Spend перевод на турецкий
35 параллельный перевод
He would spend it on the ponies
Parayı taylara yatırırdı
He would spend it on the girls
Parayı kızlara yatırırdı
Someone that I can spend this day with, and then his wife comes back into town
Yani bugünü birlikte geçirebileceğim birini ve karısı şehre geri dönüyormuş!
... to prepare myself properly for these congressional discussions. Я полагаю, что я провожу, возможно, 100 или 120 часов... I suppose I spend, perhaps, 100 or 120 hours в даче показаний перед Конгрессом каждый год.
Her yıl Kongre önünde herhalde 100-120 saat savunma yapıyorum.
I'm gonna spend my life there. " Он сказал," Слушай, Боб, ты не можешь оплатить больничные счета Марг... He said, " Look, Bob, you can't pay Marg's hospital bills...
" Dinle Bob, Marg'ın hastane masraflarını ödeyemiyorsun.
You guys invited us so we could spend the day together.
Bugünü birlikte geçirmemiz için davet ettiniz bizi.
And I don't know how I'm gonna spend my life without you
♫ Ve bilemem nasıl geçecek hayatım sensiz?
Cause they always told me I would spend my life with you
♫ Çünkü bana hep hayatımı seninle geçireceğimi söylediler?
And I don't know how I'm gonna spend my life without you
♫ e bilemem nasıl geçecek hayatım sensiz?
And I don't know how I'm gonna spend my life without you.
? Ve ben bilmem sensiz nasıl yaşayacağımı?
Cause they always told me I would spend my life with you
? Çünkü bana dediler tüm hayatımı seninle olacağımı?
And I don't know how I'm gonna spend my life without you
? Ve ben bilmem sensiz nasıl yaşayacağım?
And they always told me I would spend my life with you
? Ve hep dediler Hayatımı seninle geçireceğimi?
Where the douchebags come to party and to spend their fathers cash just to take home slutty women and then wake up with the rash yeah, they wake up, wake up, wake up, wake up with a rash
Where the douchebags come to party and to spend their father's cash Just to take home slutty women and then wake up with a rash Yeah, they wake up, wake up, wake up, wake up with a rash
But if I had to do it over again... I'd spend more time with the family.
Ama eğer tekrar yapabiliyor olsaydım ailemle daha çok vakit geçirirdim.
If I wanted to spend time with my own wife, I had to schedule an appointment.
Kendi karımla avakit geçirmek istediğimde randevu almam gerekiyordu.
When you said we were going to spend the thief out of hiding, I envisioned something more like supermarket sweep on Fifth Avenue.
Adamın parasını harcayarak ortaya çıkaracağız dediğinde birazcık daha süpermarket alışveriş çılgınlığı gibi bir şey hayal ettiydim.
You thought you'd spend the money to draw the Vulture out of hiding.
Parasını harcayıp Akbaba'yı saklandığı delikten çıkarabileceğini düşündün.
If you don't want that, I'm sure I can find somebody that would be happy to spend it for you.
Eğer parayı istemiyorsan, onu senin yerine mutluluklar harcayacak birisini bulabilirim.
I don't want to be too forward or nothing, but you think we could spend a little more time together this weekend?
Çok hızlı gitmek istemem ama sence bu haftasonu birlikte biraz daha zaman geçirebilir miyiz?
She'd rather spend her nights Dumpster diving for coupons than with me.
Gecelerini benimle geçirmektense kupon peşide geçirmeyi tercih ediyordu.
Руби уезжает на следующей неделе, and we agreed to do this whole long-distance thing if, after a year, one of us moves, so I got to sell her on coming back here or I could wind up in Dallas, which is why I want to spend the week showcasing the joys of BlueBell at Christmastime.
Ruby haftaya gidiyor... bu ayrı yerlerde olma işini bir sene... götürebilirsek, birimiz diğerinin yanına taşınacak... yani O'nu burada yaşamaya ikna etmeliyim... yoksa benim Dallas'a gitmem gerekebilir... bu yüzden tüm haftayı O'na Bluebell'in Noel'de... ne kadar neşeli bir yer olduğunu göstererek geçireceğim.
Mm-hmm. Now, perhaps you'd want to spend it with someone else... maybe that, that nice Walt from the picnic?
- Belki sen de vaktini... başka biriyle geçirmek istersin... mesela şu piknikteki hoş çocuk...
Every year, my wife doesn't want to leave me behind, but... but who knows how many holidays we have left to... to spend with our grandkids?
Her yıl karım beni yalnız bırakmak istemedi... ama torunlarımızla... geçirecek kaç tatilimiz... kaldığını... kim bilebilir ki?
Maybe, if you had taken one second out of your plan to not spend one second alone with me, you might have noticed that I haven't judged you at all.
Belki, benimle bir saniye bile yalnız kalmama... planından bir anlığına ayrılabilseydin, seni hiç de yargılamadığımı fark edebilirdin...
в в в в в в
â ª â ª How my love with go on â ª â ª Till you come in springtime â ª â ª Till the last nightingale has sung its love song â ª â ª Count on the beating in my heart â ª â ª To spend another night without you â ª â ª There's a place for us we can find â ª
d It really don't matter if you've got a Cap Anson d d If you spend your nights in your underwear prancin'd d With your cardboard stand d Of Scarlett Johansson!
♪ Cap Anson'a sahipsen n'olmuş? ♪ Geceleri tek başına ♪ geçirdikten sonra
She thinks I don't spend enough time with the kids.
Çocuklara yeteri kadar vakit ayırmadığımı düşünüyor.
I did not leave Joe, fly across the world, to see you spend all your time working!
Ben Joe yi arkamda bırakıp, dünyanın yarısını uçarak, senin çalışmanı izlemek için geçmedim!
Or I could make it my mission to ensure that they spend as much time in prison as possible, the family that you killed your daughter to protect would be ruined.
Veya hapiste mümkün olan en uzun süre kalmaları için elimde geleni yaparım böylece ailenizi korumak için kızınızı öldürmeniz de boşa gitmiş olur.
Oh, come on, why would I want to spend my night with a bunch of drunk, obnoxious, screaming fans when I could be curled up on the couch... with the man I love?
Bir grup sarhoş, çirkin ve çığlık çığlığa taraftarla gecemi geçirmek yerine sevdiğim adamla birlikte kanepeye kıvrılmak daha güzel olmaz mı?
Do you really think this is how I want to spend my evening?
Sence akşamımı böyle geçirmek çok mu hoşuma gidiyor?
Well, we don't spend any time out here anymore.
Artık burada pek zaman geçirmiyoruz.
Let's spend it. Внимание!
Harcayalım gitsin.