Translate.vc / португальский → турецкий / Pequenas
Pequenas перевод на турецкий
5,564 параллельный перевод
As nossas pequenas lembranças preciosas que dizemos e voltamos a dizer a nós mesmos ou aos outros.
Tekrar tekrar kendimize ve başkalarına söylediğimiz küçük, değerli hatıralarımız.
Deve ter levado uma hora ou algo para fazer cada uma dessas minúsculas... essas pequenas estrelas.
O küçük yıldızları yapmak bir saat falan sürmüş olmalı.
Esgueirar-se pela casa e deixar-me pequenas coisas.
Eve gizlice girip bana küçük oyuncaklar bırakmaya.
Pequenas histórias de Roald Dahl.
- Roald Dahl'ın kısa hikâyelerini.
Adoro aquelas pequenas veias azuis por trás dos teus olhos.
Gözünün arkasındaki küçük mavi damarları seviyorum.
Se atacam as aldeias mais pequenas, Vila da Toupeira pode ser a seguir.
Küçük köylere saldırıyorlarsa, Köstebek Kasabası'na da saldırabilirler.
Tinha pequenas lesões, muco nos olhos e queimaduras solares graves.
Küçük yaraları, gözlerinde mukus akıntısı ve ağır güneş yanığı vardı.
Por vezes, pequenas crianças.
Bazen de küçük çocuklar için.
Os degraus são feitos de quatro tipos de moléculas mais pequenas.
Merdivenin basamakları, daha küçük dört farklı tür molekülden oluşur.
A evolução remodela estruturas existentes ao longo de gerações, adaptando-as com pequenas alterações.
Evrim, varoluş yapılarını, küçük değişikliklere uyarlayarak nesiller boyunca yeniden şekillendirir.
Ela provavelmente tem um ponto de distribuição... onde pode embarcar cargas pequenas e indetectáveis.
Muhtemelen bir dağıtım noktası vardır. Küçük, izi sürülemez malları oradan dağıtıyordur.
Era realmente pequeno, um desses Jardins Zoológicos onde mantêm os animais fechados em... jaulas muito pequenas, como caixas de concreto com pneus lá dentro, ou parecido.
Hayvanların küçük, küçücük kafeslerde kilit altında tutulduğu bir yerdi. Küçüktü. Beton kulübelerin içinde araba tekeri falan vardı.
Desde pequenas empresas até grandes corporações.
Küçük işletmelerden büyük şirketlere kadar her şey var.
Ele teve sempre três medos irracionais, lutadores de luta livre, gangues de motards e crianças pequenas.
Üç tane anlamsız korkusu var, Meksikalı güreşçiler, motosiklet çeteleri ve küçük çocuklar.
Como eu, com 20 crianças pequenas.
Tıpkı benim gibi ama bende 20 bebek var.
Sei que não querias que te mandasse um bip, mas o Beck tem uma cabeça bem grande e aquelas sanitas são bem pequenas.
Aranmak istemediğini biliyorum ama Beck'in kafası biraz fazla büyük ve lazımlıklar da çok küçük.
Só quero sentar-me com as minhas amigas e apreciar uma refeição sem três pessoas pequenas a arranharem-me toda!
Tek istediğim, üstümde üç çocuk dolanmadan arkadaşlarımla keyifli bir yemek yemek.
Pretendes conquistar o país, e não terras pequenas.
Küçük yerleri değil, aslında bütün ülkeyi istiyorsun.
Falta a minha filha, duas crianças pequenas!
Kızım kayıp! İki çocuk... anladın mı?
Por isso, porque é que vocês não levam as vossas armas pequenas para casa e vão foder as vossas donas de casa deprimidas com as vossas pilas pequenas?
Küçük silahlarınızı da alarak eve dönüp ufacık yaraklarınızla bunalımdaki karılarınızı sikin.
São tão pequenas que nem as vejo.
O kadar alçaklar ki, onları göremiyorum bile.
Parece que temos umas pequenas armas.
Silahımız eksik gibi sanki.
Tantas coisas pequenas que tomas como garantidas, e depois... subitamente acabam.
Çok fazla küçük şeyi garanti görürsün ve sonra... aniden bitiverir.
Eu percebi que apenas sabia as pequenas coisas.
Sadece ufak şeyleri bildiğimin farkına vardım.
Mas houve algumas criaturas pequenas que se abrigaram na Terra. E quando emergiram... descobriram que os monstros que os tinham caçado e aterrorizado tinham desaparecido.
Ancak Dünya'da barınabilmeyi başaran küçük canlılar da vardı ve yeniden ortaya çıktıklarında onları avlayan ve korkutan canavarların gittiğini gördüler.
