Pó перевод на турецкий
4,618 параллельный перевод
Trazes-me o pó, e eu ajudo-te a encontrares o teu génio.
Sen tozu getir, ben Cin'ini bulmana yardım edeyim.
Onde está este pó?
Toz nerede?
Só para esclarecer... vou arranjar-te o teu pó mágico.
Seninle sadece sihirli tozu... getirmem için anlaştık.
Onde está mesmo esse pó mágico?
Pekala... Şu sihirli toz tam olarak nerede?
Sabes onde posso encontrar o pó mágico?
Sihirli tozu nerede bulacağımı biliyor musun?
O pó mágico!
Sihirli toz.
Sim, só pó.
- Evet, toz alıyorduk.
E usa um fato para ir trabalhar? Deve ficar coberto de pó.
İş kıyafetleriniz epey tozlanıyor olmalı.
- Não há pó de talco. - Como?
- Hiç talk pudrası yok.
O pó de talco geralmente ajuda.
Talk pudrası genel bir zaruriyettir.
Mesmo em criança, era preciso o pó mágico... se quisesse voar.
Çocuk olsan bile uçabilmek için uç uç tozu lazım.
Podes descansar o quanto quiseres, quando tivermos o pó mágico.
Uç uç tozunu aldıktan sonra istediğimiz kadar dinlenebiliriz.
Como é o pó mágico?
Göreceksin. Neye benziyor?
É assim que o pó mágico obtém a sua magia.
Uç uç tozu bu şekilde büyüleniyor.
Porque não esperas aqui e eu vou buscar o pó para nós os dois?
Ben gidip ikimiz için de Uç Uç tozu alırken neden sen burada beklemiyorsun?
Conseguiste arranjar pó mágico?
Uç Uç Tozu'nu aldın mı?
Que há uma forma de poder cá ficar, uma forma de fazer com que o pó mágico funcione para poder voltar a voar... tal como quando era criança.
Burada kalabilmemin, Uç Uç Tozu'nun işe yaramasının ve uçabilmemin bir yolu var. Aynı çocukken olduğu gibi...
Recebi uma mensagem do Hodges, a dizer que o pó encontrado na garganta do Timo é, na verdade, calcário esmagado.
Sadece Hodges bir metin var. O da Timo Padia boğazına bulunan iz dedi aslında ezilmiş kireç taşıdır.
Este pó pode ser tóxico!
Bu toz zehirli olabilir.
Há pó branco ainda dentro dele.
içinde hala beyaz pudra var.
O pó deve queimar-se quando exposto a chamas.
Şimdi pudranın ateşle yanması gerekiyor.
ás vezes quando cheiro pó num sótão ou algo do género, tipo o cheiro a mofo e húmido, penso na minha mãe.
Bazen tavan arası gibi güveli, tozlu yerlerde toz kokusu aldığımda aklıma annem geliyor.
O Doutor está a negociar o pó.
Tozu doktor satıyormuş.
Pó de fada.
Peri tozu.
Pó e barulho.
Toz ve ses.
Esta diz : "O mundo gira entre o céu e a pilha de pó".
Şu "Dünya gök kubbe ve küllük arasında dönüyor." diyor.
"O mundo gira entre o céu e a pilha de pó."
Dünya gök kubbe ve küllük arasında dönüyor.
Em latim, a palavra para "pilha de pó" também significa "altar".
Latince de küllük aynı zamanda adak taşı veya kurban taşı anlamına da gelir.
"O mundo gira entre o céu e a pilha de pó."
Dünya gök kubbe ve taş arasında döner.
"Do pó ao pó".
Küller küllere
O caixão poderia ser a pilha de pó.
- Tabut taş olmalı.
Está a soprar pó para a cara dele!
Tozların hepsini çocuğun yüzüne üflüyorsun!
A resposta é, ele foi criado a partir de uma nuvem de pó cósmico e gás.
Cevap şu, Güneş kozmik toz ve gaz bulutundan meydana gelmiştir.
A camada de pó é produzida por golpes de meteoros.
Bu tabaka meteor çarpmaları sonucu oluşmuştur.
O "pó da Lua" produzido desta forma na verdade se parece com areia.
Bu şekilde oluşan "ay tozu" kum gibidir.
Na primavera, tempestades são comuns, o que levanta muito pó marciano.
İlk baharda, büyük miktarda Mars tozunu havalandıran fırtınalar yaygındır.
Com ventos de 400 km / h, muito da superfície acaba ficando sob um véu de pó.
Saatte 400 km hızla esen rüzgarla yüzeyin büyük kısmı toz örtüsü altında kalır.
Às vezes, até pequenos ciclones chamados "diabos de pó" aparecem.
Bazen, "toz şeytanı" adı verilen küçük hortumlar oluşur.
No norte mais fresco, achamos planícies que são cobertas por pó.
Daha soğuk olan kuzeyde üzeri toz kaplı geniş düzlüklere rastlarız.
"Ouvi dizer que deste a tua morada ao farmaceuta" "enquanto eu estava a comprar pó para os pés."
Ayak pudrası alırken eczacıya verdiğin adresini duydum. "
O pó é tão leve, requer um toque suave.
Aşktan kızarmak gibi ya da aynaya ilk defa bakıp da güzel olduğunuzu gördüğünüz gibi.
É a norte daqui, era onde o pó mágico costumava crescer.
Buranın kuzeyinde... Orası Uç Uç Tozlarının olgunlaştığı yer.
É pó mágico.
Bu Uç Uç Tozu.
Até conseguiu pôr a funcionar o pó mágico.
Elinde yeniden çalıştırmayı başardığı Uç Uç Tozu bile var.
O homem olhou bem nos meu olhos... E depois, tornou-se pó.
Adam gözümün içine baktı, sonra un ufak oldu.
O que não percebeu, é que estava a adicionar um pouco de pó ao pó.
Farkında olmadığı, toza biraz daha toz kattığıydı.
Trazes-me o pó, e eu ajudo-te a encontrares o teu génio.
Bana tozu getir,... ve cinini bulmana yardım edeyim.
Pó mágico.
Uç uç tozu.
É igual ao pó.
Aynı toz gibi...
- Mais pó, por favor?
- Biraz daha pudra alabilir miyim lütfen?
- Mas tens pó mágico.
Ama Uç Uç Tozu'n var. İşe yaramaz.