Alevler перевод на английский
1,301 параллельный перевод
Orada alevler seni şeytanmışçasına yalıyor John.
Flames are licking you like the devil there, Josh.
Tula'nın odasını alevler sarmış
Tula's bedroom has gone up in flames
Tula'nın odasındaki yangını söndürmeli, alevler her yeri sarmış.
Tell them Tula's bedroom has gone up in flames
Alevler yükseliyor, görüyorum.
See the flame rise.
"Cennet ve cehennemin güçleriyle bu yoldan şaşan kadını bize çek kirli arzularından çekip kopar ki alevler içinde yok olsun"
"By the forces of heaven and hell Draw to us this woman fell Rend from her foul desire That she may perish as a moth to fire"
Alevler gölgeyi aydınlatırken, Doğrular korkuları bitirir.
As flame lights shadow And truth ends fear
Alevler daha çok yayılıyor!
It's not workin'! It just spreads the flame!
Chaotica şeytani ölüm ışınını ateşler- -... Proton için şüphesiz ölümcüldür,... Roket gemisi alevler içinde kalır.
Chaotica fires his fiendish death ray- - certain death for Proton, as his rocket ship bursts into flames.
Son kısımda biz alevler içinde kalmadık.
We didn't burst into flames in the last chapter.
Alevler... her yerde.
There was a fire... all around.
Gemimi alıp yeraltını temizleyeceğim..... böylece alevler yeniden canlanmış olacak.
I will take my ship and cleanse the underworld..... so that its fires may be reborn.
Ancak alevler, hızla ilerliyor ve o gece, alevler bölgeyi vuruyor.
The blaze, however, moves faster and that night, a huge firestorm hits the area.
Adam # 2 : Yeni ismi : "Evdeki alevler."
The movie is now called "The Fires of Home."
Adam # 1 : "Evdeki alevler," ne hakkında peki...?
"The Fires of Home"? And this movie is about?
Bir polis, en iyi arkadaşımdı kafasının içindeki meleklerin çığlıkları yüzünden aklını kaçırdı. Sonra, nasıl olduysa, manastır sanarak girdiği bir tımarhanede bir anda alevler içinde kalarak yandı.
I've had one cop, my best friend, driven insane by the angels shrieking in his head... before somehow spontaneously combusting... in a madhouse he had mistaken for a monastery.
Vazgeçenler ölüm kuyusunda alevler içinde kalacaklar!
Quitters will be cast into the flaming pit of death!
Güneş lekeleri yarım milyon kilometre uzanan alevler savuruyor.
Word is the sunspots are shooting off flares... that stretch out half a million kilometres.
Yangın çıkarma ve alevler büyük.
Removing the fire, and the flames were huge.
Alevler sönükleştikten.
The flames had dimmed.
Alevler geminin % 80'ini kapladı.
Flames now consume 80 % of the ship.
Ev... dükkan... alevler içinde gitti.
The house... the shops... went up in flames.
Sisten dolayı kırmızı ışıklar Alevler içinde parıl parıl parlıyor.
Out of the mist... Red lights ablaze...
Alevler geliyordu.
Here's this fire coming. I says, "Oh."
Muhtemelen yarım saattir alev saçıcı taşıyan Avustralyalı piyadeyi izliyordum. Alev saçıcısını mağaraya ateşlediği zaman alevler içindeki Japon askeri dışarıya fırladı ve ben tüm sahneyi çekebildim.
[Anker] I had been following this Australian infantryman with a flamethrower around, I guess, for probably a half hour, and it just so happened that when he shot this flamethrower into this cave, this Japanese soldier came running out in flames,
Emile Zola : "Paris'i devrimci bir şehre çeviren bu isyankâr ruh gerçek harpilere, alevler saçan cadalozlara dönüşen bir avuç kadında cisimleşmiştir."
To go to Versailles, to get ammunition for the Central Committee to act. I'll tell you what I want! I want our working conditions changed.
Odasında, ayağında mantar tabanlı ayakkabıları üstünde smokini ve beyaz kravatı, başında da silindir şapkası, elini bir bağlantı ucuna dokunmasıyla üzerinden büyük bir hızla geçen elektrik, sanki tüm vücudunu alevler ile çevreliyormuş gibi büyük bir duş etkisi yaratıyordu.