O grande motor interno da tectónica de placas é indiferente à vida, tanto como o são as pequenas variações na órbita e na inclinação da Terra e as colisões ocasionais com pequenos mundos em órbitas vadias.
Levha tektoniğinin dev içsel motoru yaşamı önemsemez. Dünya'nın aksında ve eğiminde meydana gelen ufak değişimler ve serseri yörüngelerdeki küçük dünyalarla zaman zaman gerçekleşen çarpışmalar da öyle.
"São as pequenas coisas que contam".
"Küçük şeyler her zaman en önemli şeylerdir."
As crianças pequenas são mesmo litígiosas hoje em dia.
Küçük çocuklar şu günlerde böyle işlere çok meraklı zaten.
Corriamos com as nossas pequenas armas de plástico e escondiamo-nos atrás dos pinheiros.
Küçük plastik silahlarla etrafta koşturur ve çam ağaçlarının arkasına saklanırdık.
Pequenas queimaduras.
Ufak yanıkları var.
Sou é realista, sei como são aldeias pequenas e sei como os outros vão reagir.
Gerçekçiyim ben. Küçük kasabalar nasıldır bilirim Sian. Ve elemanların da nasıl tepki vereceğini adım gibi biliyorum.
- Juro que eram mais pequenas, no colégio.
- Üniversitede daha küçüktüler.
Haviam três pequenas ilhas, onde as pessoas acreditavam que as sereias viviam. Para os marinheiros é a morte.
Denizcileri ölüme götüren denikızlarının yaşadığı... üç ada olduğu düşünülürdü.
Mesmo em pequenas quantidades causavam convulsões, vómitos e até mesmo a morte.
Küçük bir parçasını bile yutmak halsizlik nöbetlerine, kusmaya ve hatta ölüme bile neden olabilir.
... O fatidico dia chegou e nada aconteceu, para além da crise, corrupção, e as misérias habitais das nossas pequenas vidas.
Önemli gün geldi ve hiçbir şey olmadı. Kriz, yozlaşma... Acınası hayatlarımızı mahveden hiçbir şey.
É como se as pequenas coisas os fizesse tirar do sério.
En ufak şeyle bile kendilerinden geçmelerini sağlıyor.
Sabes o quanto eu gosto destas pequenas e ilícitas reuniões.
El altından yaptığımız bu ufak buluşmaları ne kadar sevdiğimi bilirsin.
Miúda, alguém quer mostrar-te as suas pequenas bolas brancas.
Kızım, birisi sana küçük beyaz topunu göstermek istiyor.
Tesouras Mayo pequenas, tesouras Mayo médias, pinças, fórceps, Penfield 1, Penfield 3.
Küçük Mayo makası, orta mayo makası, pens, çift uçlu, penfield 1, penfield 2.
As mordidelas de morcegos são pequenas e não doem, ela pode ter sido mordida e nem sequer saber.
Yarasa ısırıkları çok küçük olurlar ve acımazlar. Isırılmış ve bunu fark etmemiş olabilir.
- Quer dizer o meu amigo, Peter Russo? Cujo suicídio deixou duas crianças pequenas sem um pai?
İntihar edip, ardında iki küçük çocuğu babasız bırakan arkadaşım Peter Russo demek istedin.
Fiz-te morrer aquelas pequenas mortes pela primeira vez na tua vida patética.
O zavallı hayatında ilk defa o küçük ölümleri tattırdım sana.
Em cada resposta, existem pequenas variações.
Tutsaktan alınan her cevapta küçük farklılıklar vardır.
Já viu como as aves pequenas cercam um falcão, num fio?
Küçük kuşların tel üzerindeki bir şahine saldırışını gördünüz mü hiç?
As aves pequenas juntam-se e afugentam os falcões.
Bu küçük kuşlardan bıktım artık ; şahinleri kaçırıyorlar.
São as pequenas coisas.
Küçük şeyler.
De todas as pequenas cidades que podiam chamar de casa, provavelmente não devia ter escolhido uma cheia de vampiros.
Evim diyebileceğiniz tüm küçük kasabalar arasında muhtemelen vampirlerle dolu olanı seçmemeniz gerekirdi.
Canos de cobre, cabos eléctricos. Coisas pequenas.
Bakır borular, elektrik kabloları, ufak şeyler.
Foi uma das pequenas?
Ufak parçalardan mıydı?
Agora, apenas decoramos algumas pequenas.
Şimdi sadece küçük olanları yapıyoruz.
Muito pequenas.
Çok küçük.