Translate.vc / португальский → турецкий / Vigor
Vigor перевод на турецкий
536 параллельный перевод
Ele sofreu uma crise nervosa severa. mas a sua juventude e vigor farão com que a supere.
Çok ağır, sinirsel gerginlik yaşamış. ama, gençliği ve gücü sayesinde, bunun üstesinden gelecektir
Farão continência aos oficiais alemães, segundo o regulamento em vigor do Exército alemão.
Alman ordusunun iç hizmet yönetmeliğine uygun olarak subayları selamlamak zorundasınız.
A Lei Seca entra em vigor, para o ano.
İçki yasağı seneye yürürlükte.
Nas primeiras duas semanas do ano, ainda se pode beber mais ou menos publicamente, porque, embora a 18ª Emenda esteja em vigor, não tem peso algum.
Yılın ilk iki haftası boyunca insanlar hala umumi yerlerde içki alabiliyordu çünkü 18. Madde yürürlükte olsa bile, cezası yoktu.
Porém, a 16 de Janeiro, a Lei de Volstead entra em vigor e o consumo de bebidas alcoólicas passa para a clandestinidade, onde ficará durante muito tempo.
Ama 16 Ocak'ta, Volstead Yasası devreye girdi ve içki dağıtımı tamamen yeraltında olmaya başladı ve daha birçok yıl orada kalacaktı.
"Relativamente à prática lamentável no nosso teatro - de permitir que velhas actrizes continuem a interpretar papéis que exigem juventude e vigor e lhes restam vagamente na memória."
.. tiyatromuzda olgun oyuncuların gençlik ve dinçlik gerektiren rolleri.. .. oynamaya devam etmeleri adetinin hatırlanacağı.. .. ama belli belirsiz hatırlanacağına olan inancını duyuruyor. "
Lembre-se dele vivo, o seu vigor, a sua força.
Canlı yakalamaya dikkat edin. onun yaşıyor olduğunu hayal etmeye çalış.
Essa lei entra em vigor daqui a 24 horas.
Bu kanun 24 saat sonra geçerli hale gelecek.
Sim, na verdade, sim. Agora vai jurar fidelidade, lealdade, coragem, vigor e força.
Şimdi sadakati, bağlılığı, cesareti, kuvveti, kahramanlığı ve dayanıklılığı için söz verecek!
Há um momento atrás eras filho dela, o vigor do Egipto.
Az öncesine kadar onun oğluydun, Mısır'ın gücünün.
Para alguém com um pé na cova, parece estar com muito vigor. - Só passaram três semanas.
Bir ayağı çukurda bir kötürüm için, dikkati çeken bir yaşam gücüne sahip görünüyor.
Disseram-me, hoje, que vai ser posta em vigor uma lei, dentro de 1 ou 2 meses, que tornará possível aos homens, como o Kelly, levarem as suas mulheres japonesas para os Estados Unidos.
Bugün bir haber aldım. Bir iki ay içinde yürürlüğe girecek bir yasa çıkıyormuş. Kelly'nin durumunda olan askerler Japon eşlerini artık Birleşik Devletler'e götürebilecek.
Demora sempre algum tempo a pôr uma lei em vigor.
Bu yasanın çıkması zaman alacak, Lloyd.
Se tivesse o meu vigor, talvez o fizesse.
Gücüm yerinde olsaydı bulunabilirdim.
Sou um homem cheio de vigor.
Ben güçlü bir adamım.
Achas que devia estar ao lado da sua cama, até que a sua saúde e o seu vigor voltem?
Başucunda beklemem, iyileşmesi için ona hemşirelik etmem gerektiğini düşünüyorsun.
" E quando o vigor Deu lugar ao torpor
" Terk edince kuvveti artık bedenini
Que vigor... Que lirismo!
- Nasıl güçlü bir şiirsellik.
O contacto com a Horizon aconteceu antes da directriz de não-interferência entrar em vigor.
Horizon'la temas parazit engelleyici döneminden önce geldi.
Casará segundo a lei em vigor nesta comunidade, a lei dos mineiros, e será tratada como qualquer outra concessão.
Bu toplumun yürürlükteki yasalarına göre evlendirilecek,... yani madencilik yasasına göre, yasal mülk muamelesi görecek!
Muito vigor não é comigo.
Ben şahsen fazla canlılığı sevmem.
A heterosis, ou vigor dos híbridos, é importante nestas gerações.
"... gibi ikincil özellikler önemli bir faktör olabilir. "
Quando a amnistia estiver em vigor, já nós teremos cumprido o nosso dever.
Fakat bu affın çıkması durumunda, Biz çoktan görevlerimizi yerine getirmiş olacağız.
