Translate.vc / португальский → турецкий / Urge
Urge перевод на турецкий
107 параллельный перевод
O Senador urge uma política menos perigosa na ampliação do poder da raça liberada.
Senatör, özgürleştirilen ırkın gücünün genişletilmesinde daha tehlikesiz bir politikayı ileri sürer.
Com as corridas, a discoteca e isto terei cá todos os otários da América, mas o tempo urge.
Hipodromum, gece kulübüm ve bununla... ... burasi yolunacak kaz dolar. Ama her gün önemli.
- Vá, mostra. O tempo urge!
- Haydi, kırışalım.
"Urge vivamente levar este assunto" à atenção pessoal do Führer.
Bu meseleyi bir an önce Führer'in dikkatine sunmanızı öneririm.
Peço desculpa por interromper esta agradável reunião de família... mas o tempo urge.
Böyle mutlu bir aile toplantısını böldüğüm için özür dilerim ama işimiz var.
- O tempo urge. - Estava correcto.
- Zaman daralıyor.
O tempo urge.
Zaman çok önemli.
- O tempo urge.
- Zaman dar efendim.
- O tempo não urge.
- Zaman darlığı değil.
Urge acalmar o povo.
Halkı yatıştırmalıyız.
O tempo urge.
Acele etmeliyiz.
Anda, Maddie. O tempo urge.
- Hadi çık Maddie zaman kaybediyoruz.
O tempo urge. Caramba, Pete!
- Allah kahretsin, Pete.
- Oh, óptimo. Porque o tempo urge.
İyi, Çünkü zamanımızı boşa harcıyoruz.
Mas eu amo-te, Peg, e o tempo urge.
Yarın, gün ışığı tasarruf zamanı bütün saatleri ayarlamanız gerekiyor.
O tempo urge.
Zaman kaybediyoruz.
O tempo urge, não quero que ele me encontre cá.
Elbette, özellikle vurguluyorum, Bay Holmes. Zaman çok kısıtlı.
Eu sei que o tempo urge, Major por isso, serei breve.
Zamanın kısıtlı olduğunun farkındayım, Binbaşı, bu yüzden kısa tutacağım.
O tempo urge.
- Evet, zaman ilerliyor.
Tenho de ir, o tempo urge.
Benim gitmem gerek. Son teslim tarihine yetişmeliyim.
- O tempo urge, John.
- Zamanımız azalıyor John.
Sr. Cheval, desculpe, mas o tempo urge.
Acelemiz var. Adresi aldın mı?
O tempo urge. Pode ainda escapar, se for rápido.
Zaman akıyor acele edersen kacabilirsin.
O Patrão Huang passou a noite a beber com o Presidente e está a descansar, mas o tempo urge.
Patron Huang, dün bütün gece Başkan'la içki içti. Şu anda dinleniyor. Zamanımız dar anlayacağınız.
O tempo urge mais do que pensas, as forças de Sauron já estão em marcha.
Zaman düşündüğünden de geç. Sauron'un güçleri harekete geçti.
O tempo urge.
Vakit boşa geçiyor.
Sabemos o que fazemos. O tempo urge. Aceita usar uma escuta?
Ne yaptığımızı biliyoruz, zaman azalıyor, vericiyi takacak mısınız?
O tempo urge.
Vaktimiz azalıyor.
E, como o tempo urge, as carruagens não são o meio adequado, assim, sugiro três grupos a cavalo.
Zaman önemli olduğu için... posta arabası doğru bir vasıta değil. Bence atlıları üç grup halinde gönderelim.
O problema é... que estamos a aproximar-nos de uma crise, com estas notas, e o tempo urge.
Sorun şu... Bu notlarla hızla kriz durumuna doğru gidiyoruz. Ve zaman bizim için esastır.
Sir Berek não preciso de lhe lembrar de que o tempo urge.
Sir Berek, çok az zamanımızın kaldığını hatırlatmama gerek yok.
O tempo urge.
Zamanımız çok dar.
O tempo urge.
Zaman azalıyor.
O tempo urge.
Vaktimiz çok değerli.
O tempo urge.
Zaman kısa.
O tempo urge.
Fazla zamanımız yok.
O tempo urge, por isso, se não há objecções, vamos suspender a sessão e voltar a reunir para votação dentro de dez minutos.
İtirazı olan yoksa ara vermek ve 10 dakika sonra oy vermek için yeniden toplanmanızı arz ediyorum.
É-me difícil ser tão directa, mas o tempo urge.
Böyle aniden olması benim için de zor. Ama zaman önemli bir faktör.
O ideal é fazer buracos e montá-la em suportes, mas quando o tempo urge prefiro massa dentária.
Ideal olan, delik delmek ve vidalar ile sabitlemektir, zaman sorununuz var ise, ben dental macunu tercih ediyorum.
O tempo urge, Rodney.
Zaman çok önemli, Rodney.
O tempo urge.
Zamanımız az.
O tempo urge.
Saat işliyor.
Mas antes disso, uma ocorrência, urge ser abordada.
Fakat başlamadan önce açıklanmayı hak eden garip bir hadise var.
O tempo urge, meus jovens aprendizes.
Saat ilerliyor benim genç Padawanlarım.
- O tempo urge!
Zaman!
O tempo urge, Devil.
Zamanlama çok önemli, Devil.
O tempo urge.
Vakit aleyhimize işliyor.
- O tempo urge.
Gelin.
Ouçam, o tempo urge.
Bakın, burada zamanım tükenmek üzere.
- Urge em vê-lo. - Ah, logo.
- Az kaldı.
Ouça, o tempo urge.
Bu iş acil.