R перевод на турецкий
1,471,793 параллельный перевод
Deves saber porque estou aqui.
Sanırım neden buradayım biliyorsun.
Está a falar no rapto do Hans?
Hans'ın kaçırılmasından bahsediyorsun.
Fazer parecer que o Hans tinha sido raptado.
Hans'ın kaçırılmış gibi görünmesini sağlamak...
O Hans foi raptado pelos irmãos Taddicken, conhecidos no mundo pela sua selvajaria.
Hans, vahşetiyle dünyada bilinen Taddicken Kardeşler tarafından kaçırıldı.
Uma aliança que permaneceu intacta ao longo de décadas.
On yıllardır bozulmamış bir ittifak.
Posso escolher tirá-lo simplesmente de cena.
Görüyorsun, müdahale edeceksem, ben sadece denklemden çıkarırım.
Está pronto para ser transportado.
Nakliye için hazır.
- Não lhe matou o filho?
Oğlunu sen öldürmedin. Hayır.
Apagamos um fogo, ela ateia outro.
Bir yangını söndürürüz, o gider bir başkasını başlatır.
Não vai parar até acabar comigo.
Beni yere devirene kadar durmayacaktır.
Acho que é um anestésico comum.
Sanırım bu genel bir anestezik.
Foi raptado e drogado.
O yüzden kaçırıldı ve bir sürü ilaç verildi.
- Não, já o tinham levado.
Hayır. Krilov'un adamları onu çoktan götürmüşlerdi.
Estão a posicioná-lo para ir atrás da Hitchin.
Onu Hitchin'in peşinden gitmesi için konumlandırıyorlar.
Agora, fará tudo para desmantelar o grupo de trabalho. - A começar pelo Ressler.
Şimdi Ressler'den başlayarak, görev gücünü dağıtmak için gereken her adımı atacaktır.
- Sem o grupo de trabalho, o Reddington pode ser descoberto.
Görev gücü olmadan, Reddington tamamen açığa çıkacaktır.
- Acho que vai. - Já.
Oh, sanırım yapacaksın.
Não a deixaria longe de vista. Não quando é a única ligação ao assassinato de Reven Wright.
Hayır, seni Reven Wright'ın cinayetine bağlayan tek kişi o olduğundan onu göz ardı etmen mümkün değil.
Os homens dele já lá devem estar a beber o meu uísque e a experimentar os meus fatos.
Kuşkusuz adamları şu an orada içkilerimi içip takım elbiselerimi deniyorlardır.
- Não.
- Hayır.
Não, tu é que tens de acreditar.
Hayır, sen bana güvenmelisin.
Não, não.
Hayır, hayır.
- O Krilov encenou tudo.
Her şeyi Krilov sahneledi. Hayır, hayır!
Estou certo de que a investigação o confirmará.
Eminim soruşturma bunu ortaya çıkaracaktır.
Poderia fazê-lo se tivesse a motivação certa.
Düzgün bir şekilde motive edilirsem sanırım bunu yapabilirim.
De há 25 anos, não.
25 yıl öncesini mi? Yok hayır.
Não, não há 25 anos.
Hayır. 25 yıl öncesini değil.
Não, não estou a mentir.
Hayır. Yalan söylemiyorum.
E penso que o sabes.
Ve sanırım bunu biliyorsun.
Mas mais para ti do que para mim, suponho.
Ama senin için benden daha çok, sanırım.
Que segredo precisavas que Krilov removesse?
Krilov'dan silmesini istediğin sır neydi?
Não, mas há um padrão.
Hayır ama bir bağ var.
Houve uma erupção de casos importantes resolvidos, centenas, que coincide com a sua saída da obscuridade.
Çözülmüş yüzlerce büyük davada bir acele vardı. Yangından mal kaçırır gibi. Sen belirsizlikten kurtarıldıktan sonraki haftalarda başladı.
E quem ganhar fica com o bunker.
Kim kazanırsa sığınağı alır.
- Combatemos, morremos.
- Kazanmamızın yolu yok. - Savaşır, ölürüz.
Honramos aqueles que caem pela espada, mas que seguem Aquele que melhor a empunha.
Kılıçla ölecekleri onurlandırırız... ama onu en iyi kullananı takip ederiz.
O Conclave é sagrado para eles.
Konsey kutsaldır.
Se o destino entender que o meu sangue seja derramado aqui, hoje, e que toda a esperança para o meu povo está perdida, então não me interessa quem ficará com o bunker, ou se alguém ficará.
Bu kanla ilgili, kader buysa Bugün benim kanım akacaktır ve halkım için tüm umutlar bitecek sonra sığınağın kime kaldığı veya kimseye kalıp kalmadığı hiç umrumda değil.
Em honra de Lincoln, dar-te-ei uma morte rápida.
Lincoln'un hatırına seni çabuk öldüreceğim.
A Nação do Gelo será punida.
- cezalandırılır.
Acaba-me com a vida.
Beni öldür. Hayır.
Não receies a morte pois é apenas o início da viagem seguinte.
Ölümden korkma, çünkü o sadece bir sonraki... yolculuğun başlangıcıdır.
Se chamar um batedor, ela será executada de imediato.
İzcileri çağırırsam, hemen oracıkta infaz edilir...
Tinhas razão quando disseste que eu dantes achava que as pessoas eram boas. Se as levasses deste mundo e lhes mostrasses como é a paz, a escuridão desapareceria. Tal como a escuridão em mim desapareceu.
İnsanların temelde iyi olduklarına inandığımı söylediğinde söylerken haklıydın, onları bu dünyadan söküp alırsan onlara barışın yolunu gösterirsen karanlık aydınlanır, benim içimdeki karanlığın aydınlanması gibi
Não, usaram gás.
Hayır. Dağ adamları gibi
Não posso ir. Mas se ficar... - acabaram-se os segredos.
Gidemem, ama kalırsam,... daha fazla sır yok istemiyom.
Acabaram-se os segredos. Acabaram?
Daha fazla sır yok.
- Não, não.
Hayır, hayır.
Tudo a postos?
Her şey hazır mı?
Acho que devia ir-se embora.
Sanırım gitmelisiniz.
Não.
Hayır.