Translate.vc / португальский → турецкий / Prová
Prová перевод на турецкий
19,458 параллельный перевод
Sei que é, mas não consigo prová-lo.
Biliyorum ama kanıtlayamıyorum.
Estou inocente e o corpo do meu filho irá prová-lo.
Bana başka çare bırakmadın. Ben masumum ve oğlumun cesedi bunu doğrulayacaktır.
Apenas precisamos de prová-lo.
Sadece kanıtlamamız gerekiyor.
Posso prová-lo.
Bunu kanıtlayabilirim.
O seu trabalho é dar-me a prova!
Senin işin bana kanıt sunmak.
- Mas eu defendo-o em tribunal. E essa gravação é uma prova que pode mandá-lo para a prisão. - Prova que você ajudou a fabricar.
Evet ama onun için mahkemeye çıkacağım o kayıttaki delil hapise düşmesine yardımcı olabilir senin ortaya çıkmasına yardım ettiğin delil.
Tenho uma prova.
Elimde kanıt var.
Disseste que tinhas uma prova? Podemos usá-la.
Elinde kanıt var demiştin?
O telemóvel não foi a única prova no apartamento do Knox.
Kullan-at telefon Knox'un dairesindeki tek kanıt değildi.
Nesta urna está a prova que o falecido rei foi assassinado.
Bu kaptaki merhum Kralımız Francis'in öldürüldüğünün kanıtıdır.
Então não tereis melhor prova do que o meu filho, o rei Carlos.
Tamam oğlum Kral Charles'a git önce.
Significa que foi adulterado após a morte de Francisco, o que prova que não foi envenenado e estais inocente.
Siyah değilse... Bu karaciğerle birisi Francis'in ölümünden sonra oynamış.
Como prova que, mesmo do interior da cela dela, o alcance de Catarina de Médici é longo.
Bunu nasıl aldın? Kanıt olarak kapalı bir hücrede bile olsa Catherine de Medici'nin kolu uzundur.
Se o Francisco ainda tiver o fígado, prova que não foi envenenado.
Francis'in karaciğeri hâlâ cesedindeyse bu zehirlenmediğini gösterir.
É preciso tempo para nos habituarmos aos trincos à prova de criança.
Çocuk kilitli kapılara alışmak zaman alıyor.
O que isso prova?
- Bu neyi kanıtlıyor?
Prova que o suspeito estava usando o terno no dia do ataque em Marthe Jusserand.
Zanlının Marthe Jusserand'e saldırırken bu kıyafeti giydiğini kanıtlıyor.
Merda! Expulsaram-nos do local do ensaio.
Bizi prova yaptığımız mekandan atmışlar.
Se quisesses, podias ensaiar na minha loja.
İstersen benim dükkanda prova yapabilirsiniz.
Sabem, apenas porque são todos heróis americanos não significa que sejam à prova de bala.
Halk kahramanı olmanız kurşun geçirmez olduğunuz anlamına gelmiyor ama.
Queres que te ajude a ensaiar?
Prova etmene yardım edeyim ister misin?
A prova de vida foi uma fotografia, enviada por um e-mail anónimo.
- İletişim yöntemi ne? Canlı oldukları anonim e-postayla gönderilen fotoğrafla kanıtlanmış.
Prova que tenho razão.
- Söylediklerim kanıtlandı.
Não são uma prova concludente, mas tresandam a manipulação de mercado.
Kesin bir delil yok ama piyasa manipülasyonuymuş gibi duruyor.
- Não ponhas estes tipos à prova.
- Adamları zorlama sakın.
Em relação à sua prova no 14 aqui, encontrou alguma... espuma fina e branca... em redor do nariz e da boca na autópsia?
Otopside burnun ve ağzın çevresinde belli olan beyaz bir köpürme izi buldunuz mu?
Senhores, têm a prova mesmo à vossa frente, porque... apenas, um homem muito forte consegue aperceber-se e admitir o erro do seu estilo de vida.
