Translate.vc / португальский → турецкий / Plankton
Plankton перевод на турецкий
169 параллельный перевод
- A terra boa tem de ser guardada, como guardam os centros de detritos, as fábricas de Soylent e os navios de plâncton.
- İyi toprağı koruyorlar. Çöp öğütme tesislerini korudukları gibi. Ve Soylent fabrikalarını, plankton gemilerini.
E o plâncton.
Plankton ölüyor.
Peixe, plancton... algas e proteínas do mar.
Balık, plankton deniz sebzeleri ve protein denizden.
Peixe, plancton, algas verdes e proteínas do mar.
Balık ve plankton ve deniz sebzeleri ve protein denizden.
Peixe e plancton.
Balık ve plankton.
Proteína plancton, algas do mar!
Protein plankton, ot denizden!
São só um bando de biólogos discutindo sobre plâncton.
Alt tarafı plankton hakkında tartışan bir oda dolusu deniz biyoloğu işte.
Nockthirth plankton firth... foreth forewar...
Nockthirth plankton firth... foreth forewar.
Algas e plâncton, obviamente.
Yosun. Tabi ki plankton.
Pode o cancro ser curado com'Plâncton'A resposta vai surpreender-lhes.
Plankton kanseri tedavi eder mi? Cevabı sizi şaşırtabilir.
Eles e os outros animais e plantas microscópicas do planctôn constitutem a base de toda a vida existente no oceano aberto.
Onlar, diğer hayvanlar ve mikroskobik plankton bitkileri açık okyanustaki yaşamın temelini oluştururlar.
As fronteiras entre estas massas de água em movimento formam barreiras invisíveis que podem aprisionar planctôn e nutrientes transportados desde as profundezas.
Hareket eden bu su kütleleri arasındaki sınırlar derinliklerden gelen plankton ve besinleri kapana kıstırabilen görünmez duvarlar oluştururlar.
Tal como a posição das fronteiras das correntes muda constantemente, também acontece o mesmo com o fornecimento de planctôn e a quantidade de peixe.
Akıntı sınırlarının durumu sürekli olarak değiştiği için plankton mevcudu ve balık sayısı da değişir.
Mais planctôn e peixes juvenis estão a ser levados pela corrente mesmo em direcção à ilha, mas agora existe um comité de boas-vindas.
Akıntı daha fazla plankton ve küçük balığı adaya doğru sürüklüyor ama artık orada bir karşılama komitesi var.
Estes peixes de 1 kg apanham qualquer quantidade de planctôn que encontram.
Bu bir kiloluk balıklar buldukları bütün plankton parçalarını kapıyorlar.
Em certas alturas do ano, as mudanças de estação tornam as correntes especialmente ricas em nutrientes, e o oceano à volta da montanha marinha torna-se uma sopa virtual de planctôn.
Yılın bazı dönemlerinde mevsimlik değişimler, akıntıları besin açısından zenginleştirir ve deniz tepesinin çevresindeki sular bir plankton çorbası haline gelir.
Olha, ali, o plâncton!
Bak! Şurada. Plankton.
Eles filtram qualquer plâncton minúsculo, qualquer pequeno animal flutuando no oceano.
Okyanusta yüzmekte olan ufacık plankton ve küçük hayvanları filtre ediyorlar.
Eles programam a desova para que, duas semanas depois, quando os ovos começam a eclodir, o florescer anual de plâncton tenha atingido o seu pico e os peixes recém-nascidos tenham bastante para comer.
İki hafta sonra yumurtalar kırıldığında, yıllık plankton çiçeklenmeleri en üst noktadayken ve yavru balıkların yiyecek çok fazla şeyi olacakken yumurtlarlar.
Eles e os outros animais e plantas microscópicos do plâncton constituem a base de toda a vida no mar aberto.
Onlar, diğer hayvanlar ve mikroskobik plankton bitkileri açık okyanustaki yaşamın temelini oluştururlar.
As fronteiras entre estas massas de água em movimento formam barreiras invisíveis que podem travar plâncton e nutrientes vindos das profundezas.
Hareket eden bu su kütleleri arasındaki sınırlar derinliklerden gelen plankton ve besinleri kapana kıstırabilen görünmez duvarlar oluştururlar.
Como a posição dos limites da corrente muda constantemente, o mesmo se passa com a reserva de plâncton e o número de peixes.
Akıntı sınırlarının durumu sürekli olarak değiştiği için plankton mevcudu ve balık sayısı da değişir.
Mais plâncton e peixes juvenis estão a ser trazidos por correntes diretamente em direção à ilha. Mas agora há uma comissão de boas-vindas.
