Sô перевод на турецкий
2,643 параллельный перевод
Alguém que os leve so interior, e encontre o antídoto, antes que seja demasiado tarde para fazer seja o que for
Antidotu bulmak için ekibe liderlik edecek birine ihtiyacımız var, Çok geç olmadan onu bize getirecek.
Mas se em 48 horas aparecer com um sobrevivente e uma cura é claro que estram lixados por saberem so agora
Ama şuanda 48 saat içerisinde bir kurtulan ve bir tedavi haberi birlikte, taşşaklarımı kurtarır diye umut ediyorum.
É um mentiroso. Men-ti-ro-so.
O bir yalancı.
Eu sei que não. So faz me um favor e... tu sabes, fique em sua casa. Para seu proprio bem.
Bana bir iyilik yapın ve kendi iyiliği için onu odasından çıkarmayın.
De agora em diante, so vós e o mestre serão dignos de confiança.
Sadece sen ve büyük usta güvenilir kişilersiniz.
Certo, é por isso que pegaremos "emprestado" seu terminal.
Pekala, so that's why we have to borrow his terminal.
So Ho-Ke está muito feliz.
Ho-Ke çok mutlu.
So me mexi um bocado e isto caiu logo.
Biraz asılmıştım, birden düştü.
Mas porquê que so escavo eu?
Neden sadece ben kazıyormuşum?
E em que so um sobrevive.
Sadece bir kişinin hayatta kalacağı.
Eu própria so tenho meia hora.
Benim de yarım saatim var.
They fly so high, they reach the sky
¶ O kadar yüksekten uçuyorlar ki, gökyüzüne ulaşıyorlar.
Tudo na minha vida sempre foi a alta velocidade eu te disse... eu so queria poder ir um pouco mais devagar... ou parar...
Hayatımdaki her şey hep tam gaz oldu. Keşke biraz yavaşlayıp dursa.
Preocupar-me so com a minhas coisas mantem-me interessado.
Kendi işime bakmak beni - beni yeterince meşgul ediyor.
- És "insolente". Aceita-o.
SO SASSY.
Estava so a perguntar Porque é tão mal educado?
- Sadece merak ettim. - Neyi? - Neden bu kadar kaba olduğunu.
Eu estava so a dizer que, com tanto dinheiro agora, pensava viajar, quando isto acabar. - Onde arranjaste esse pijama?
Demek istediğim, yani festival bitince, hazır paramız da var bir yolculuğa çıkarım belki.
Considera o seguinte... a chave para o para � so.
Bunu krallığın anahtarı olarak düşün.
Como milagre, que virou estupro.
Rancho konuşmasında bazı kelimeler değişiyor gibi kombine, hizmet ve quot ; Sam So quot ;
Controle total do tempo e muita perspicácia são os seus segredos!
O Sam So her dakika geçirdi
Mas eu prometo-vos a todos onde quer que seja, nós realizaremos estupros!
Biz Sam So tutmak için söz Wherever
Levaremos o nome da ICE às alturas!
Sam So quot ; Biz bayrağı quot çekerim ; dünyada.
Mostraremos a todos que a capacidade dos nossos alunos realizarem estupros nenhum outro estudante deste planeta possui!
Biz dünyayı bizim Sam So. yeteneğini gösterecektir dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir öğrenci karşılaştırabilirsiniz...
Você entregou os seus seios nas mãos deste estuprador.
O cömertçe meme bağışladı Merhamet bu değil Sam So öğrenciler.
Então o que fazes aqui? Para estuprar?
Yani ha Sam So Bilimleri geldin?
So tens que ligar-lhe e tu consegues o carro deportivo que quiseres.
Onu aramalısın. İstediğin her türlü spor arabayı bulur.
Basta de malhuquiçes so quero uma boa vida.
Artık daha fazla bokluk istemiyorum sadece güzel bir hayat istiyorum.
So quero ser uma boa pessoa. Sim, todos queremos o mesmo.
- Sadece iyi bir insan olmak istiyorum.
So estou ajudando o Joe.
Ben Joe'ya biraz yardım ediyorum.
Ben, a força dos teus golpes deve de vir do teu corpo não so dos teus braços.
- Ben, yumruk atarken kullandığın güç tüm vücudundan gelmeli, sadece kollarından değil.
So me estava a libertar. Sim?
- Herhâlde sadece öfkemi çıkartıyordum.
Vamos, bate-me so uma vez. bate-me vamos.
Bir kereliğine vur bana.
So isso.
Başlıyoruz...
Depois de tudo, é so acabar por promover a chefe de enfermaria.
Bunlardan sonra, başhemşireliğe yükselebilirim bak.
Por sorte, é so uma equimose.
Allah'tan biraz zedelenmiş o kadar.
So quero lutar no saco por um tempo.
Sadece kum torbasında biraz çalışmak istemiştim.
Eu so quero sentar-me aqui para relaxar um pouco.
Ve ben de burada oturup biraz dinlenmek istemiştim.
Quando sentires a fraquejar das pernas e estiveres a sangrar e estiveres todo inchado e exausto e sentires que ja não podes so o teu coração fara com que consigas.
Ne zaman bacakların lastik gibi olur, kan kaybedersin, şişersin, çok yorulursun düşünemezsin, başaramazsın. Yüreğin her engeli aşar.
So o teu coração fara com que consigas. Assim.
- "Yüreğin her engeli aşar."
Sim, so o teu coração fara com que consigas.
Evet. "Yüreğin her engeli aşar."
Ja entendeste. So o teu coração fara com que consigas.
- Anladın sen. - "Yüreğin her engeli aşar."
Um boxista so é bom se comer bem.
Boksör anca yemeğine dikkat ederek başarılı olabilir.
So é um Knockoteur, não è um boxista.
Sokak dövüşçüsünün teki. Boksör olamayacak kadar sinirli.
Vamos, usa a tua esquerda. So a esquerda. A esquerda!
- Sol elini kullan, solu kullan.
Pensei que não tinha sido um treino tão intenso so para deixar que um velho te aleije.
Çözdüm seni. Hiç bu kadar sert bir eğitim almadın. Yaşlı bir adamın seni dövmesine göz yumuyorsun.
So disseram que se chamava Greg, o gigante mas não sabia que era tão grande.
İsminin Dev Greg olduğunu söylemişlerdi ; ama bu kadar da tahmin etmiyordum.
Ouvi dizer que ele vai lutar amanhã. So queria desejar-te sorte.
Maçının yarın olduğunu duydum ben de sadece iyi şanslar dilemek istedim.
So preciso que o Ben ganhe esta luta.
Artık doktora ihtiyacım yok, Natalie. Ben'in bu maçı kazanmasına ihtiyacım var benim.
So um homem é quem aqui esta.
Maç, sadece bir adamın etrafında döndü.
Depois temos a Myang So Hun.
Sonra, Myang So Hun var.
So que não dá.
Sadece boktan bir durum.