- Os acordos continuavam em vigor.
- Sözleşmeler varlığını sürdürüyorlardı.
A extraordinária legislação que foi o sistema de empréstimo e aluguel foi proposta em Dezembro de 1940 e entrou em vigor em Março de 1941.
Aralık 1940'ta, Ödünç Verme ve Kiralama Yasası hazırlandı ve Mart 1941'de onaylanarak yürürlüğe girdi.
As leis holandesas continuariam em vigor até ordem em contrário.
Flaman yasaları ikinci bir emre kadar ayniyle vâki kalacaktı.
Este é um comunicado especial, em vigor a partir de agora.
Şu andan geçerli olmak üzere, özel bir duyuru...
Águias 6, 9 e 10, a condição amarela está em vigor.
Kartal 6, 9 ve 10. Sarı alarm, şu anda etkin.
Será anunciada em uma semana e entrará em vigor em duas.
- Bay Welt gitti mi? - Bay Kessler'e gitti.
Entrará em vigor em duas semanas e será anunciada em uma.
Bir hafta içinde duyurulacak ve iki hafta içinde uygulamaya geçilecek.
Está muito calor e ele rema com vigor.
Hava çok sıcak, o kürek çekiyor. Daha kuvvetli, Bay Williams!
Declaro esta lei em vigor.
Bu yasayı yürürlüğe sokuyorum.
O primeiro-ministro não quer declarar o estado de emergência, mas em Montreal a lei marcial já entrou em vigor.
Başkan, isteksizce sıkı yönetim ilan etti. Ama sokakta kime sorarsanız zaten Montreal'de bunun uygulandığını söyleyebilir.
O Presidente encorajou com vigor futuras relações comerciais...
Sayın Başkan, gelecekteki ticari ilişkilerimizin...
É possível... que tudo... cresça com vigor.
Her şeyin... büyüyüp güçlenmesi... mümkün.
Mas a legislação que permite que o público tome medidas legais é extremamente complicada e levará imenso tempo a ser redigida, promulgada e posta em vigor.
Fakat halka bu hakları verecek yasa, oldukça karmaşık olacak. Tasarlanması, yürürlüğe konması ve uygulanması çok uzun bir zaman alacak.
Você é o meu Secretário Permanente, Humphrey, tem obrigação de pôr em vigor as minhas medidas políticas.
Humphrey sen benim müsteşarımsın, politikalarımı karara bağlamalısın.
Os Alemães vão adorar, os Franceses vão ignorá-lo e os Italianos e os Irlandeses serão demasiado caóticos para os pôr em vigor.
Almanlar sevecektir, Fransızlar istemeyecektir İtalyanlarla İrlandalılar da zorla uygulatacaklardır.
Mas que para nós convocam rosto após rosto, cheio de honestidade e bondade, zelo e vigor, e promessa intelectual.
dürüst ve iyi, şevkli, gayretli ve zeki.
Eu sei, Sam. " Ele dá poder aos fracos, e aos que näo têm força aumenta-lhes o vigor.
"Gücünü kaybedene güç, yorulana kuvvet verir."
Não queremos ser injustos, só por o sr. Gandhi ter abusado da legislação em vigor.
Sırf Bay Gandi mevcut yasaları çiğnedi diye adaletsizlik yapamazdık.
A lei entrará em vigor no dia 6 de Abril.
Yasa, 6 Nisan'da yürürlüğe giriyor.
A legislatura anti-terrorismo continuará em vigor, mas o Gandhi não pode ser preso.
Antiterör Yasası, tüzükte kalacak ama Gandi hiçbir surette tutuklanmayacak.
- Reages com demasiado vigor.
- Fazla tepki veriyorsunuz.
Uma ciclista tão atlética deve primar pelo vigor.
Bisikletini bu kadar çoşkulu kullanan biri çok enerjik olmalı.
Mas, se regressar a Beverly Hills, as acusações serão reactivadas e será processado com todo o vigor da lei.
Ama Beverly Hills'e dönerseniz, suçlamalar tekrar işleme koyulacak ve yasanın öngördüğü en yüksek cezayı almanız için yargılanacaksınız.
O cansaço da célula é o vigor do organismo.
Hücrenin çeşitliliği organizmanın kuvvetidir.
Ele tem um vigor.
Öyle bir gücü var.
Segundo este documento, o acordo continua em vigor.
Bu belgeye göre, anlaşma hala geçerli.
Ramírez era um snob sem vigor.
Ramirez, modası geçmiş bir züppeydi.
Este animal é de um vigor surpreendente. Ele pode escapar-nos.
Çok güçlü, kaçırabiliriz.