Ahlaksız перевод на английский
2,101 параллельный перевод
Bunun ahlaksız olduğunu düşünüyorum.
I think it's immoral.
Patlayan pençeli, Ahlaksız Wolverine dergisi...
The infamous Wolverine comic with pop-out claws.
Burada ahlaksız ve kan emici olarak nitelendirdiğiniz kişiler bize cennetin yolunu gösteren kutsal kilisemizin rahipleri!
For who are these cruel, devilish bloodsuckers... but the anointed priests of our holy church, those who show us the way to heaven!
Kiliseyi, zengin, ahlaksız ve çökmüş olarak görenler.
Those who see the church as rich and corrupt and decadent.
Ahlaksız yaşamınızdan, küstahlıklarınızdan ve zorbalığınızdan tiksinti duyuyorum.
I have abhorred your voluptuous life and had no regard at all for your presumptuous power and your tyranny!
Kestirirken, oldukça ahlaksız bir rüya gördüm.
During my nap, I had the filthiest little dream.
O alev saçlı ahlaksız bir kadın! Delirmişsin sen!
she's a flame-haired jezebel!
Bak, Wilhelmina için bir dolu ahlaksız iş yapıyorum ama bunların hiçbiri teknik açıdan suç değil.
Look, I do a lot of morally questionable things for Wilhelmina, but none of it is technically criminal, and it's all in service of my career.
Ayrıca, acımasız, ahlaksız, hırslı bir yılanın teki.
And she's a ruthless, immoral, ambitious snake.
Bu pis çelişki beni yarattı. ... Senin bile bir türlü çözemediğin bu ahlaksız, iyiliğe inanmayan adamı.
The monstrous contradiction that made me a cynical man that even you couldn't decipher.
Onu kendi ahlaksız ihtiyaçlarınız için kullanacaksınız.
You're taking him for your own dirty needs.
İstersen bana ahlaksız de ama Hintli dostun Prius'u buraya sen mi getirdin yoksa?
Well. Call me cynical. But did you bring your Indian friend Prius here...
O kadar iyi bilmiyorum, ama daha iyi bildiğim bir şey var hep ahlaksız insanlarla muhatap oluyorum.
I may not know much, but I do know better than to associate myself with people of low moral character.
Hadi şu ahlaksız pisliği şutlayalım.
Let's cut this turd loose.
Ahlaksız, pislik, meth-kafalar Bir fırt için babaannelerinin kukularını satarlar.
Nasty, skeevy, meth-heads who'd sell their grandma's coochie for a hit.
Bilirsiniz, çoğu insan bu tür bir hareketi bir babanın ve kocanın, ailesine verebileceği en korkunç ve en ahlaksız şey olarak görür.
You know, most people have seen this action as the most horrifying and cynical thing that a father and husband could inflict on a family.
Bu notla ilgili olarak, aramızda kalsın ahlaksız hareketlere şahit oldum, Dunne.
And on that note, may I say, in confidence... I have seen acts of depravity, Dunne.
O ahlaksız hediyeleri S.'e gönderen kimdi o zaman?
So, who did send S. all those naughty gifts?
Ahlaksız kazanç.
Immoral earnings.
- Benim ahlaksız sözümü istersen.
- If you get my unsavoury drift.
Bir yosma gibi giyinmek gözümün önünde kalçanı sallamak ve günümü ahlaksız aklının derinliklerinden gelen bakışlarla doldurmak.
To dress like a tart. Wiggle your arse in my direction, and fill my days with glimpses of the depths of your depraved mind.
Sapıkların itiraf odası ve... Ahlaksız bir katolik rahibin oğlu!
It's the Perv Confessional and... we have the 1 8-year-old Prince of Peek-a-Panty!
Pekala, ben düşük ve ahlaksız bir kadınım.
Fine, I'm a degraded and filthy woman.
Oraya hız tuzağı yerleştirmek tamamen ahlaksızlık!
Setting a speed trap there is totally uncool!
