Бежать некуда перевод на турецкий
273 параллельный перевод
Бежать некуда.
Kaçacak bir yer yok.
Все, конец, он в ловушке, дальше бежать некуда.
Onu yakaladık, tuzağa düştü.
Бежать некуда... мой юный ученик.
Başka seçeneğin yok..... genç öğrencim.
Сначала мы хотели убежать, но ведь бежать некуда.
Amcanı getir. Amca, yemek zamanı.
Сынок, больше тебе бежать некуда.
Pekâlâ, evlat, kaçacak yerin yok!
Тем более, что бежать некуда. До ближайшей земли Миль 600, если не ошибаюсь, капитан?
Gidecek yer yok.En yakın kara... 600 mil miydi Kaptan?
Бежать некуда.
Kaçamazsınız.
Бежать некуда!
Kaçacak yer yok!
Но больше некуда бежать.
- Ama kaçacak başka yer yok.
Вы не знаете куда бежать, вам некуда прятаться, не к кому обратиться за помощью... кроме меня.
Ne tarafa döneceğinizi bilmiyorsunuz. Saklanacak yer yok, kaçacak yer yok. Ben hariç.
Оттуда некуда бежать.
Yoksa kaçamazlar.
Поселенцу некуда бежать, но разводя скот, сажая зёрна,.. .. потом он получит урожай, двор и молоко, и у него всё будет хорошо.
Yerleşimci yanlızca birkaç ineğe bakabilir ama ürün yetiştirebilir, bahçesi, domuzları ve sütüyle idare edebilir.
Тебе некуда бежать.
Bu kaçınılmaz.
Видишь ли, мы абсолютно изолированы, здесь некуда бежать.
Burası ıssız bir yerdir, gidecek bir yer yoktur.
"Некуда бежать", Марта и Ванделлас.
Kaçacak Hiçbir Yer Yok, Martha and The Vandellas.
Нет никаких законов и правил. Ты в ловушке. Тебе некуда бежать.
İlke ya da kural yok.
- Нам некуда бежать.
- Kaçacak hiç bir yer yok.
Тебе некуда бежать.
Gidecek yerin kalmadı.
Забиться в нору и закидать её землёй но бежать было некуда.
Bir deliğe atlayıp toprağı üzerime örtmek istedim ama kaçacak yer yoktu.
Ему некуда бежать.
Kaçış yolu kalmadı.
Тебе некуда бежать от меня.
Bende kaçabileceğin, hiçbir yer yok.
Тебе некуда бежать!
Kaçabileceğin yer kalmadı!
Некуда бежать.
Kaçacak yeriniz yok.
Кроме того, бежать было просто некуда.
Ayrıca, gidebileceğim bir yer de yoktu.
Ей некуда бежать. Она должна сражаться, чтобы узнать свою судьбу.
Kaçamıyor ; kaderini öğrenmek için savaşmak zorunda.
Ей некуда бежать.
Kaderini öğrenmek için savaşmak zorunda. Kaçamıyor ;
Ей некуда бежать. Она должна сражаться, чтобы узнать свою судьбу.
Kaçamıyor ; kaderini öğrenmek için... savaşmak zorunda
Значит ты понимаешь, что Тениту некуда бежать.
Demek Tanith'in kaçabileceği bir yer olmadığını anlamışsındır.
Бежать было некуда.
Kaçacak biryer yoktu.
Некуда больше бежать?
Şimdi ne halt edeceksin?
Ей некуда бежать. Она должна сражаться, чтобы узнать свою судьбу.
Kaçamıyor ; kaderini öğrenmek için, savaşmak zorunda.
Ей некуда бежать. Она должна сражаться, чтобы узнать свою судьбу.
Kaçamaz, yazgısını keşfetmek için savaşmalı.
Ей некуда бежать. Она должна бороться, чтобы узнать свою судьбу.
Kaçamaz, yazgısını keşfetmek için savaşmalı.
И тогда тебе некуда будет бежать.
Ve bu olduğu zaman...
В недалеком будущем, в разрушенном мире ее преследует прошлое. Ей некуда бежать. Она должна драться, чтобы найти свою судьбу.
Bundan çok uzak olmayan bir gelecekte harap olmuş dünyada, geçmişi peşini bırakmadı.
Когда-нибудь видел бегство коров, когда им некуда бежать?
Hiç panik halinde, gidecek yeri olmayan sığır sürüsü gördün mü? Et öğütücüsü gibidir.
Когда-нибудь видел бегство коров, когда им некуда бежать?
Hiç panik halinde, gidecek yeri olmayan bir sığır sürüsü gördün mü?
Тебе некуда бежать!
Buldum onu!
Ему некуда бежать.
Sıkıştı, gidecek bir yeri yok.
Вам больше некуда бежать, Бен.
- Çıkış yolun yok, Ben.
Тут некуда бежать, дорогая.
Kaçabileceğin bir yer yok tatlım.
- Вам некуда бежать!
Şimdiye kadar sadece koştunuz!
Но как сказал моему отцу дядя Стэнли, бежать было некуда. Будущего.
başka bir yere kaçmaya çalışıyorlar...
И мне некуда было бежать.
Ben de kaçamadım.
Тебе некуда бежать!
Bir yere kaçamazsın!
Нам некуда бежать.
Hiçbir yere kaçamayız.
Бежать было некуда. Или может, он надеялся, что местные жители разорвут меня на кусочки.
Gidecek bir yer yoktu ya da yerlilerin beni paramparça edeceğini umuyordu.
Некуда бежать!
Kaçacak başka yer yok!
Некуда бежать!
Kaçacak yeriniz yok!
им больше некуда бежать. поэтому то они и здесь.
Gidecek bir yerleri yok, başka türlü burada olmazlardı.
Бежать тебе некуда, и что же ты делаешь?
Kaçış imkanın yok. Sen ne yapıyorsun?