Ayrıca beyler, hataların farkına varmak ve bunu itiraf etmek için delil gözünüzün önündeydi çünkü güçIü bir adama sığınabiliyordunuz.
Quando for oportuno, talvez os possamos utilizar como prova do desejo da Rainha em agradar ao irmão dela, às custas de França.
Zamanı geldiğinde belki de onları Kraliçe'nin Fransa pahasına ağabeyini yatıştırma isteğinin delili olarak kullanabiliriz.
Prova.
Kanıt olarak.
Acha que está a ser posto à prova.
Sınandığını düşünüyor.
- A minha prova.
- Benim yargılanmam.
Até prova em contrário, é assim que o vou tratar.
Ben de ona buna göre muamele edeceğim.
Ela prova as coisas como se como se fosse a primeira vez.
O her şeyin tadını sanki ilk kez alıyor gibi.
Como prova primária.
Dava için önayak olur. Başlayalım.
O seu desaparecimento prova que ele é que devia ser julgado, não a minha cliente.
Şu an ortadan kaybolması bile davaya müvekkilimin değil, onun çıkması gerektiğini gösteriyor.
prova o quanto a polícia acredita... Wes, estás bem?
Wes, iyi misin?
O que vi prova que o processo funciona.
İçeride gördüklerim sürecin işlediği yönünde.
A doutora alterar a acusação prova a sua parcialidade e se aceitar a alteração, Meritíssima, vai destruir a hipótese deste processo ser usado no futuro.
Şu an suçlamaları değiştirmeniz önyargınızı kanıtlıyor ve bunu kabul etmek efendim gelecekte bu sürecin bir daha kullanılmasına zarar verir.
O facto de estar com tanta raiva e a atacar-me quando quero ajuda-la, só prova que esconde algo.
Ben yardım etmeye çalışırken böyle kızıp bana saldırman... -... bir şey sakladığının kanıtı.
Processo-o por abuso de autoridade... ou concede-me a imunidade e consegue a prova que quer desse computador.
Ya sana karşı görevi kötüye kullanma davası açarım ya da dokunulmazlığı verip bu bilgisayardaki istediğin kanıtı alırsın.
Isto não prova nada.
Bir şey kanıtlamıyor bu.
E isso prova que me amas?
Beni sevdiğinin kanıtı mı bu?
Desculpe. Que prova tem disso?
Affedersiniz, dayanağınız nedir?
Estar na garagem de um tribunal não prova nada.
Adliye otoparkında olması bir şeyi kanıtlamıyor.
A prova de que ele estava... No local onde a Helena Hapstall foi encontrada.
Cinayet gecesi Helena Hapstall'ın cesediyle aynı yerde olduğunun kanıtı.
- Isto não prova nada.
- Bu bir şey kanıtlamaz.
Bem, por um lado, a polícia de Antalya ouviu aqui, o e-mail da Emma, e não acham que indique qualquer prova de um crime.
Nasıl yani? Öncelikle Antalya polisi Emma'nın mesajını dinlemiş ve onlara göre ortada bir suç yok. Öncelikle Antalya polisi Emma'nın mesajını dinlemiş ve onlara göre ortada bir suç yok.
Estava a telefonar para saber se podíamos adiar a prova uma hora.
Biliyorum, ama deneme zamanını bir saat ileriye alabilirsek eğer.
Pensei que, como tinha passado tanto tempo, que querias que te fosse procurar, como se fosse uma espécie de teste ou prova do meu amor.
Bu kadar fazla zaman geçince seni bulmamı istediğini düşünmeye başladım, sana olan aşkımın ispatı gibi.
Eles não sabem que está tudo codificado, com firewall, à prova de ataque informático?
Her şey şifreli, güvenlik duvarlı, hack'lenmesi imkânsız, bunu bilmiyorlar mı?
Prova o teu amor, neto.
Sevgini ispatla torunum.