Translate.vc / португальский → турецкий / Çal
Çal перевод на турецкий
337,119 параллельный перевод
Garcia, vê se consegues encontrar.
Ne dediğini bulmaya çalış Garcia.
Ver se consigo?
Çalışayım mı?
Ele queria impedir todos, homens e mulheres, de fazer sexo.
Evet. Herkesin sevişmesini engellemeye çalışıyordu.
Estiveste no FBI em Detroit, até 2005.
2005'e dek Detroit'te Büro'da çalışıyordun.
Ela estava a trabalhar com a Bratva?
- Bratva için mi çalışıyordu?
Algum dos 5 mora ou trabalha na área? Dois :
Aralarında bölgede yaşayan ya da çalışan var mı?
O suspeito quer impedir os outros de fazerem sexo não avaliar os seus números. E o Alan Crawford?
Şüpheli insanların sevişmesini engellemeye çalışıyor, sevişme sayısını artırmaya değil.
Aquele transportador roubado teria explodido ao sair do espaço de Lothal.
Bu çalıntı mekik söylendiğine göre Lothal uzay üssünden gitmek için önüne gelene ateş açıyormuş.
Estávamos na nave quando ela foi roubada.
Mekik çalındığında biz binmiştik.
Para mostrar ao Grande Almirante o quão eficaz sou a tratar da ameaça rebelde.
Büyük Amiral'e asilere karşı ne kadar etkili çalıştığımı göstermek için.
O meu colega tem uma gravação do roubo do transportador.
Meslektaşımın elinde mekiğin çalıntı kayıtları var.
Vi o teu relatório sobre o roubo do transporte que foi evitado.
Lothal'dan çalınan bir mekiği ele geçirdiğinizle ilgili bir rapor gördüm.
Tenta impedi-lo!
Onu oyalamaya çalış!
O uso desta cor específica, o ângulo da linha, este é o trabalho da rebelde Sabine Wren.
Bu özel rengin kullanımı, hattın açısı bu asi Sabine Wren'in yaptığı bir çalışma.
Então pelo bem da justiça, vamos garantir os devidos procedimentos para a vítima e para a acusada, ou em breve, podemos muito bem ter duas americanas mortas nas nossas mãos.
O yüzden adalet için kurbanın da suçlunun da yasal haklarına uygun çalışalım, yoksa yakında elimizde iki ölü Amerikalı olacak.
Só estou a tentar juntar os factos.
Sadece olan biteni anlamaya çalışıyorum.
Ela tirou o seu diploma enquanto trabalhava para sustentá-los.
Bir yandan çalışıp bir yandan diplomasını almış.
Enquanto a Jane lutava com um... A Kathy usou a sua mala para afastar o outro.
Jane bir adamla boğuşurken Kathy de valizini kullanarak diğerini uzak tutmaya çalıştı.
Às vezes esqueço-me que estes macacos treinados que trabalham para mim levam as coisas um pouco longe demais
Bazen benim için çalışan maymunlar işi abartabiliyor.
- Toc-toc.
- Kapı çalıyor.
Quando te aproximares da casa, abana uma lata com moedas ou assim, caso a Mara Mara esteja nos arbustos.
Eve yaklaşırken bozuk para dolu bir teneke falan salla. Mara Mara'nın çalılıklarda olma ihtimaline karşı.
Não há nada naquela loja de yuppies que não arranjemos aqui no nosso bairro.
O genç çalışan besleyen yalakta mahallemizde bulunmayan hiçbir şey yok.
Trabalhamos juntos para uma ONG em Myanmar.
Myanmar'da bir sivil toplum örgütünde birlikte çalıştık.
A agente Seger revelou que trabalhou com ele anteriormente em Myanmar há três anos atrás.
Ajan Seger üç yıl önce Myanmar'da birlikte çalıştıklarını söyledi.
- Só quero esclarecer as coisas.
- Emin olmaya çalışıyorum. - UMT'yi asmaya çalışıyorsunuz.
Acha que eu quero por culpa no IRT?
UMT'yi asmaya çalıştığımı mı düşünüyorsun?
A primeira era uma mulher, que trabalhava com o seu marido, chamada Keri Lodel.
Biri kocanla çalışan Keri Lodel adında bir kadın.
Iniciamos manobras evasivas.
- Onları atlatmaya çalıştık.
- Tiramo-lo da SUV, e eu ia ajudar a levá-lo para a sala de conferências e foi aí que eles tentaram invadir o avião.
Onu SUV'den çıkarıp konferans odasına taşınmasına yardım edecektim ve o sırada uçağa binmeye çalıştılar.
A Clara, a Mae e o resto da nossa tripulação tiraram o Delgado da linha de tiro.
Clara, Mae ve ekibin geri kalanı Delgado'yu ateş hattından uzaklaştırmaya çalıştı.
- Achas que vão entrar no avião?
Uçağa binmeye çalışmayacaklar değil mi?
Mas apenas alguém que trabalha para a KNP
Ama bunu sadece KUP için çalışan biri yapabilir.
Parece que vão tentar entrar no avião.
Uçağa binmeye çalışacaklar gibi.
- Estão a bater na porta.
- Kapıyı çalıyorlar.
Eu sei que no fim disto tudo, alguém vai levar a culpa, mas a verdade é que só poucas pessoas são qualificadas para trabalhar no terreno.
Bu iş sona erdiğinde birilerinin suçlanacağını biliyorum, ama gerçek şu ki sahada çalışacak beceriye sahip çok az kişi var.
- Ele era um bom homem a fazer um bom trabalho que por acaso descobriu um segredo.
İyi çalışan iyi bir adamdı ve şans eseri bir sır keşfetti.
Eu prendi-a para a manter afastada da minha investigação.
Onu çalışmalarımdan uzak tutmak için kilit altında tutmuştum.
Deixe-me tentar aproximar-me dela.
Ona yakınlaşma çalışayım.
Ela nunca tentou curar-te, pois não?
Seni hiç düzeltmeye dahi çalışmadı, değil mi?
Era o que a pequena Mud fiel estava a preparar no escritório.
Çalışmasında hazırlandığı şey buydu.
Funciona ao nível celular.
- Ne? Hücresel seviyede çalışıyor.
É um estudo do sono.
Bu bir uyku çalışması.
- Ela estava a tentar matar-te.
- Seni öldürmeye çalışıyordu.
Estava a tentar salvar-nos.
Hepimizi kurtarmaya çalışıyordum.
- Para quem trabalha? - Desculpe?
- Kime çalışıyorsun?
No entanto, há formas de trabalharmos juntos.
Yine de birlikte çalışabilmemizin yolları var.
Estou a tentar limpar o partido, o nosso partido, e falo quando não devo.
Partimizi temizlemeye çalışırken yersiz konuşabiliyorum.
Este suspeito tem sentimentos de posse. Mas ao mesmo tempo é socialmente estranho e não tem sucesso com mulheres.
Şüphelide ayrıcalık hisleri var, ama aynı zamanda sosyal açıdan tuhaf ve kadınlar konusunda başarısız.
Rapariga bonita, trabalhadora...
Şirin kız, çok sıkı çalışıyor.
Estou a tentar protegê-la, e se quer mesmo ver a justiça ser feita, vai juntar os fatos... Acalme-se.
Seni korumaya çalışıyorum.
Estou a tentar voltar.
Dönmeye çalışıyorum.