Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ A ] / Allure

Allure перевод на английский

192 параллельный перевод
Kadının belirli bir cazibesi vardı.
She had a certain allure.
Cazibemizi kullanmamız gereken bir gece varsa, bu gecedir.
And if we ever needed every ounce of allure, it's tonight.
Mevcut büyüleme delillerini bulmak için Domremy ve Vaoucouieurs'a gönderdiler.
They sent to Domremy and Vaoucouieurs for all the available evidence of allure.
- Küçük düzensiz bir dergi Allure'e.
- An untidy little magazine called Allure.
Ve kesinlikle çekiciydi
And had a definite allure
Sizce de böyle bir randevu cazibesini kaybetmez mi?
Don't you think, that such a date will soon lose its allure?
Aç davetkar var. Amerikan tarzı var. Kaşarlı tost veya ton balığını satmaya çalışan filan ki bu çoğu halde masumca bir olgu!
There's appetizing allure... like the American style, used to advertise products like... flowers, sandwiches, aperitifs and drinks.
Üzgün. Terk edilmişlik havasıyla ürünü sunan. - Oturun lütfen!
Then there's the French style allure, which is disheartening.
- Sonra Alaturka davetkarlık var! - Alaturka mı?
Then, there's the Turkish sort of allure.
Hayır, güzellik bir fahişenin kariyerinde önemli bir faktör olmasına rağmen, fiziksel çekiciliğin kârın en önemli kaynağı olması pezevenginin onun üzerindeki baskısını artıracaktır.
No, although beauty is an important factor in a prostitute`s career It attracts the attention of the pimp since physical allure can be an immense source of profit
Bunlar, açık havada veya ışık altında şeffaflıkları yüzünden var olan gizemi yitirip sadece edepsiz gösterirler.
Outdoors or in bright light, lingerie loses its allure and becomes indecent.
- Hayır, çekiciliğini kaybedecektir, hayır
No, she'd lose all her allure. No.
- Kadın vücudundaki...
- The allure of a woman...
İşte kaprisli Carla'mız... Sümbül mavisi bir şifon yaka ve manşetler, beyazın klasik cazibesiyle kıvrılmış.
Here's capricious Carla, a dream in hyacinth-blue chiffon with the classic allure of the white pleated collar and cuffs.
Bu yer ona çekici gelmiyor.
She don't get the allure of this place.
Böyle bir fırsata rağmen, insanlar, neden hayatlarında mükemmel seksi yaşamanın cazibesine karşı koymak istesin ki?
( Woman ) With an incentive like that, why would anyone resist the allure of igniting desire and striving for the greatest sex of their lives?
Hala biraz caziben varken yap.
Do it while you have some allure left.
Kız hala Finiis'ral safhasında, cinsel cazibesinin doruğunda.
She is still in the Finiis'ral, the height of her sexual allure.
Şimdi dinleyin. Hepiniz çok güzel, yetenekli ve cazibeli görünmelisiniz.
So, listen, you all look gorgeous and talented and full of sexual allure and all that kind of stuff.
Beyler, bu oyun cazibesini kaybediyor.
Gentlemen, this game is losing its allure.
Rapor, küçük çiftliklerin satışı, aile hayatındaki bozulma... ve kentsel ekonominin cezbetmesini... temel gerekçeler olarak gösteriyor.
The report cites the sale of small farms, deterioration of family life... and the allure of the urban economy as the primary causes.
Dudakların capcanlı kırmızı olacağı yerde ölü balık gibi duruyor.
WHERE THERE OUGHT TO BE A RED RING OF ALLURE.
Bu benim cazibem, parıltım.
It's my allure, my twinkle, you know.
Cazibeyi görüyorum.
I see the allure.
Aşkın gücünü küçümseme Marco
Do not underestimate love's allure, Marco.
Lucy, bence çalışmaların kültürel geçerlilikle çok çekici- - ki bunu birlikte araştıracağız.
