Древние перевод на турецкий
701 параллельный перевод
В древние века, если человек сталкивался с непостижимым, объяснение было, как правило, одно - колдовство, или злой дух.
İlkel insan kavrayamadığı bir şeyle karşılaştığında açıklaması hep büyücülük ve kötü ruhlar olmuştur.
Я считаю эту деталь довольно забавной. Думаю, уже в древние времена теряли деньги в Монако.
Eski zamanlarda paranın zaten Monako'da kaybedildiğini düşünmeyi oldukça eğlenceli bulurum.
В древние времена арийское племя Лонгобардов приносило человеческие жертвы богу Тору.
Eski çağlarda Ari kabilelerden biri tanrılara memnun... kalmaları için insan kurban ederlerdi.
Никогда не считал древние руины привлекательным зрелищем.
Antik harabeleri seyretmek hiç hoşuma gitmez.
Древние поселения и миссии, которых уже нет, города-призраки, руины.
Eski yerleşimciler ve kiliseler gidince buralar harabeye dönüştü.
Древние колдуны, которые написали её, знали, что ни одному известному языку нельзя доверить такую ценную информацию.
Kitabı yazan eski büyücüler bilgilerinin bilinen bir dile emanet edilemeyecek kadar değerli olduğunu biliyordu.
Меня древние истории не интересуют, Орфей.
Bu eski hikayeler hiç umurumda değil Orfeo.
Там наверху должны быть очень древние развалины.
Yukarda eski harabeler olacaktı.
Они простые и древние, но работают прекрасно.
Basit ve eski model, ama iyi çalışır.
На Арно, четыре древние морские республики, Пиза, Генуя, Амальфи и Венеция, возраждают давний период, демонстрируя морскую конкуренцию,
Pisa, Genova, Amalfi, Venezia, uzan bir devir temsil ediyorlar, bir donanma yarışmasında sunuyor,
Древние средства, которыми можно только испугать преступников уже не в моде.
Düşmanı korkutmak ve gözünü yıldırmak için yapılan büyük güç gösterilerinin modası geçti!
Древние певцы нашей расы воспевали его красоту, но, я думаю, этого больше не будет.
Irkımızın eski şarkıcıları onların güzelliği hakkında şarkılar söylerdi ama asla tekrar bulunacaklarını sanmıyordum.
Есть древние земные легенды о колдунах и их приближенных. Приближенных?
Büyücüler ve arkadaşları hakkında eskiden kalma Dünya efsaneleri var.
Хотите вникнуть в право? В древние концепции на их родном языке?
Hukuku gerçekten kendi dilinde antik kavramlarla bilmek istiyor musun?
Он считался милосердным методом казни в древние времена.
Eskiden merhametli bir idam şekli olarak görülürdü.
Вот здесь, система Бета-Протолан, древние цивилизации.
Eski medeniyetler burada.
- Вы же АА-офицер, не так ли? Археология и антропология, древние цивилизации?
Arkeoloji, antropoloji, antik medeniyetler.
Соберите лавровые листья, зажгите древние костры, убейте оленя. Принесите мне жертву!
Defne yaprakları toplayacaksınız, antik ateşi yakacak, geyik avlayacaksınız, kurbanlarınızı bana adayacaksınız.
Насколько я помню историю физики, древние лазеры давали достаточно энергии, даже с использованием грубых природных кристаллов.
Fizik tarihinden hatırladığım kadarıyla, Eski lazerler, sadece doğal ve ham kristal kullanarak bile yeterli etkiyi yaratabiliyorlardı.
И, наконец, врачу, д-ру Маккою, спасшему Платониус и моего мужа, - древние свитки греческих врачеваний, сочиненных Гиппократом.
Ve Dr. McCoy'a Platonius'u ve eşimi kurtaran beye, Hipokrat tarafından yazılmış olan Yunan şifaları eski koleksiyonu.
Древние друзья не могли это сделать.
Maymuna benzer dostlarımız bunu yapmadı.
- Это древние знания.
- Bu çok eski bilgiydi.
- Как ты получила древние знания?
- Bunu nasıl elde ediyorsun?
А в те древние времена те зубы,
Ve eski zamanlarda o dişler
Древние инстинкты.
ilkel iç güdülerim vardır.
Коренные зингарцы готовят красочные представления, исполняя свои древние ритуалы для наших постоянных клиентов, отдыхающих в отдельных домиках горного района.
Zingara yerlileri tarafından gerçekleştirilen görülmeye değer asırlık ayinler tepe bölgesindeki localarda müşterilerimize sunulmaktadır.
Важнее всего, что каждый новое поколение Саммерайсла... знает, что древние боги не умерли.
Summerisle'da doğan her yeni neslin, eski tanrıların... ölmediğinden haberdar edilmesi çok önemli.
Древние римляне называли его "орка оркинус", что значит "несущий смерть".
Romalıların verdikleri ad Orca Orcinus'tu, "Ölümü Getiren". Şekli ve güçlü yüzgeci en hızlı balina olmasını sağlıyor.
