Ão перевод на турецкий
2,432 параллельный перевод
Foi-se. Sentir-lhe-ão a falta?
Gitmiş.
Eles caçar-me-ão!
Beni yakaladı.
E a ti matar-te-ão.
Ve seni öldürecek.
As mortes por envenenamento seriam substanciais de início e baixas severas seguir-se-ão depois quando as pessoas começassem a morrer desidratadas.
İlk başta zehirlenmeden önemli miktarda kayıp verilir ve sonra susuzluktan dolayı daha büyük kayıplar ortaya çıkmaya başlar.
Eles levar-me-ão até si, Senhora Presidente.
Beni size getiriyorlar, Başkan Hanım.
Receberá uma intimação do tribunal nos próximos 7 a 14 dias, e aí explicar-lhe-ão tudo.
Önümüzdeki 7 ilâ 14 gün içerisinde mahkemeye çağırılacaksınız ki bu da her şeyi açıklıyor.
Passar-se-ão anos e os políticos não farão nada para o mundo ser um lugar melhor.
Yıllar gelir geçer, politikacılar dünya daha iyi bir yer olsun diye kılını kıpırdatmaz.
"Certamente que o bem e a misericórdia seguir-me-ão... " durante todos os dias da minha vida...
Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni...
A semana passada tu disseste-me "Maltrata sempre as que gostares assim deseja-te-ão ainda mais."
Geçen haftaki programında "Seksi kadınların sizi daha çok istemelerini istiyorsanız onlara kötü davranın" demiştin.
Mandar-te-ão para a prisão só por me teres ajudado a escondê-la.
Onu saklamama yardım ettiğin için seni de hapse atarlar.
Sabes, se eles acharem isto, matar-nos-ão aos dois.
Eğer bunu bulurlarsa bizi öldürürler.
Dêem-lhes uma oportunidade de fazerem o que é certo e elas fá-lo-ão.
Onlara yanlışlarını düzeltmek için bir şans verirsen bunu kullanırlar.
As coisas resolver-se-ão, George.
Her şey yoluna girecek, George.
Se apanham o Leullet, o que far-lhe-ão?
Şu Leullet denen adamı tutuklarlarsa cezası ne olacak?
O Partido e a nação apoiá-los-ão no realojamento.
Parti ve devlet, yer değiştirmenize yardımcı olacak.
Tornar-se-ão num símbolo trágico de fracasso para os que me desafiarem.
Bana direnmenin faydasızlığının trajik birer sembolü olacaksınız.
O pior é que não posso finalizar o divórcio porque se fizer isso expulsá-la-ão do país.
İşin kötüsü, boşanmayı sonuçlandıramıyorum yoksa kızı sınır dışı edeceklermiş.
Eu continuo Primeiro Conselheiro, elas ouvir-me-ão.
Hâlâ Senatörüm, beni dinlerler.
E levantar-se-ão.
Sonra da ayaklanırlar.
Se o feiticeiro e os seus amigos ainda não nos encontraram, fá-lo-ão em breve.
Eğer büyücü ve arkadaşları bizi şimdiye kadar bulamadılarsa bile, yakında bulurlar.
Culpar-te-ão pela sua morte, continuarão a lutar contra ti. E se pensas que te vou ajudar a acalmar a sua ira, és tão louco como és cruel.
Ölümünden seni sorumlu tutup savaşmaya devam edecekler ve öfkelerini yatıştırmak için sana yardım edeceğimi düşünüyorsan zalim olduğun kadar aptalsın da.
É também possível que, com a morte do Rahl, novas e inimagináveis ameaças erguer-se-ão para preencher o vazio, agarrar os pedaços do poder.
Aynı zamanda Rahl'ın ölümüyle oluşan boşluğu dolduracak yeni ve tahmin edilemez kötülükler doğup parçalanmış gücün kırıntılarına sahip çıkabilir.
Se as sobreviver, eles torná-la-ão numa Mord-Sith.
Sınavlardan sonra yaşarsa, onu da bir Mord'Sith yapacaklar.
Quando usarem estas pulseiras, lembrar-se-ão sempre, como os vínculos da Fraternidade são fortes.
Bu bilezikleri taktığınızda, kardeşlik bağlarının ne kadar güçlü olduklarını hatırlayacaksınız.
Mas eles matar-se-ão absolutamente a si próprios por amor.
Ama aşkları için kendilerini bile öldürürler.
Dentro de seis dias os planetas alinhar-se-ão por trás de alcyon.
Altı gün içinde bütün gezegenler hizaya girecek.
Quando Mirabilis arder sob o desdém dos dragões, quatro juntar-se-ão para a um chorar.
Mirabilis, ejderha alevleriyle yanarken dört kişi, birleşerek tek güç olacak!
