Has перевод на турецкий
1,828 параллельный перевод
Если ты действительно заботишься о своих друзьях, ты будешь нем, как могила, Морган.
En iyi arkadaşının iyiliği için bunu hasıraltı edeceksin Morgan.
У всех свои достоинства.
Hepimizin kendimize has meziyetlerimiz var.
Я обнаружила, что это дает определенную свободу.
Birisine has bir kimlik olarak buluyorum bunu.
У моего отца был свой способ разбираться с врагами.
Babamın düşmanlarıyla başa çıkmak için has bir yöntemi vardı.
У нее есть свои прелести, милорд.
Kendine has bir güzelliği var, Efendim.
one of our man is a feared and has planted a spear in the leg, before I could finish it. Один из наших людей испугался, схватил копьё и вонзил ему в ногу прежде чем я смог прикончить его. всадил ему копьё в ногу прежде чем я смог прикончить его.
Adamlarimizdan biri müdahalede bulundu ben isini bitirmeden evvel bacagina bir mizrak sapladi.
Каждая пара сережек имеет свой уникальный код.
Her küpe setinin kendine has bir kodu var.
Но он не растет на гаваях.
Hawaii'ye has bir şey gibi görünmüyor.
Хочешь посмотреть на соломенные лодки?
Hasır teknelerini görmek ister misin?
и запустят в море.
Geçen gün sana gösterdiğim hasır botlar babalarımız tarafından buraya getirilecek ve denize salınacak.
The Mentalist / Менталист s03e19 Every rose has its thorn / У каждой розы есть шипы русские субтитры TrueTransLate.tv
The Mentalist - Sezon 3 Bölüm 19 "Every Rose Has Its Thorn" Çeviri :
Мой кузен Джек управляет рестораном для меня. Он и я подсчитывали вечерние счета и мы услышали спор.
Kuzenim Jack, benim adıma restoranı yönetir O ve ben, akşam hasılatının üzerinden geçiyoruz ve bir tartışma duyuyoruz.
Они используют какой-то собственный тип шифровки.
Kendilerine has bir şifreleme teknolojisi kullanıyorlar.
Улов дня.
Günün hasılatı.
Ситуация в том, что мистер Норф вступил в контакт с осужденным преступником, тройным убийцей, сбежавшим из тюрьмы Майами-Вест.
Öğrendiğimize göre,.. ... Bay North has bir hükümlüyle temasa geçmiş. Üç cinayet işlemiş ve Miami-West Cezaevi'nden kaçmış.
Точно. Хватит.
Aynen, hatta hasır sepetin içine iç çamaşırlarımı koyabilirim.
And the FDIC has me filling out all sorts of paperwork.
Federal Sigorta Kurumu da onlarca belge doldurmamı bekliyor.
Elizabeth has to make you iron your shirts?
Elizabeth kendi gömleklerini kendin mi ütülemek zorunda bırakıyor?
Did you call to find out if my shirt has wrinkles?
Gömleğimdeki kırışıklıklarla ilgili konuşmak için mi aramıştın?
He has a weakness for notorious scofflaws.
Adı çıkmış kanunsuzlara karşı biraz zayıf.
You think Duponte has a partner with expensive tastes?
Duponte'un pahalı zevkleri olan bir ortağı mı var dersin?
But theft has never been his M.O.
Ama hırsızlık hiç bir zaman onun tarzı değildi.
Someone in this city has to expose corruption.
Bu şehirde birinin yozlaşmayı ifşa etmesi lazım.
And it really has been a hell of a lot of fun.
Ve gerçekten de çok eğlenceliydi.
If Brauer got in our network, who knows what he has.
Brauer ağımıza girdiyse eline ne geçirdiğini Allah bilir.
We think Brauer has recaptured the Duponte account.
Brauer'ın Duponte hesabını eline geçirdiğini düşünüyoruz.
Она все время кашляет и ей трудно дышать.
Kendine has bir dünyası, koruma güdüsü vardı.
У каждого поколения своя музыка, но многоие родители говорят - Подростковая Волна звучит как дерьмо.
Her neslin kendine has bir müziği olur ama çoğu ebeveyn Tween Wave'in bok gibi olduğunu söylüyor.
Это странно характерно.
Bu acayip şekilde kendine has.
Послушайте, если нет никаких обвинений, то нет и никаких доказательств.
Bak, suçlama yok, hasır altı edilmesi gerekn kanıt falan da yok.
Да, она умеет устраивать скандалы.
Doğru aslında, bir şeyleri mahvetme konusunda kendine has bir yöntemi var.
If it's uncut, it has markers and the lab can isolate the region.
Eğer safsa, ayırıcı izleri vardır ve laboratuvar bölgesini belirleyebilir.
Austin heard about our vote party and he has some great ideas.
Austin bizim oy partimizi duymuş ve harika fikirleri var.
Marissa has got some tough competition и нам нужны молодые избиратели, и ты можешь сделать это.
Marissa zor bir yarışın içinde ve gençlerin oyuna ihtiyacı var.
She has a mild concussion.
Durumu nasıl? Hafif bir beyin sarsıntısı geçirmiş.
I'm glad she has you back.
Seni tekrar bulduğu için mutluyum.
Но это книга именно её семьи.
Ama o onun ailesine has bir şeydi.
I don't see what that has anything - -
Ne alaka şimdi?
How long has it been?
Uzun zaman oldu.
Well, rumor has it, once he seals the China deal, he's gonna make a play for Spielberg's house.
Dedikoduya göre Çin anlaşmasını bağladıktan sonra Spielberg'ün evine teklif yapacakmış.
The man has a name.
İsmi vardır ama.
Your brother has a chance to walk away from this and start clean, and so do you.
Ağabeyinin bu işi bırakıp yeniden başlama şansı var, senin de öyle.
But because he has money, he's a witty raconteur.
Ama parası var diye burada anlatınca ilgi uyandırıyor.
Andy Botwin... Sleeps on an air mattress, has to borrow money from a kid to start a business that's about to go belly-up, and is obsessed with a woman who's a self-centered, heartless sociopath.
Andy Botwin hava yataklarında uyuyan ters düz olan işi için veletlerden borç alan ben merkezci kalpsiz psikopatın tekine âşık bir adam.
Carefree soul, tasting all the low-hanging fruit life has to offer, a lot less complicated, a lot more fun.
Kaygısız daha basit ve eğlenceli, alt tabakanın sunduklarıyla mütevazi bir hayat.
Странное богатство.
Çok has adamdır.
У обезьяны свои трюки.
Her maymunun kendine has numarası var.
- Пока вы закрываете кассу.
Siz hasılatla uğraşırken.
Этот Бофорт прикрывал её - вы не знали!
Beaufort onun şikayetini hasıraltı etmiş - haberin yoktu!
О да.
Aynen. "Haşırt".
Женщины больше доверяют своим чувствам.
Kadınlar duygularıyla daha haşır neşirdirler.