Самые большие многоножки сегодня имеют в длину всего несколько дюймов, но многие древние формы, которые вели наземный образ жизни, были гораздо больше.
Bugün en büyükleri birkaç santimetre boyundadır ama karadaki hayatın öncülerinden olan birçok eski türü çok daha büyük boyutlara ulaşmıştı.
В её наконечнике, в пределах женской стробилы, находится вода, в ней и плавает сперма, воспроизводя путешествия через древние моря сперматозоидами их водорослевых предков.
Dişi kozalağın içerisindeki kanalın ucunda bir damla su oluşur ve sperm burada yüzerken alg atalarına ait sperm hücrelerinin eski denizlerde gerçekleştirdiği yolculuğu tekrar canlandırmış olur.
Древние русла рек прихотливо вьются между кратерами.
Eski dönemlerden kalan ırmak vadileri kraterlerin arasında kıvrılıyor.
Ни одна нация, древняя или современная, не достигла такого уровня в архитектуре, такого величественного, чистого и впечатляющего стиля, как древние египтяне.
Eski veya yeni hiçbir ulus,... mimarlık sanatını Eski Mısırlılar kadar ulvi, görkemli ve etkileyici..... tarzda tasarlamamıştır.
Древние китайцы имели более уточенное представление.
Eski Çin'de bu çok daha yüksek anlamlar içeriyordu.
это был хвост большого медведя, который древние греки или индейцы видели вместо ручки ковша.
Eski Yunanlılar ve Amerika'nın yerlileri kızılderililer ise, saplı bir tava yerine büyük bir ayının kuyruğunu gördüler.
Все помнили, что в древние века астролог Птолемей и мудрец Пифагор учили что небеса гармоничны и неизменны.
Bu eski çağlarda, astrolog Ptolemy, ve bilgin Pisagor'un dünyaların dengede olduğu ve bunun değişmezliği biliniyordu.
Но когда атмосфера разрежена, нет жидкой воды и активного горообразования, древние кратеры сохраняются.
Ama hava seyrekse su neredeyse akmıyorsa, dağların oluşumu zayıfsa eski kraterler korunur.
Но самые древние культуры видели совсем другие созвездия, так как звёзды движутся относительно друг друга.
Ancak çok eski uygarlıklar takımyıldızlarını farklı yorumlamış olmalılar çünkü yıldızların birbirlerine bağımlı hareket ettiklerine inanıyorlardı.
Древние греки представляли себе курс человеческих событий в виде ткани, сотканной тремя Мойрами, богинями судьбы.
Antik Yunanlılar insani olayları Fates isimli üç tanrıçanın ördüğü bir kilimin belirlediğini düşünmüşler.
Древние греки объясняли, что широкая светлая лента в небе - это молоко богини Геры, брызнувшее из ее груди и пролившееся на небеса.
Antik Yunan'lılar Samanyolu'nun belirgin hatlarını Tanrıça Hera'nın göğüslerinden akan süte benzettiler ve * milky way * ismini koydular.
Но древние индусы смогли.
Ama antik Hindular biliyordu.
Так что древние астрономы по всему миру пристально изучали ночное небо, запоминая и записывая положение каждой видимой звезды.
Eski zamanlardaki dünyanın dört bir yanından astronomlar... karanlık gökyüzünü dikkatlice incelemiş ve görünen bütün yıldızların pozisyonlarını kaydetmiş.
Одни - новые и яркие, другие - древние, как сама галактика.
Bazıları parlak ve yepyeni bazıları ise galaksinin kendisi kadar yaşlı olanlardı.
Древние создатели мифов знали, что мы в равной мере дети земли и неба.
Kadim efsane yaratıcıları biliyordu ki bizler, hepimiz Yeryüzü'nün ve göklerin çocuklarıyız.
Хинчи - племя из Центральной Мексики, до сих пор практикующие древние ритуалы толтеков, тайные церемонии с грибами и все такое.
Orta Meksika'da yalnız yaşıyorlar. Eski Toltek ayinlerini... hala yaşatıyorlar. Kutsal mantar törenlerini ve... bunun gibi şeyleri sürdürüyorlar.
Индейцы говорят, что это пробуждает старые воспоминания, даже древние воспоминания.
Yerliler, bu bitkinin eski anıları canlandırdığını söylüyor... hatta antik çağlardan kalma anıları bile.
В древние времена, человек проявлял невежество к природе смерти и ее причинам.
Eski zamanlarda, insan, ölümün sebebi ve doğası konusunda cahildi.
Я имею в виду древние легенды.
Hayır, ben folklordan söz ediyorum.
– Таким видели его древние иудеи.
- İbraniler de öyle düşündü.
Мы древние, как небо, древние, как луна.
Bizler gökyüzü kadar eski, ay kadar yaşlıyız.
Мы по сравнению с ними древние греки, мистер Фокс.
Biz antikayız Bay Fox.
"Древние греки"?
"Antika" mı?