Translate.vc / португальский → турецкий / Reste
Reste перевод на турецкий
119 параллельный перевод
"Embora vos reste pouco mais que um curto bafo de vida,"
Daha alınacak çok nefes olsa da size kaldı pek azı.
O que foi? Teme que se mo der não reste nada para gastar em bebida?
Onu bana verdiğin takdirde, sarhoş olacak kadar kalmayacağından mı korkuyorsun?
Ouve, Edna, talvez tudo o que me reste é encontrar algum pobre coitado de quem sinta pena.
Bak Edna, belki de benden geriye kalan tek şey yardıma muhtaç olduğunu hissettiğim zavallı ahmak insanları bulmaktır.
É uma pena que já só reste um circulo deste género.
Bu tür bir pistten sadece bir tane kalması gerçekten üzücü.
Se quer a mulher, homem, será melhor que se apresse... ou talvez não reste nada na areia!
Eğer o kadını istiyorsan elini çabuk tutsan iyi olur... yoksa güneşin altında kavrulup gidecek!
Prazer em vê-lo Bleibe, reste, fique.
" Sizi gördüğümüze sevindik Bleibe, reste, rahat et.
Prazer em vê-lo Bleibe, reste, fique.
" Sizi gördüğümüze sevindik Bleibe, reste, rahat edin.
Talvez o orgulho seja a única coroa que lhe reste para usar.
Belki de gurur, giyebileceği tek taçtır.
E é o que farei, enquanto me reste o fôlego!
Onu son nefesime kadar savunacağım!
Spock trabalha a parte mecânica... para alcançar os pensamentos da nuvem... mas duvido que ainda reste tempo.
Spock bulutun düşüncelerine ulaşacak... sistem üzerinde çalışmaya devam ediyor... ama zamanın yeteceği konusunda kuşkuluyum.
Espero que reste alguma coisa da rampa de lançamento.
Umarım bize inecek bir iniş alanı kalır.
Vou rasgá-las, para que não reste nem um só indício destas imundas calúnias!
Onları yırtıp atıyorum ki, o kirli iftiralarından hiç bir iz kalmasın ortada!
Talvez reste alguma chance de eu salvar o Gurgi.
Gurgi'yi kurtarmak için hâlâ bir şans olabilir.
Não penso que reste aqui nada que faça sentido para mim,
Bana burada ekleyecek birşey kaldığını sanmıyorum.
Duvido que reste boa vontade suficiente nesta cidade para isso.
Bu şehirde yeterli iyi niyetin kaldığını zannetmiyorum.
Desde que me reste nem que seja um bocadinho de força...
Kolumda az da olsa kuvvet kaldığı sürece....
O que quer que reste após contrair mais dívidas.
Borçları kapadıktan sonra elinde ne kalırsa.
Não acho que lhe reste muito tempo.
Fazla zamanı kaldığını sanmıyorum.
Vamos esperar que reste alguém para recebê-la quando retornar.
Geri döndüğünde onu karşılayacak birisinin kalacağını umalım.
Correr ajuda a eliminar água do corpo, para que não reste nenhuma para lágrimas.
Koşunca vücut sıvı kaybeder... böylece gözyaşı için vücutta sıvı kalmaz.
Eu prefiro ir correr e suar muito, para que não reste água para as lágrimas.
Sık sık koşu yaparım, terlemek için... böylece gözyaşları için vücudumda su kalmaz.
Temos menos de duas horas antes que não reste nada na nave.
İki saatten az bir süre sonra gemiden geriye bir şey kalmayacak.
Vou dar-te um chuto no cu, reste o que restar dele, idiota!
- Dur. Canını çıkaracağım senin, ne kadar canın kaldıysa!
Mas não deixarão de ser bandidos por toda a vida que vos reste.
Ama hep haydut kalırsınız. Ölene dek.
Ninguém dá conta do seu valor até que apenas lhes reste um.
Kimse son bir dakikası kalana kadar onun ne kadar değerli olduğunu anlamaz.
Mas eu queria que tivesses isto e que soubesses que seja qual for o tempo que me reste... eu quero-o passar contigo.