Akıntı daha fazla plankton ve küçük balığı adaya doğru sürüklüyor ama artık orada bir karşılama komitesi var.
Estes peixes de um quilo apanham cada pedaço de plâncton que encontram.
Bu bir kiloluk balıklar buldukları bütün plankton parçalarını kapıyorlar.
Em certas alturas do ano, alterações sazonais tornam as correntes muito ricas em nutrientes e o mar em torno do monte marinho torna-se uma sopa de plâncton.
Yılın bazı dönemlerinde mevsimlik değişimler, akıntıları besin açısından zenginleştirir ve deniz tepesinin çevresindeki sular bir plankton çorbası haline gelir.
Com cada impulso das suas delicadas cúpulas, a água rica em planctôn é empurrada para as suas bocas com laços e empurradas outra vez para fora, deixando para trás os copépodos presos às membranas.
Hassas basini her cekisiyle birlikte plankton zengini su, bogazinin icine cekilir ve yeniden disari itilir, kopepodlar zarlara takili kalir.
Tal como no Norte, os mares sazonais a Sul também dispõem de áreas de águas verdes enriquecidas e os seus próprios cardumes de planctôn.
Kuzeyde oldugu gibi Güney Mevsimlik Denizleri'nde de kendi yosun ormanlari ve kendi plankton sürüleri olan zengin yesil su bölgeleri vardir.
Irão aqui ficar durante quatro meses, sobrevivendo inteiramente da gordura que acumularam durante os festins de Verão de planctôn.
Burada dört ay kalirlar, yaz aylarinda kendilerine cektikleri plankton ziyafetinde biriktirdikleri yag ile yasarlar.
No fim do Inverno, os mares sazonais ficarão repletos de minerais uma vez mais, preparados para o regresso do Sol e do próximo grande florescimento de planctôn.
Kis aylarinin sonuna kadar Mevsimlik Denizler bir kere daha minerallerle dolup günesin dönüsü ve bir sonraki büyük plankton ciceklenmesi icin hazir olacak.
Pirilampos, plâncton, alforrecas. Mas não professores universitários.
Ateş böcekleri, plankton, denizanası ama genelde ölmüş profesörleri parlatmaz.
O Areia Plâncton viu um.
Sandy Plankton görmüştü.
O Areia Plâncton disse que elas só vivem até aos 100.
Sandy Plankton sadece 100 yıl yaşadıklarını söylemişti.
E achas que eu, que atravessei o oceano, não sei mais do que ele?
Okyanusu geçip de Sandy Plankton kadar çok şey bilemez miyim yani?
Quem é esse Areia Plâncton que só sabe disparates?
Her şeyi yanlış bilen şu Sandy Plankton da kim?
Uma língua coberta por uma grossa camada de lodo e dentes cobertos de plâncton para quando eu me sentir em baixo.
Balina, aft dolu 20 metrelik bir dil derin oyuklar ve plankton kaplı dişler, kendimi biraz yaşlanmış hissettiğim anlar için.
Não fiques irritado de novo, Plankton, eu acabei de limpar o chão.
Yine coşma plankton, yerleri daha yeni paspasladım.
Viva Plankton.
Bütün Plantonlara selam olsun.
Desculpa-me, Plankton.
Üzgünüm Plankton.
Plankton esta a vender Hambúrgueres de Caranguejo no Balde de Isco.
Plankton, Chum Bucket'ta Yengeç Burger satıyor.
Peço desculpa, Plankton.
Aferdersin Plankton.
O Plankton está a oferecê-los por cada Hambúrguer de Caranguejo.
Plankton her Yengeç Burgerle birlikte bunlardan bedava veriyor.
Plankton?
Plankton mu? Vermek mi?
Com que então estás a vender Hambúrgueres de Caranguejo, Plankton?
Demek Yengeç Burger satıyorsun Plankton.
Viva Plankton.
Tüm Planktonlara selam olsun!
- Viva Plankton.
- Tüm Planktonlara selam olsun!
O Plankton transformou toda a gente que conhecíamos em escravos.
Plankton tanıdığımız herkesi kölesi yapmış.
Plankton.
Plankton.
O Plankton foi muito específico.
Plankton açık konuştu.
PLÂNCTON
Bu plankton sadece 33 sent.
- Não sei.
Sandy Plankton, kaplumbağaların 100 yıl yaşadığını söyledi.
O Areia Plâncton, aqui do lado, disse que as tartarugas marinhas vivem cerca de cem anos!
Sandy Plankton, kaplumbağaların 100 yıl yaşadığını söyledi.