iyidir.
Faço-lhe um jantar de domingo, como nos velhos tempos.
Eski zamanlardaki gibi Pazar akşam yemeği yeriz.
Porque não convida a sua mulher para se juntar a si e ao seu filho na missa deste domingo?
Neden eşinden sen ve oğlunla birlikte Pazar törenine buraya gelmesini istemiyorsun?
Olha para ti. E continuas a vir aqui todos os domingos em ponto.
Her Pazar olduğu gibi yine buraya gelmişsin.
- No sermão de domingo.
Pazar ayininde.
Mas não significa que quero ficar em casa todos os domingos, quando a minha família estiver na Igreja.
Fakat bu, ailem pazar günleri kiliseye giderken evde oturacağım anlamına gelmiyor.
Charlie, vais juntar-te a nós?
Charlie, ordu pazarına geliyor musun?
Ela está em Ohio e seu "amour" está ao telefone perto da cantina.
Kadın Ohio'da ve sevgilisi de ordu pazarında ankesörlü telefonda. O telefonu kullandım.
Sabe onde é que os sobreviventes do seu grupo estão agora?
Şu anda grubunun üyeleri neredeler biliyor musun? Ordu pazarında, kederlerinde boğuluyorlar.
Eu faço as palavras cruzadas do New York Times ao sábado e domingo...
Her Cumartesi Pazar New York Times'ın çapraz bulmacasını çözüyorum.
Estes senhores são amigos e fingem estar a passar uma tarde de domingo normalíssima, sentados debaixo de uma árvore, a trocar histórias...
Kamyondaki 2 arkadaşım, Bir pazar öğlesi gibi ve sanki bir ağacın altında hikaye anlatırlarmış gibi hareket ettiler.
Não me refiro a coisas do tipo, hidra de 7 cabeças, refiro-me...
Bahsettiğim şey... Pazar okulu bitti, Bob.
A catequese acabou, Bob.
Pazar okulu bitti, Bob.
No domingo, na aula de representação, alguém lhe deu o número do diretor, ela ligou para casa dele e conseguiu encontrá-lo enquanto ele almoçava com o Rod Serling.
Pazar günü oyunculuk sınıfındaki birinden yönetmenin numarasını almış ve onun evini aramış! Daha sonra adam Brentwood Country Mart'da Rod Serling'le öğle yemeği yerken onunla rast gelmeyi başarmış.
Eu compreendo como as forças do mercado funcionam em relação às notícias, mas os jornalistas têm sido sempre as pessoas a remarem contra eles.
Pazar güçlerinin haberler üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu biliyorum ama bunları geri itenler hep gazeteciler oldu.
"Que formas de energias alternativas são verdadeiras opções para substituir o carvão e a gasolina, e porquê estão elas a demorar tanto tempo a assumir uma parte considerável do mercado?"
"Kömür ve benzinin yerini alabilecek alternatif enerji formlarının hangileri gerçekten seçenek ve pazar alanında neden hala ölçülebilir oranda kullanılmıyorlar?"
Domingo, Segunda, Terça, Quarta.
Pazar, pazartesi, salı, çarşamba.
Missa de Domingo de Ramos na Praça de S. Pedro, Bento XVI fala a dezenas de milhares de pessoas, assim como ao resto do mundo, acerca do recente boato mesquinho...
Aziz Petrus Meydanı'nda Paskalya'dan önceki pazar gününün töreninde Benedict on binlerce insana ve dünyanın geri kalanına son zamanlardaki aşağılık dedikodulardan bahsetti.
Devo ter sonhado com isso.
Pazar akşam yemeğinde konuşmayacağımıza dair hemfikiriz değil mi?
Era domingo.
Pazar günüydü.