Abdül перевод на английский
99 параллельный перевод
Dimitrios incir paketleme işçisiydi ; daha o zamandan sabıka kaydı vardı. Abdül.
At that time, dimitrios worked as a fig-packer who already had a criminal record... abdul.
Abdül İdris.
Abdul dhris.
Abdül İdris'astılar,... ama Dimitrios Makropoulos'u suçlayan bir itirafta bulundu.
Abdul dhris was hanged, but he made a confession implicating a man named dimitrios makropoulos.
Tanca'lı Abdül Ahmet'in gemisi.
The boat of Abdul Achmed of Tangiers.
Abdül İsmail.
Abdul Ismail.
Abdül'ün ölümü hakkında ne söyleyeceklerini biliyorsun, değil mi?
You know what they'll say about Abdul's death, don't you?
Abdül'ü öldürmek için yola çıktın.
You did set out to murder Abdul.
Seni bulmak kolay olmadı, Abdül.
You haven't been easy to find, Abdul.
Zamanımı harcıyorsun, Abdül.
You're wasting my time, Abdul.
Haydi, Abdül.
Come on, Abdul!
Hey, Abdül.!
Hey, Abdul.!
Abdül!
Abdul!
Şeyh Abdül Rahim.
Sheikh Abdul Rahim.
Anlıyorum! Hayır. Anlamak için Lyautey ve Abdül Kerim'i tanımak, Güney Fas'ı bilmek lazım.
No, in order to understand this, you must have fought in Morocco.
Kemal Atatürk'ün Abdül adlı koca bir hayvan koleksiyonu vardı.
Kemal Ataturk had an entire menagerie all called Abdul.
Sen Kerim Abdül Cabbar'sın.
You're Kareem Abdul Jabbar.
Karşınızda cayır cayır alevleri yutan Prens Abdül.
See Prince Abdul eat white-hot fire.
İçeri gelin ve Calamity Jane'i görün. Yılanlarını okşayan Esmeralda'yı görün. Cayır cayır alevleri yutan Prens Abdül'ü görün.
Step right up and see Calamity Jane... and see Esmeralda fondle her snakes... and Prince Abdul swallow white-hot fire.
Bunlar da dostlarım, Bay Chong Raşit Abdül ve Haham Meyer.
And these are my associates, Mr. Chong Rashid Abdul and Rabbi Meyer.
Abdül'ün adamları Rus Konsorsiyum'unun tüm resmi iletişimlerini izledi. Will batıyı halletti. Ben de arada kalanları.
Abdul's people intercepted all governmental transmissions from the Russian Consortium Will took the West and I covered the middle :
Bugün Abdül Hassama adında bir dükkan sahibi kendi dükkanında öldüresiye dövüldü.
A merchant, Abdul Hassam, was beaten today and his store vandalized.
Kıçını yakmayayım, Abdül.
Don`t make me smoke your ass, Abdul.
Abdül?
Abdul?
- Abdül.
- Abdul.
- Nasılsın Abdül Salam?
- How are you Abdol Salam?
Saygılarımla, Abdül Hamit. "
Best regards, Abdul Hamit. "
Daha ortalardaydık. Sonra iki kişi ki onların Brigitte Nielsen ve Kerim Abdül Cabbar olduğundan emin olduğum iki kişi önüme oturdu.
We were actually more towards the middle, then two people, and I'm pretty sure it was Brigitte Nielsen and Kareem Abdul-Jabbar,
Abdül Cevat Filistinli bir çiftçi, ailesi asırlarca burada yaşamış ve tarımla uğraşmış.
WEIR : Abdul Jawad is a Palestinian farmer whose family has lived there and tended the land for centuries.
Çok yakın bir zamanda, Abdül Cevat torunlarını yerleşimcilerin saldırılarından korumaya çalışırken ayağını kırdı.
Most recently, Abdul Jawad broke his leg while trying to protect his grandchildren from settler attacks.
Öldüğünü gördüğün adam Suriye Ordusu'ndan eski Albay Abdül Vazir.
The man you saw killed was Abdul Wazir, a former Syrian Army Colonel.
Hedefin adı Abdül Vazir.
The target's name was Abdul Wazir.
- Abdül Al-Fulani.
Abdul al-Fulani.
Sence onu Abdül Al-Fulani'nin doktoru mu tedavi etti?
So you think abdul al-Fulani's doctor took care of him?
Peki şu Abdül Al-Fulani hakkında ne anlatabilirsin bana?
What can you tell me about abdul al-Fulani here?
- Abdül sence niye Malik'e bulaşmaya çalışmadığını söyledi ki?
Why do you suppose abdul would tell me That he did not try to engage malik.
Abdül sana Malik'in "o" çocuklardan biri olmadığını söylemeye çalışıyordu.
Abdul was telling you malik was not one of those kids.
Yani şu terörist herif. Abdül Al-Fulani. Yardımı oldu mu bari?
So this terrorist guy, abdul al-Fulani, he was helpful?
- Abdül'ün doktoru.
Abdul's physician.
Hem, Abdül bize "İstediğiniz zaman gelin" dedi.
We're looking for. This is our two-Fer.
Ya o ya da Kerim Abdül Jabbar.
Either him or Kareem.
Sadece işlerini yapıyorlar Abdül.
They're only doing their jobs, Abdul.
Şeyh Ali Beşir, üst düzey Şii din adamı. Cassidy koruyacak. Ve konferanstaki en üst düzey din adamı İmam Abdül El Maliki.
Sheik Ali Bashir, the senior Shia cleric is Cassidy's, and the most senior cleric at the conference is Imam Abdul Al-Maliki.
- Evet, Gibbs. - Abdül ya da Cemal'den biri uyuyor.
Yeah, Gibbs.
Abdül'ün eşyalarını incelemek için izninizi istiyoruz.
We would like your permission to look at Abdul's things.
Abdül Muhammed Bakır. 23 yaşında. Onbaşı.
Abdul Mohammed Bakr, age 23, Lance Corporal.
Şehir trafik kameralarına ve birkaç otoparkın şebekesine girdim. Görüntüleri birleştirerek Abdül'ün camiden çıktıktan sonra ara sokağa gidene kadar izlediği yolu çıkardım.
I tapped into Metro traffic cameras and a few parking lot surveillance networks, stitched together Abdul's route from the alley back to the mosque.
Abdül Bakır.
Abdul Bakr.
Abdül Bakır kahraman olarak ölmüş bir denizci.
Abdul Bakr was a Marine who died as a hero.
- Abdül'ün seccadesinde ve botlarında fosfor, güherçile, Semteks ve C4 çıktı.
Go on. Abdul's prayer rug and his boots tested positive for phosphorus, saltpeter, Semtex and C-4.
- Yalnız gel demiştim. - Abdül ortağımdır.
I told you to come alone.
Abdül bana...
Abdul told me- -