Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / португальский → турецкий / Pânico

Pânico перевод на турецкий

5,730 параллельный перевод
E quando pensou que tinha sido exposto ao inofensivo pó branco entrou em pânico.
Ve bu zararsız beyaz toza maruz kaldığınızı fark ettiğinizde paniklediniz.
Entrei em pânico, Ray.
- Panik yaptım Ray. Hapse giremem.
Entra toda a gente em pânico.
Herkes panikledi.
Ficaste em pânico quando...
Dehşete düşersin...
Estou em pânico.
Çok panikliyorum. Gelsene.
Somado a isso, os acontecimentos de ontem à noite, em particular na Ponte George Washington, desencadearam preocupações com uma recente vaga de vigilantes, que espalhou o pânico nos cidadãos cumpridores da lei.
Buna ek olarak özellikle George Washington Köprüsü'nde dün gece yaşanan olaylar yasalara saygılı vatandaşlar arasında panik yaratan bir kanunsuzluk dalgasına dair endişelere yol açtı.
Bem, o que sentiu foi provavelmente um ataque de pânico.
Görünüşe göre panik atak geçirmişsin.
O Kaos ouviu falar sobre a morte do Nick no "Twitter" e entrou em pânico.
Kaos Nick'in ölümünü Twitterdan duyup panik oldu.
Só porque eu não partilho o teu pânico, não significa que não compreenda a situação.
Senin gibi paniklememem, başımın belada olmadığı anlamına gelmiyor.
Este pânico de bruxas é uma loucura.
- Çılgınlık bu, bu cadı paniği.
Entrei em pânico. - Eu disse-te que eu...
Panik yaptım.
Vai haver pilhagem, pânico e vigilantes.
Yağmalar, panik olacak ve beraberinde kahramanlar ortaya çıkacaktır.
No medo. No pânico. Na discórdia.
Korku, panik ayrı düşme.
Quando ouvi que andavam à procura dele, entrei em pânico.
Onu aradığınızı duyunca panikledim.
- Ela está a ter um ataque de pânico.
- Ne oldu? - Panik atak geçiriyor. - Atlatır.
Quando as pessoas viram aquela arma, entraram em pânico, correram,
İnsanlar silahı gördüğünde panikleyip sağa sola kaçışmış.
Ouve, os teus tipos entraram em pânico!
Dinle, adamların paniğe kapıldı.
Eu sei que isso não é o melhor para se dizer, para alguém a ter um ataque de pânico, mas temos de nos apressar.
Panik atak geçiren birine bunu söylemek uygun değil biliyorum ama elimizi çabuk tutmamız lazım.
Não há necessidade de pânico... ainda.
Panik yapmaya gerek yok... şimdilik.
Vou tirar-te daqui, mas por favor, tenta não entrar em pânico com o que irás ver.
Seni buradan çıkaracağım, ama lütfen göreceklerin karşısında aşırı tepki verme.
O quê? Mas não é preciso entrarem em pânico.
Ancak paniğe gerek yok.
Está em pânico. O meu lugar não é aqui.
Yerim burası değil.
Ela estava em pânico, e senti-me muito melhor levando-a para casa.
Paniğe kapılmıştı. Evde olmasının, ona iyi geleceğini düşünmüştüm. Özür dilerim.
Entrei em pânico.
Paniklemiştim.
E agora a Aria está em pânico.
Şimdi Aria kafayı yemiş durumda.
Não... não faças nada, não entres em pânico, eu...
Ne diyorsun sen? Bir tane fahişe polis memuru kapıyı çalıyor diyorum! - Ne zaman?
Não entres em pânico!
Panikleme!
Porque ajudar-te, é a única coisa que me impede de entrar em pânico.
Çünkü sana yardım etmek paniklememe mani olan tek şey.
Quase que fiquei aliviada quando a Heather entrou em pânico, porque assim tive uma desculpa.
Heather kriz geçirdiğinde neredeyse rahatlamıştım. Bilirsin işte, bahanem olmuştu.
Certo, escuta, não entres em pânico, está bem?
Pekâlâ, bak, panikleme tamam mı?
Entrámos em pânico.
Panikledik.
Pode ter apanhado a Silvie na estrada, enquanto estava drogada, ao telemóvel, a beber, entrou em pânico e escondeu o corpo.
Uyuşturucu etkisi altındayken veya mesajlaşırken veya içkiliyken Silvie'yi ezmiş sonra panikleyip cesedi gizlemiş olabilir.
- Entrou em pânico.
- Panikledin.
Eu levanto-me, em pânico, derrubo a minha cadeira tento fugir, mas, tu agarras-me.
Doğru, panikle ayağa kalkıyorum, sandalyem devriliyor. Kaçmaya çalışıyorum, ama beni yakalıyorsun.
O Jennings pode ter entrado em pânico quando se apercebeu que estava a sufocar.
Jennings, nefes alamadığını fark edince paniklemiş olabilir.
Estás em pânico, Maggie.
Panik yapıyorsun, Maggie.
Max, não vamos entrar em pânico nem nos precipitar.
Max, panik yapmamalıyız yada hemen sonuca varmamalıyız.
- Tem pânico de insectos. - Exacto.
- Böceklerden korkuyor.
Provavelmente o Upton entrou em pânico quando viu o Cho e a Vega, disse ao sócio para confessar ou fugir. E pumba.
Upton, muhtemelen Cho ile Vega'yı görünce panikledi suç ortağına teslim olmasını ya da kaçmasını söyledi.
Parecia estar fisicamente bem mas sofria de... Aqui está. "Ataques de pânico regulares após um acidente de viação o ano passado."
Fiziksel olarak sağlıklı ama geçen sene geçirdiği bir araba kazasından sonra düzenli panik atağı olmuş.
Não quero causar pânico, mas se virem um dominador de fogo com um cachecol vermelho...
Şimdi, kimseyi telaşlandırmak istemem ama eğer kırmızı atkı takan bir ateş bükücü görürseniz...
Acho que o pânico dela com as azálias é inconsciente.
Sanırım korkusunu açelyalar için panikleyerek geçirdi.
Há muito pânico aqui em baixo.
Buralarda panik üst düzeyde.
Estava em pânico, disse... disse que alguém tinha raptado o irmão.
Panikledi, birinin... kardeşini kaçırdığını söyledi.
Queres dizer-me por que digitaste o código de pânico e imobilizaste o homem que te acompanhava?
Neden panik kodunu aktif ettiğini, yanındaki adamı alaşağı ettiğini söylemek ister misin?
De acordo com um fórum online, posso estar a ter um ataque de pânico.
İnternetteki bir forumda yazana göre panik atak geçiriyor olabilirim.
É tão verdade que entrei em pânico.
Panik yapmaya başlayacak kadar fazla hem de.
É um ataque de pânico.
Panik atak geçiriyorsun.
Tinhas tanto pânico que o Leonard morresse, - que nunca o irás deixar.
Leonard'ın öleceğine o kadar korkmuştun ki bir daha onu bırakamazsın.
Não entres em pânico.
Panik yapma.
Não entres em pânico.
Panikleme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]