Worry перевод на турецкий
52 параллельный перевод
You always worry.
Hep endişelisin.
If you don't think then you won't worry, you won't worry yeah you won't worry!
Baştan dinleseydin ya. Öncelikle, kibar olalım.
Не волнуйтесь.
Don't worry.
Don't worry, George Clooney, I won't!
Merak etme, George Clooney! Bırakmayacağım!
Don't worry.
Merak etme.
Just don't worry about me, Ann.
Beni sakın merak etme, Ann.
Как сказал ирландский поэт Бобби Макферрин, не волнуйся, будь счастлив.
irlandali sair Bobby Mcferrin * in söyledigi gibi... Don't worry, be happy.
* ain't gonna worry * * it's my turn *
* Takmayacağım kafaya * * Geldi benim sıram *
At least I don't have to worry about dropping dead at 40 from a bad ticker.
En azından 40 yaşıma kadar kalp krizinden ölmek için korkmama gerek yok.
Hmm. Only this way, you don't have to worry About splitting your assets.
Ama şimdi, malları bölüşme konusunu dert etmeniz gerekmiyor.
Не Сделайте worry. l уже сообщившее ему, запрещите, запрещите, запрещитесь.
İnkar etmesini söyledim. İnkar, inkar, inkar...
# Worry #
# Endişelendim #
# Why do I let myself worry?
# Neden izin verdim ki buna #
Everything is fine. Don't worry. I'll talk to you later.
Burada her şey yolunda endişelenme, sonra konuşuruz.
So, listen, you don't have to worry about anything anymore.
Artık endişe etmene gerek yok.
Don't worry. Это было очень обескураживающим
Merak etme, hevesim kursağımda kaldı zaten.
Don't worry about it.
Boş ver.
Don't worry about it.
Bunlar benim, tamam mı?
Don't you worry, I'll do it.
- Merak etme, ben veririm.
This kind of thing happens sometimes, but I'll fix it, don't you worry.
- Bazen böyle şeyler olur... ama ben hallederim, endişelenme.
Bit of clouds, lots of turbulence. But don't worry, he'll be here any minute.
hava biraz bulutlu, çok türbülans var... ama endişelenmeyin, her an burada olabilir.
Don't worry. Не волнуйся. Они остепенятся, мам.
Endişelenme, sakinleşeceklerdir anne.
Don't worry about it, Charlie.
Kafana takma, Charlie.
Don't worry about your dweeb.
Boşver senin hıyarı.
♪ Your sister and me have a set of keys ♪ ♪ Don't you worry your head about a thing ♪
â ™ ª Evinin anahtarı var â ™ ª â ™ ª Sakın ha bir şeyi kafana takayım deme â ™ ª
Don't worry, honey.
Merak etme canım.
And she sucked up all the attention, all the worry.
Bütün ilgiyi ve endişeyi üzerine çekiyordu.
Nothing you need to worry about.
- Endişelenmen gereken bir şey yok.
He kept telling me not to worry.
Sürekli olarak endişelenme dedi.
Don't worry about your hang-ups.
Arzularından korkma.
I know how much you worry about me.
Benim için ne kadar telaşlandığını biliyorum.
Thank God we don't have to worry about that.
Tanrıya şükür biz uğraşmıyoruz.
Okay, don't worry.
Endişelenmeyin.
He said don't worry.
Endişe etme dedi.
I mean, don't worry.
Yani, özür dilerim.
Uh, don't worry about pollution.
Hava kirliliğini dert etmeyin.
I wouldn't let it worry you... in the short term.
- Hiç telaşlanmayın, kısa vadede.
Oh. Don't worry.
Endişelenme.
♪ I don't have to worry no more ♪ Перевод Наталии Братовой специально для N-Team Внимание!
Twitter / Yigiter _ Oncu
But listen, you-you never have to worry about letting me down.
Bak, beni hayal kırıklığına uğratırım diye asla o canını sıkma.
Don't worry, I'll keep you safe.
Merak etme, seni güvende tutacağım.
Don't worry.
Endişelenme.
Which means you never, ever have to worry about him again.
Yani bir daha Tom konusunda asla endişelenmen gerekmiyor.
Don't worry about that.
Endişelenme.
Yeah, but don't you worry.
Ama endişelenme.
И мне так глубоко засунули трубку, что я мог бы просвистеть не волнуйся, будь счастлив, если бы чихнул.
Ayrıca neredeyse burama kadar aletimde kamış var, eğer hapşırsam "Don't Worry Be Happy" şarkısını çalabilirim.
Don't worry about it.
Seni buradan dışarı çıkartabilirim.
* Aaron Neville - "Struttin'on a Sunday" * * strutting on Sunday * * lazy Sunday * * ain't no need to worry * * about working day Monday * * or that 9-to-5 grind *
* Pazarları cakayla dolaşarak * * Tembel Pazarlar * * İş günü Pazartesi için gerek yok endişe etmeye *
Don't worry about the boy.
Çocuk için endişelenme.
I didn't want to worry you.
- Seni telaşlandırmak istemedim.