Course перевод на турецкий
95 параллельный перевод
- Начнём с последней реплики.
"It's a good course" den alalım.
Ладно, не бери в голову. Всякие глупости говорю. Ну а вдруг?
Of course you might think I'm crazy to say that, but...
Конечно, нет.
Of course not.
Министр обороны, Роберт Макнамара, в каждой из своих семи поездок во Вьетнам... Secretary of Defense, Robert McNamara, on each of his seven trips to Vietnam находил какой-нибудь позитивный аспект в курсе развития войны. ... has found some positive aspect of the course of the war.
Savunma Bakanı McNamara, Vietnam'a yaptığı 7 gezinin her birinde savaşın gidişatında olumlu bir yan buldu.
"Курс которым мы идем, полностью неверен. " The course we're on is totally wrong.
" Bulunduğumuz yol tamamen yanlış.
Конечно у него были личные странности и недостатки. Of course he had personal idiosyncrasies.
Elbette kendine has kişisel özellikleri vardı.
И, конечно, вскоре, после моего ухода... And, of course, shortly after I left Джонсон пришёл к заключению что он не может так продолжать дальше. ... Johnson concluded that he couldn't continue.
Ve tabii ben ayrıldıktan kısa bir süre sonra Johnson devam edemeyeceği sonucuna vardı.
Of course not.
Tabii ki değil.
- Да, конечно.
Of course.
* I, of course, replied *
Ben de, yanıtladım elbet
* I, of course, replied... *
Ben de, yanıtladım elbet
Of course, if a certain doctor would loosen the purse strings...
Tabi, eğer bir doktor pamuk elini cebine atarsa.. Yeni bir fırın falan almıyoruz.
Of course, I'm not really in the mood to write a cookbook right now.
Gerçi, şu anda, yemek kitabı yazabilecek bir ruh halinde değilim.
Of course you're not.
Hayır. Tabi ki değilsin.
¶ Of course you know that ¶
Tabi bunu biliyorsunuz
¶ We leave you in the dust Of course we tear it up ¶
Size toz yuttururuz Tabi bunu yıkarız
Of course it's his.
Tabii ki onun.
Unless, of course, you'd like to jump in.
Tabii siz dalmak istemezseniz...
Конечно, мы даем свое благословение.
You have our blessing, of course, betaa.
Of course.
Elbette.
Of course.
Tabii ki.
Of course not, baby.
Tabii ki hayır.
Of course, Mr. Duponte.
Elbette Bay Duponte.
Of course, they're putting RFID chips in food packaging now, so they can track you through your Cap'n Crunch.
Tabii artık yemek paketlerine RFID çipler koyuyorlar bu sayede sen gofretini yerken seni takip edebiliyorlar.
Of course. I'll hurry back.
Tabi ki.
Of course.
Tabii.
- Of course.
- Tabii ki.
Скоростные, как ты и хотел.
İstediğin gibi. The Speed Course T1.
In fact, how about I go downstairs and make a four course meal for all of you.
Hatta, aşağıya inip hepinize 4 kâse yemek hazırlayayım mı?
Check that. A seven-course meal.
Bak, 7 kâse.
Ha. Of course you do.
Tabii bulmuşsundur.
Of course.
- Tabii ki.
Of course you do.
- Elbette lazım.
Он трезвомыслящий человек, и, он видит в Барби... по-крайней мере, сначала... человека, который может быть ему полезен, а по ходу сезона
Çok yönlü bir adam, Barbie'nin farkında... başlangıç olarak en azından... as someone who could be useful to him, and, throughout the course of the season,
Of course they do.
Asılacaklar tabii.
Конечно, у нас были общие дела, но это можно решить в другой раз.
Course, birlikte iş yapmıştık ama zamanla her şey çözülür.
Um, of course, you could have told me, but, uh...
Tabii, bana da söylesen daha iyi olurdu ama...
Lillian : Her course work is getting in the way?
Derslere girmesi bunlara engel mi oluyor?
Of course I'll do it.
Elbette yapacağım.
Of course I understandwhy the letter must be recovered. I don't see whyit has to involve me.
Elbette mektubun geri alınması gerektiği anlıyorum,... ancak neden ben dahil olmak zorundayım onu anlamıyorum.
Well, I hope you enjoyed our picnic.Of course we did.
- Umarım pikniğimiz hoşunuza gitmiştir. - Elbette.
Of course, Mr Branson is stilla young man and he can't be expected to staysingle all his life but even so...
Elbette Bay Branson genç bir adam ve hayatının geri kalanı boyunca yalnız kalması da beklenemez ancak yine de...
Of course, Westminster Abbey isalways a good day out.
Elbette Westminster Abbey her zaman güzeldir.
Of course, I should sing and danceto hear you say that but you seem to have gotthe wrong end of the stickwith Charles.
Elbette bu sözlerin yüzünden zil takıp oynamalıyım ancak Charles konusuna yanlış yönden bakıyorsun.
To know that he and I areon the same side, yes, of course it makes a difference.
İkimizin de aynı tarafta olduğunu bilmek elbette fark eder.
Of course not.
Elbette hayır.
- 0f course ( Конечно )
Tabii.
There it is, of course.
Tabi ki.
Of course there's not...
- Tabi ki yoktur.
Конечно.
Her hakkıdır. # Course.
Of course not.
Ben onu kast etmedim.