Lucy, I think your work has a certain allure right now. A cultural currency that we'd like to explore with you.
Onların özgür iradesinin cazibesi. Sevda.
That's how it starts : the allure of their free will, the infatuation,... the thrill of infinite possibility ;
Belli bir çekiciliği var.
There's a certain allure she has.
Hafta içi şehre döndüğümüzde merak ettim, "20" li yaşların çekiciliği neydi? " Bir tarafta güzel bir cilt, taze deneyimlerin zevki...
That week, back in the city, I wondered what was the allure of the 20s?
Bu cazibe Nasıl uyandırmaz arzumu?
How can this allure Not wake my desire?
Bu cazibe NasıI uyandırmaz arzumu?
How can this allure Not wake my desire?
Komik matematik esprilerine aramızda kim karşı koyabilir ki?
Who among us can resist the allure of really funny math puns?
Alınma ama Profesör Potter'la kapalı kalmak her saniye çekiciliğini kaybediyor.
You know what? Being cooped up with Professor Potter all night is losing its allure. Do you mind if I tag along, Jack?
Doğal görünüm çok moda. Cazibe dergisinin son sayısında okudum.
The natural look is so in. I totally read about it in the new Allure.
Adını sık sık duyduğum Stars Hollow'da çeken ne var duymak istiyorum.
I just have to know what the allure of this Stars Hollow is... I've heard so much about.
Bak, Romeo'nun büyüsünü kimse benim kadar anlayamaz ama sen evlisin.
Okay, look, nobody understands the allure of Romeo more than I do, but you're married.
Tarifsiz cazibemi kaybediyor olmalıyım.
I must be losing my undefinable allure.
Babamı neyin cezbettiğini anladım.
I understand the allure it had for my father.
Bayanlar baylar, Bu akşam sizlere Aubrey Allure'ın sonbahar modasını sunmaktan gurur duyarız.
Ladies and gentlemen, this evening we are proud to present... the fall couture line, Aubrey Allure. Please take your seats. - Excuse me?
Kolayca etkilenecek bir yaşta olan bir çocuğa kesinlikle çekici gelirsin.
You have a certain allure to a kid who's still at an impressionable age.
Sefahat, şüphe ve açgözlülüğün cazibesinden onları uzaklaştırmak.
To lead the away from the allure of hedonism, and mistrust and greed.
Artan güç, güçlenen duyular, doğal olmayan cinsel çekicilik.
increased strength, heightened senses, an unnatural sexual allure.
Doğal olmayan bir çekiciliğim var.
I have an unnatural sexual allure.
Hem çekici biri, hem trajik, hem de bezgin.
She has the allure, the tragedy, the weariness.
Ve Allure Magazine'deki o işi bulduğun için.
And for getting that internship at Allure magazine. Did you know about that?
Adı bile esrarengiz bir cazibe taşıyor. Vale!
Even her name possesses a mysterious allure.
Dans cazibe o hayranları ile nasıl hareket izlemek için.
The allure of the dance is to watch how she moves with the fans.
Jane... kadın memesi uzun süre önce benim için tüm gizemini ve cazibesini yitirdi.
Jane, for me... the female breast has long ago lost all mystery or allure.
Düzüşmek için bu kadar çok yer varken kafeslerde tutulmaları çok yazık.
And as far as locales for fucking, them cribs they're in lack allure.
- Belki sınıf ayrımı tabusu belki de sert ama vücudunu saran üniformanın cazibesi ancak seni bambaşka bir ışığın altında görüyorum.
Perhaps it's the taboo of class distinction or the allure or your stern yet body-hugging uniform. But I'm seeing you in a whole new light.
Katılaşma, tekrar yumuşamanın başladığı ölümden sonraki otuz saate kadar devam eder ve yetmiş saat sonra tamamen yumuşar.
I can't forgive my allure! Sergeant! Take that person there away.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]