Translate.vc / португальский → турецкий / Welles
Welles перевод на турецкий
220 параллельный перевод
Encontrei com Orson Wells,
Biraz önce Welles'e rastladım.
A narrativa de Orson Wells era muito teatral,
Orson Welles'in okuyuşu fazla tiyatro diliydi.
A voz de Orson Wells não estava certa para a narrativa,
Öyküleme için Welles'in doğru değildi.
Em 1957, Orson Welles terminou as filmagens para "A Sede do Mal"
Orson Welles "Bitmeyen Balayı" filminin çekimini 1957'de tamamladı.
Ao ver o resultado, Welles reagiu com um memorando de 58 páginas, pedindo alterações à montagem.
Bu uyarlamayı seyreden Welles derhal 58 sayfalık ateşli bir yorum yazarak kurguda değişiklik yapılmasını istedi.
A presente versão tenta corresponder às suas sugestões e tornar o filme na obra que Orson Welles queria conceber.
Bu uyarlama onun isteğini yerine getirmeyi ve filmi Orson Welles'in görmeyi istediği şekilde göstermeyi amaçlıyor.
Meu nome é Orson Welles.
Benim adım Orson Welles.
Sabe que todos os especialistas acham que a Jennifer Welles se suicidou?
Bu davada her uzmanın Jenifer Welles'in canına kıydığınac inandığını biliyorsun
- A Jennifer Welles ainda não apareceu.
Jenifer Welles henüz gelmedi.
- A Jennifer Welles ainda não apareceu!
Jenifer Welles henüz gelmedi ha!
- A Jennifer Welles morreu.
Jenifer Welles ölmüş.
" Menina Welles, Londres.
" Bayan Welles, Londra.
Menina Welles, Paris.
Bayan Welles, Paris.
" Menina Welles, Menina Welles...
Bayan Welles. Bayan Welles. Bayan Welles! "
A Menina Welles deveria ter actuado no Bowl, esta noite.
Bayan Welles bu gece sahne alacaktı. Merhaba.
Pode dizer-nos algo sobre a Menina Welles?
Bayan Welles hakkında bize bir şeyler anlatabilir misiniz?
Não é horrível? Sabe de algum motivo que levasse a Menina Welles a matar-se?
Korkunç değil mi? Bayan Welles'in canına kıyması için herhangi bir neden bilmiyor musunuz?
A propósito, disse que a Menina Welles deveria ter aparecido no Bowl às 19h30.
Yeri gelmişken, Bayan Welles'in 19 : 30'da sahne alması gerektiğinden söz etmiştiniz.
A Jennifer Welles era incrivelmente talentosa.
Jenifet Welles inanılamayacak yetenekte bir sanatçıydı.
Além disso, só estou a fazer conversa.
Ve ayrıca, ben sadece sohbet ediyorum. Sanırım Bayan Welles'i işitmişsinizdir.
Estou muito perturbado com esta história da Jennifer Welles.
Şu Jenifer Welles işi beni çok rahatsız ediyor.
Liz, lamento muito o que aconteceu com a Welles.
Liz, Welles için çok üzgünüm.
Pedi ao conselho de direcção da Sinfónica para aprovar o donativo de uma bolsa de estudos em nome de Jennifer Welles.
Senfoni kuruluna Jenifer Welles adına burs bağışı yapılmasını onaylamalarını istedim.
Sabe, Sr. Durkee, a Menina Welles não era... Bom, não era uma de nós.
Görüyorsunuz ya, Bay Durkee, Bayan Welles... şey, aslında bizden biri değildi.
A Welles?
Welles mi?
- Se estivesse sem carro, como iria ao apartamento da Menina Welles e voltaria a tempo do concerto?
Şey, araban yok idiyse, Bayan Wellesa'in apartmanına nasıl geldin ve oyuna zamanında geri döndün.
Entra lá, através de uma janela aberta, ou algo assim, tira o carro, vai até casa da Menina Welles, comete o crime, devolve o carro e volta para cá a pé.
Bir şekilde, açık bir pencereden içeri girdin, falan. Arabayı dışarı çıkardın. Bayan Welles'in apartmanına sürdün, cinayeti işledin, arabayı yerine koydun, ve geri buraya yürüdün.
Claro que mediu o percurso desde a oficina do Mike até à casa da Menina Welles.
Kuşkusuz, o yolu Mike'ın garajından Bayan Welles'in evine kadar katettin. Tam dokuz mil.
Sabe, não matei a Jennifer Welles.
Görüyorsunuz, Jenifer Welles'i ben öldürmedim.
Sei que não concorda, mas, pelo menos, convenci os meus superiores de que a Jennifer Welles foi assassinada, não foi suicídio.