In his room, he had cork-soled shoes on and a tuxedo and white tie and a top hat. And he would put his hand on a terminal which would flash electricity through his body creating a great shower as his whole body was encompassed in flame.
"Alevler onları iyice bunalttı ve sıcaklık dayanılmaz bir hal aldı"
"The flames bore down on them and the heat became intense"
Camiler ve kütüphaneler, yüzyılların birikmiş bilgisi, hepsi alevler içindeydi.
Mosques and libraries, the collected knowledge of centuries, were all set ablaze.
Kapıdan dışarı bir adım atsa, alevler içinde yanar.
He steps out the door, and he'd be in flames.
Ömrün boyunca bildiğin, çocukken her gece baktığın gökyüzü alevler içinde gibi görünür.
It's like the sky you've known your whole life the one you've looked up at every night as a kid.
Ayaklarım koptu, K.çımdan alevler çıkacak ve Julia Roberts'in şu beş para etmez filmini kırk yedi kere izledim!
My feet are killing me, I've got vomit in my pocket and I've seen that crappy Julia Roberts movie 47 times!
Stark, Moya'da alevler var! Bu kesinlikle normal değil!
Stark, there are flames on Moya!
Evet ama ya alevler tekrar içine girerse?
Yeah, but what if the flame goes back inside you?
Polis raporunda suç mahallinde alevler olduğu yazmıyordu.
There was no mention of fire in the police report.
Alevler bacak arasından başlıyordu. Ve kızım her şeyi gördü.
My daughter sees the whole thing.
Alevler içindeki gemilerle Kutsal Saray'a gönderilirlerdi!
They are sent off to Valhalla in flaming ships!
Alevler bana doğru geliyordu, ve.. ve bayağı yüksekti.
The flames were coming right at me, and they were... they were high.
Alevler belki 2 metreydi, belki de daha yüksek... Ve anneniz, tanrı korusun, o ateşte tutuşabilirdi...
The flames were five feet high, or maybe higher... and your mom, God forbid, could've caught on fire...
Dünyaları alevler içinde ve biz onlara benzin öneriyoruz, nasıl bir yardım bu?
Their world is in flames and we're offering gasoline. How is that help?
Alevler içinde değilsem bunu sakın yapma.
All right, come on. Don't ever do that unless I'm on fire.
Şimdi bittin ve ben seninle alevler arasında olmayacağım, kardeşim.
Now you're over, and I am not going down in flames with you, brother.
Kenardan geliyor alevler, Gerilimi hisset, ne sürüş ama.
flames coming out of the side, feel the tension, what a ride.
Şehrin her yanı alevler içinde kaldı.
Fires spread throughout the city.
Alevler içinde bir yatak görmek istiyor musun?
Do you want to see the bed in flames?
Ağzından alevler saçıyormuş, ayakları da alevdenmiş.
And it spit of the flames on he and its feet took fire.
- Nasıl oldu? Çocukken babam sigarasını benzin bidonunun yanına atınca alevler her yanımı sardı.
When I was a kid, my dad was drunk and he dropped a cigarette on my nightgown and it caught fire.
Alevler dinamitlere ulaşacak... şimdi.
Fire should reach my stock of reloading powder right about now.
Alevler kontrole alınamıyor.
I'm talking, burning out of control.
Moya'dan alevler çıktığını görüyorum!
I'm seeing flames on Moya!
Yanımda kal kırılgan bedenim acıyla işkence görürken gerçeğe benzeyen bir acı ve delilik zamanı tozları savurur,... kızgın yaşam alevler içinde kavrulurken.
"Stay by my side " as my fragile body is racked by pain, " which verges on truth...
toparlarsak ne yazık ki ne yazık ki bir sonraki taştan konut bundan kim kuşku duyabilir ki toparlarsak acele etmeyelim toparlarsak kafatası küçülmektedir ufalmaktadır aynı zamanda koşut olarak bilinmeyen nedenlerle tenise rağmen sonra sonra sakal alevler göz yaşları taşlar öylesine masmavi öylesine dingin kafa kafa ve kafa
of stones who can doubt it I resume but not so fast I resume the skull fading fading fading and concurrently simultaneously what is more for reasons unknown in spite of the tennis on on the beard the flames the tears