Ama bunu almanı ve ne kadar kalmış olursa olsun, zamanımı seninle geçirmek istediğimi bilmeni isterim.
Mas, sinceramente, na próxima eleição, duvido que reste muita gente em Bajor que ponha um agricultor num cargo político.
Fakat açık sözlü olmak gerekirse, bir sonraki seçime kadar bir çiftçinin kabineye seçilmesini isteyen fazla kişinin kalacağını sanmıyorum.
- O quê? - Depois de falarmos contigo, percebemos que talvez não nos reste muito tempo.
- Seninle konuştuktan sonra ne kadar az vaktimizin kaldığını fark ettik
Chakotay para qualquer um que reste.
Chakotay'dan, geriye kalan herhangi birisine.
Talvez ainda reste algum bem no fundo de mim que se lembre e te ame. Se ao menos pudesses chegar até mim.
Belki içimde hâlâ seni hatırlayan, seni seven bir parça olduğunu, ona ulaşabileceğini düşünüyorsun.
E talvez nos reste dinheiro no final da semana.
Her şeyi. Böylece haftanın sonunda cebimizde biraz kalabilir.
Os patrões não se importam. Querem é que não reste nada no campo.
Arkada bir şey kalmadığı sürece toprak sahiplerinin umurunda olmuyor.
Tu destróis-me até que nada reste de mim, senão tu.
Bana ait olan her şeyi yok etmen. Benden geriye ölü bir kabuk bırakman.
- Você terá o direito a um pagamento de $ 50,000 dólares se você perdesse os dois olhos, as duas pernas e os dois braços, a menos que um prostécticofuncional poder ser prendido a qualquer parte do toco que reste.
- 50,000 dolar öderseniz buna hak kazanacaksınız. Eğer gözlerinizi, bacaklarınızı ve kollarınızı kaybederseniz, Fonksiyonel bir proteze kadar işlevsiz bölgeleriniz zarar görebilir.
Qualquer água que reste é extremamente salgada.
Kalan su son derece tuzludur.
Depressa antes que não reste nada!
Geride birşey kalmadan acele edin!
Não tens nada que reste?
Hiçbir şeyin kalmadı mı?
Mas primeiro, eu vou arrancar o que quer que inda reste daí.
Ama önce... burada ne kaldıysa sökeceğm.
Até que nada mais reste
Geriye bir şey kalmayıncaya kadar.
Depois de tudo por que o rapaz passou, é espantoso que ainda reste alguma actividade para avaliar.
Bütün bu geçirdiklerinden sonra... hala ölçülecek faaliyet kalmış olması inanılır şey değil.
Presumo que não reste nada na loja.
Bunlar ne için? Sanırım dükkanı silip süpürdün.
Nem que só lhe reste um último fôlego ele vai perseguir-te incessantemente
Son nefesinde bile olsa seni sonuna kadar takip edermiş.
Temo que não nos reste tempo, agora.
Korkarım bunun için vaktimiz olmayacak.
Receio que nao reste muito mais do que escombros.
Korkarım yıkıntıdan başka bir şey kalmamış.
Reste o tempo que me restar estarei presente sempre. - Stan, eu... Vamos lutar esta batalha... enquanto respiro.
Kalan zamanınım her anı yanlızca şuandan ibaret Geçen her an Nefes aldığım süre...
Desde que está no poder, o Soren montou um governo provisório. Nao e que reste muito de Rand para governar.
Gücü ele geçirdikten sonra Soren bir hükümet kurdu, gerçi Rand'dan geriye yönetilebilecek pek bir şey kalmadı.
Quero trabalhar até que não reste nada de mim a não ser o trabalho.
Öyle çok çalışmak istiyorum ki benden arda kalan sadece işim olsun.
É uma pena que já não reste nada para ela guardar.
Çok kötü o korumak için sol bir şey yok.
Não quero que reste nada.
Hiçbir şey kalmasın.
Vou rasgá-las, para que não reste nem um só indício destas imundas calúnias!
Merhaba Edmund.
Não que reste muito.
Pek bir şey kalmadı gerçi.