Biliyorum, katılmıyorsun, ama en azından ben üstlerimi ikna ettim... Jenifer Welles'in öldürüldüğüne... O bir intihar değildi.
Sabe que todos os especialistas acham que a Jennifer Welles se suicidou?
Biliyorsun ki, bu olayda her uzman Jenifer Welles'in canına kıydığına inanıyor.
Estive a falar com o seu marido sobre a Menina Welles.
Hayır, ben, kocanızla Bayan Welles hakkında konuşuyordum.
Soube que a Menina Welles tinha um caso com alguém e vim cá porque achei que talvez o senhor soubesse de alguma coisa.
Bayan Welles'in bir başka adamla ilişkisi olduğunu işittim ve ben de doğruca buraya geldim, çünkü belki sen bir şeyler işitmissindir diye düşündüm.
Na verdade, vi-o sair de casa dela, no dia em que ela... sabe...
Evet. Aslında, onu Welles'in... düğü aynı gün dairesinden ayrılırken gördüm.
Na noite em que a Menina Welles foi assassinada, a Audrey, que é amiga e vizinha da Menina Welles, viu um homem de smoking sair da casa dela.
Şey, Bayan Welles'in öldürüldüğü gece, orada Audrey... ve o Bayan Welles'in bir arkadaşı ve bir komşusu... ve o smokinli bir adamı onun dairesini terkederken gördü.
A Jennifer Welles também era maravilhosa.
Jenifer Welles aynı zamanda güzel bir müzisyendi.
Este foi o da noite em que a Jennifer Welles deveria ter tocado.
Jenifer Welles'in çalacağı geceydi.
- Naquela noite, dever ter-se esquecido por estar aborrecido com a ausência da Jennifer Welles.
Ve o gece... muhtemelen unuttu çünkü çok kızgındı, Jenifer Welles gelmemişti.
Mas lembro-me de ter apanhado uma flor, em casa da Menina Welles.
Fakat ben Bayan Welles'in dairesinde bir çiçek aldığınızı anımsıyorum. Piyanonun altında mı?
A Jennifer Welles era incrivelmente talentosa.
Jenifer Welles inanılmaz derecede yetenekli bir sanatçıydı.
Neste filme, à saída da casa da Menina Welles, tem a flor.
Şimdi ise, bu filmde Bayan Welles'in dairesinden çıkarken, bir çiçek takıyorsunuz.
Porque só poderia ter arranjado a flor em casa da Menina Welles, quando a apanhou, junto ao piano.
Çünkü onu alabileceğiniz tek yer Bayan Welles'in dairesindeydi, o sırada onu piyanodan aldın.
Tinha acabado de saber que a Menina Welles tinha morrido.
Bayan Welles'in öldüğünü yeni duymuştum.
Estava na rádio de Kharkov ou de Kiev ou qualquer outra e chegavam relatos de bombardeios e ataques, pensei que era um programa como o do Orson Welles, em que ele bombardeou Nova Iorque.
Sanırım Kharkov ya da Kiev'den ya da ona benzer bir yerden bahsediliyordu. Her yer saldırıya uğramış gibi bir durum sözkonusuydu. İlk başta bunun bir Radyo Tiyatrosu olduğunu düşündüm. [1]
Em que filme Jeanne Moreau contracenou com Orson Welles numa personagem de Shakespeare?
Jeanne Moreau hangi filmde, Orson Welles'in partneriydi, Shakespeare'in oyununda?
Gwen Welles e Keenan Wynn em Nashville.
Gwen Welles ve Keenan Wynn, Nashville'de.
Quarenta anos mais tarde, esta fantasia continuou ainda a poder, assustar milhões de Americanos temerosos de uma guerra, quando foi radiodifundida dramaticamente pelo jovem Orson Welles.
Kırk yıl sonra bu hayal, genç Orson Welles tarafından radyoya uyarlandığında, savaş gergini Amerika'da hâlâ milyonlarca insanı korkutabiliyordu.
Os Marcianos de Lowell eram bondosos e confiantes, até mesmo um pouco divinos, muitos diferentes da ameaça maléfica, apresentada por H.G. Wells e Orson Welles em A Guerra dos Mundos.
Lowell'in Marslıları, H. G. Wells ve Orson Welles tarafından sunulan Dünyalar Savaşı'ndaki gibi art niyetli bir tehditten çok farklı olarak tehlikesiz ve iyimser, hatta biraz tanrısallardı.
- Deves ter sabido da Menina Welles...
Elbette.
... da Jennifer Welles.
Bu Jenifer Welles'inki.
Achamos que a Menina Welles foi assassinada.
Bayan Welles'in öldürüldüğünü düşünüyoruz.