Se tivermos sexo com estranhos, Eles transformar-se-ão em animais.
Yabancının biriyle seks yapmaya mecbur kaldıysak bir hayvana dönüşürüz.
Dois atingir-lhes-ão o flanco esquerdo e o direito.
İkisi, onların sol ve sağ kanatlarını vuracak.
Seis dos meus homens colar-se-ão a ti nos próximos 6 dias... 6 dias?
Adamlarımdan altı tanesi burada 6 gün içinde senin duvarlarını yapacaklar... 6 gün mü?
Ver-se-ão a eles mesmos nela.
- Kendilerini bunun içinde görecekler.
Os seus efeitos tornar-se-ão evidentes rapidamente.
Etkileri kısa süre içinde gözlemlenebilecektir.
Até vamos dar um grande festa e convidar toda a gente da cidade e prometo, eles aceitar-te-ão.
Büyük bir parti düzenleriz şehirde ki herkesi davet ederiz. Sana söz veriyorum seni kabul edeceklerdir.
Promovémo-lo como produto genérico, e a razão é que não há tal coisa como marcas de leite se perguntas às pessoas que marca de leite compra, dir-te-ão
Sütü türlerine göre pazarliyoruz. Bunun nedeni, sütün markasinin olmamasi.
Folgo em saber que está prestes a chegar a salvo à fortaleza dos piratas. Capitão Hondo, o líder desses pelintras, irá aceitar o resgate e entregar o Conde Dooku aos Jedi. E então eles trá-lo-ão de volta consigo.
Kendimi rahat hissetmem ancak, korsanların inine güvenle vardığınızda, o haydutların lideri, Kaptan Hondo fidyeyi kabul edip de kont Dooku'yu Jedi'lara teslim ettiğinde, ve onlar da Dooku ile birlikte sizi de buraya getirdiklerinde, olacak.
O rei e o primeiro-ministro de Gate encontrar-se-ão no Porto da Prosperidade amanhã ao meio-dia.
Kral ve Gaht Premier'i yarın öğle vakti Refah Limanı'nda buluşacaklar.
Os Guardiões chamar-te-ão.
Muhafızlar seni almaya gelecektir.
As operações reiniciar-se-ão dentro de momentos.
Hizmetimiz kısa zamanda devam edecektir.
Se conseguires que alguns dos miúdos populares alinhem, outros seguir-lhes-ão.
Yani, bir kaç popüler çocuğun katılmasını sağlarsan, diğerleri de takip eder.
Metam-nas num molho de notas e levar-nos-ão aos bandidos.
Bu bebekleri bir tomarın içine atınca bizi kötü adamlara kadar götürürler.
- Eles verão que lhes mentiram. - E revoltar-se-ão.
Kandırıldıklarını anlayacaklar ve isyan edecekler.
Durante os próximos meses multiplicar-se-ão, cobrindo a superfície das águas com os seus biliões.
Gelecek aylarda sayıları artacak ve sonunda trilyonlarcası su yüzeyine çıkacak.
Protege-me e livrai-me de todos os que me perseguem ou atirar-se-ão a mim como leões e far-me-ão em bocados e não haverá ninguém para me salvar.
Peşimde olanlardan beni kurtar. Aslan gibi peşime düşüp, beni yaralamaya çalışsalar ve etrafta kimse olmasa bile beni kurtar.
Mas perguntem a quem passou nos imaculados passeios de Singapura após vencer uma competição internacional de chefes de claque. Dir-vos-ão uma coisa :
Ama Singapur'un tertemiz kaldırımlarında güvenle yürüyen herkese sorun uluslararası amigolar yarışmasını kazandıktan sonra size tek bir şey söyleyecekler.
Interessar-se-ão pelos meus.
Onlar benim hizmetlerimle ilgilenecekler.
Tenho a certeza que tu e a Chastity acertar-se-ão.
Eminim Chastity ile aranız düzelecek.
Os meus amigos dir-lhe-ão que tenho uma personalidade um tanto viciante, sendo o meu único grande vício... as mulheres.
Arkadaşlarım size zaaflarımdan söz etmişlerdir en büyük zaafım ise kadınlar.
Enviar-lhe-ão um postal mal possamos compras-lhes pequenos lápis.
Biz onlara küçük kalemler alır almaz size bir kart yazıp gönderecekler.
Dizes que tu e os teus homens seguir-me-ão?
Sen ve adamlarının beni izleyeceğini mi söylemiştin?
Se puderem fazer com que a Sara pague por isso, fá-lo-ão.
Eğer Sara'ya kafayı taktılarsa, yaparlar.
Estas pessoas já sofreram o suficiente. Um dia elas erguer-se-ão e destruí-lo-ão.
Bu insanlar bıktı artık.