Alır mısınız перевод на английский
1,805 параллельный перевод
Bardağınızı alır mısınız?
Hold the tea bag?
Siz de alır mısınız?
Count on you?
- Biraz daha şarap alır mısınız?
- Would you like some more wine?
Çay alır mısınız?
- Tea?
Kahve alır mısınız?
Would you like some coffee?
İçki alır mısınız beyler?
Cristal, gentlemen?
Arkadaşlarım yapamazlar çünkü berbatlar, bu yüzden, dans grubumda yer alır mısınız?
My friends can't do it because they suck ass, so, will you be in my dance troupe?
Biraz bisküvi de alır mısınız?
Chocolate biccies?
Hey, içecek bir şeyler alır mısınız? Mesela koyu bir içecek bizim.... koyu misafirimiz için.
Perhaps a cool drink for our.... cool visitor.
Fotoğrafını alır mısınız?
Can you just take that picture with you?
- Bir şey alır mısınız?
Would you like a drink or something?
Bir Littmus şekeri alır mısınız?
Would you care for a Littmus lozenge?
- Gidip biraz alır mısınız?
Can you go buy me some?
Hibe senetlerinizi alır mısınız? Mark?
All right, will you collect your deeds, Mark...?
- Benimle bir içki alır mısınız?
- Would you care to join me for a drink?
Alır mısınız?
Would you?
- Suşi alır mısınız?
- Would you like some sashimi?
- Bir şey alır mısınız?
You want something?
- Bir içki alır mısınız Bay...
- Can I get you something to drink, Mr...
- Bu mükemmel bir şey. - Alır mısınız?
It's a wonderful thing.
- İçecek bir şey alır mısınız?
- Anything from the bar?
Hisselerini alır mısınız?
Would you buy him out?
Çayınıza şeker alır mısınız?
Would you like sugar for your tea?
- İçki alır mısınız?
You want a drink? No, thank you.
Beyler, yerlerinizi alır mısınız?
will you take your places?
Çay, kahve ya da gazoz alır mısınız?
Would you like some tea, coffee, lemonade?
Kahvaltı da alır mısınız?
With breakfast?
Bizi de alır mısınız?
Can we have a lift?
Kulakların üzerinden biraz daha alır mısınız, lütfen?
Could you take it higher over the ears, please?
Önce içki alır mısınız, yoksa yiyelim mi?
Care for a drink, or shall we eat?
Aperatif alır mısınız?
Nothing to start?
İçecek bir şey alır mısınız? Çay, kahve?
You want coffee or tea or something?
- Süt alır mısınız?
Do you take milk?
- Kurabiye alır mısınız bayım?
Ho, ho, ho. Cookie, sir?
İçki alır mısınız?
Do you want a drink?
Armut likörü alır mısınız?
Won't you have some pear brandy?
Efendim, bir büyük daha alır mısınız?
Sir, one more large?
Çay alır mısınız?
Some tea maybe?
Bir şey alır mısınız?
But can I get you anything?
O çadırda ya da yapacağımız binada herhangi biri... eline tek bir kumar kağıdı alır, tek bir içki ya da kadın sunarsa... arazini geri alırsın, lanet para da senin olur.
If anyone in that tent or the building we put up turns a playing card, or pours a drink, or offers a woman's services, you get title back and keep our money.
Tatlı bir kız olup çantalarımı alır mısın... hizmetçi kız?
Would you be a dear and fetch my bags, servant girl?
İlk yanlış adımınıza bahane bulursanız... bunu alışkanlık haline getirmek kolaydır.
Once you rationalise the first misstep... it's easy to fall into a pattern of behaviour.
Julie, ben de tam yatırımlarımızın üstünden geçiyordum Bay Herbert'ın yeni alışveriş merkezi geliştirmesi için.
KIRSTEN : Julie, I was just going over our investment pitch for Mr. Herbert's new mall development.
Bir içki alır mısınız?
- Can I buy you a drink?
Ciddiye alınmak istiyorsanız... önce kendinizi ciddiye alın... ve babanızın bir oda dolusu golf arkadaşından... nasıl yatırım yapacağınıza dair izin istemeyin.
If you want to be taken seriously as an adult... then start taking yourself seriously as an adult... instead of asking for permission to invest your own money... from a boardroom full of your daddy's golf buddies.
Ama Times yapacaktır, F.R.A.T ın versiyonunu da içine alırsanız... — F.R.A.T'ın mı?
But The Times will if you get the department's side. The department?
Koç Carter takımınızın kırdığı galibiyet rekoruna rağmen... yaptığınız bu hareket hem alışılmadık hem de bir o kadar riskli, ama sanırım dışarıdaki bir çok insan hala öğrenci atlet konseptine önem veren... birisi olduğunu öğrendikleri için mutlu olacaktır.
Well, Coach Carter, it's an unusual strategy, and a risky one in a sense, in light of your team's winning record, but I think there's gonna be a lot of people out there pleased to learn that at least somebody still cares about the concept of a student athlete.
Babam, Birleşik Devletler'de çekilecek bütün bakır telgraf tellerinin alımında bu adamın telgraf şirketiyle bizim küçük nalbur dükkanımız arasında kontrat yapılması için bu adamı sıkıştırdı.
My dad leveraged this guy to get his telegraph company... to get our little hardware store... the contract to supply his company with all the copper wire... they were gonna string across these great United States.
Daha iyi olabiliriz, bunun çoğu benim sorumluluğum ve... Hayal kırıklığına uğradığınızı biliyorum eşyalarımızı alıp sahaya çıkalım.
And we can do better, and a lot of that's my responsibility, so... I know you're down but let's get our stuff together, and go hit the field.
Şarap alır mısınız?
Some wine?
- Bir şey alır mısınız?
- What'll it be?