Ama bunları görmezden gelirsen, hastaya vereceğin mesaj duygularının ahlaksız ve tehlikeli olduğudur.
But if you brush it under the rug, the message you're giving to the patient is that their feelings are perverse, are dangerous.
Nasıl olur da kutsal lapayı ahlaksız taktiklerine alet edersin?
How can you use the sacred porridge in such a devious ploy?
Hala değilim. Ama Bay Drybutter'ın baskısı hayal edebileceğimden de daha ahlaksız.
Nor am I. But Mr Drybutter's edition is more depraved than I can imagine.
O ahlaksızın teki.
He's a sleazebag.
Şu Chitu, bildiğim tüm köpeklerden ahlaksız.
Brothers, brothers, lay down your arms.
Geum-oh ahlaksız bir rahip gibi görünebilir.
Geum-oh might seem like a depraved monk.
Allah'tan Morgan kendi oyununu almayacak kadar cimri ve ahlaksız.
Q-36 game copier. Thankfully, Morgan is too cheap and unethical to pay for his own video game entertainment.
Hayır... büyük ihtimalle ahlaksız birşeydir...
No. It was probably just filth.
Çünkü o ahlaksızın teki.
Because he's mean.
Ahlaksız Lenny için başlangıç sayılır.
Mean's just where Lenny starts.
Ve sonra dedi ki... "Ahlaksız deve çim biçen adam"
And then he said, "Purple camel lawn mower, man."
Beraber Pete'in mercedesin kapısına ahlaksız şeyler çiziktiririz.
I'll be scratching dirty words in the door of pete's mercedes.
Ama hala ahlaksız konuşmaya bir de dondurmaya bayılırım.
But I still love dirty words and ice cream.
Ahlaksız çocuk!
Rotten kid!
Posse Comitatus Yasası bizi kanunsuz, ahlaksız, ikiyüzlü hükümete karşı gelmeye mecbur ediyor.
The Posse Comitatus Act obligates us to mount resistance against an unlawful, immoral and hypocritical government.
Çocuklarımızı okula gönderirken onların her türlü ahlaksızlıktan korunacaklarını umuyoruz.
When we send our children into this school, we expect them to be protected from the smut and the filth and the slime.
Okul komitesi, yeni müdür olarak ahlaksız birisini atarsa bu komitenin büyük bir problemi var demektir.
This committee's gonna have a big problem if the school board tries to replace him with a smut peddler.
Jane Austen'in ahlaksız etkisinden uzak olan kız kardeşim ve arkadaşları
? influence of Jane Austen, my sister and her friends had time to catch up on their TV.
"Kötü Alışkanlığı Olan Ahlaksız Rahibe" den kurtulmak için çok uğraştılar.
I remember they couldn't wait to get rid of "Naughty Nun with a Bad Habit."
Bernice, bu çok sinsice, hile dolu vicdansız ve ahlaksız bir hareket.
Bernice, that was sneaky, underhanded, cold-blooded, and vicious.
Loui zamanında gelişen ve saray bahçesinde yapılan aşırı ahlaksız, kendi vücudumuzu başkalarına sunarak gerçekleşen alemlerdir.
The wanton excess popularized by the court of King Louis is running rampant right here in our very own meat-packing district.
Sen ahlaksız bir polis misin?
Are you a dirty cop?
Ahlaksız, soğuk kanlı bir katildi.
Corrupt. A cold-blooded killer.
Eğitilmiş bir nişancı, ahlaksız bir FBI ajanı, sizi avlıyor ve korkmuyor musunuz?
A sniper-trained, corrupt fbi agent hunting you and you weren't scared?
Diğer iki kurbandan biri ahlaksız biriydi diğeri de bir fedaiydi.
The other two victims - one was a vice principal, The other was a bouncer.
Bu da kurbanlarımız ahlaksız polisler olabilir demektir.
It means that our victims are probably dirty cops.
İnsanlar beni kaba, ahlaksız veya aşırı saldırgan olmakla suçladıklarında diyorum ki ;
But I find it in many cases almost an exactly analogous argument.