Anxious перевод на английский
3,094 параллельный перевод
Bunların benim için rahatlatıcı gözlemeler olduğunu düşünmüştüm, böylece yeni patronumla ilk günde daha az gergin hissedecektim.
I thought that they were comfort pancakes for me, so I'd feel less anxious on my first day at work with the new boss.
İnanılmaz endişeliydin.
You were super anxious.
Gina'nın bunları görmemize neden bu kadar heyecanlandığını anlıyorum.
I can see why Gina was so anxious for us to see these.
Yarın kiliseye gelemeyecekmiş, ama Ritz'deki yere kendisini davet etmen konusunda çok hevesli.
He cannot, of course, go to the abbey tomorrow, but he's most anxious you should invite him to the room you have taken at the Ritz for Nicky.
Aceleye gerek yok, mecbur değilsin, ama annem biraz endişeli biridir.
There's no hurry, you don't have to, but my mother's kind of anxious.
Sabahları mektup geldiği zaman hep endişeli oluyorum.
I'm always anxious in the morning, when the mail arrives.
İşte bak bu yüzden senin için endişeleniyorum.
See, that makes me anxious about you.
Bak, bebeğin adına karar vermemiş olmak beni rahatsız ediyor.
Look, not having the baby named is making me a little anxious.
Askeriyede bir kuzeni varmış ve bu konuda çok huzursuzmuş.
She's got a cousin in the military and she's kind of anxious about it.
Meseleyi öğrenmek için can atıyorum.
I'm very anxious to find out what this is all about.
Eminim ailesi onu merak ediyordur. Sevdiklerine ne olduğunu merak ediyorlardır.
I'm sure her family is as anxious as you are to figure out what happened to their loved one.
Alexandria ofisi işbirliği yapacak.
The Alexandria office is anxious to cooperate. Check for rejected applicants.
Sanırım numunelerle ilgili endişeli.
I think she's pretty anxious to get these samples.
Diğerlerinin aksine kendini geliştirmeye istekliydi.
He was anxious for advancement that rarely came.
Üzülen değil endişeli insanlar görüyorum.
I see a lot of anxious people, not a lot of grief.
Biraz gergin görünüyorsunuz?
You seem a little anxious.
Ayrıca... merak içindeyim ve zihnim karışmış durumda.
I'm also a little... anxious and perplexed.
Sen... sen çok endişeliydin.
You were- - you were too anxious.
Endişeli mi?
- Anxious?
Cleveland'lılar endişeli bir şekilde küçük Samantha'ya ne olduğunu bilmek istiyorlar.
As an anxious Cleveland holds its breath, wanting to know what happened to little Samantha.
Sokaklardaki kargaşa konusunda çok endişeliyim.
Very anxious about this issue of, uh, rioting in the streets.
Büyükelçi Kennedy, Vali ile konuşmayı çok istiyor.
Ambassador Kennedy is very anxious to talk to the governor.
- Leydi Morgan sizi görmek için can atıyor.
My Lady Morgan is most anxious to see you.
Bugün biraz endişeli uyandım, yani birazcık.
Today I woke up a bit anxious, just a little.
İyileşemeyeceğimden korkuyorum, Henry.
Oh, I am so anxious to be well, Henry.
Sizi görmek için ne kadar hevesli olduğumu anlatamam Bayan Fox.
I cannot tell you how anxious I have been to see you, Mrs Fox.
- Endişeli misiniz Onbaşı? - Evet.
Are you feeling anxious, Corporal?
Bu sefer Valentino'nun çok endişeli olduğunu fark ettim.
I noticed that Valentino was very anxious at this time.
En azından ayaklanma durdu. Şimdilik.
Highness, if you are anxious about Pope Julius'intentions, we should cancel your dinner with him.
Piers iyi, ama eve gelmek icin endiseleniyor.
Piers is well, but he's very anxious to come home.
Piers iyi, ama eve donmek icin endiseleniyor.
Piers is well, but he's obviously anxious to get home.
Seninle bir keresinde o dansı okyanusun yarım mil altında yapmıştım, bir daha yapmak için hiçte hevesli değilim.
Ho gia'had something to do with you in that state a half mile deep'in the ocean. I am not anxious to repeat the experience.
Chief'i eyerlenmiş görmeye o kadar hevesliydim ki onu buna zorladım ve şimdi bu korkuyu...
And I was so anxious to see the saddle on Chief, I rushed him to it, and now I've built...
Onu buraya almamızdan dolayı endişeli olduğundan eminim, Dan.
I'm sure you're anxious to get that one in here, Dan.
Eminim kendin hakkında daha fazla bilgi öğrenmek için heveslisindir.
I'm sure you're anxious to discover more about yourself.
Burada seni bekleyen biri var, seninle konuşacağı için oldukça heyecanlı biri.
I have someone here for you, someone who's pretty anxious to talk to ya.
Vücudu bir kitap gibi okuyabilirim evlat ve bu endişeli bir çocuğun depresyondaki halini anlatan bir kitap.
I can read a body like a book, boy, and this is a depressing book about an anxious young man.
Bu endişeli çocuk bir kız hakkına kaygılanıyor.
An anxious young man who's worrying about a girl.
neden bu kadar endişelisin?
Why are you so anxious?
# Yüreğim hem mutlu hem de endişeli.. "
The heart is anxious with glee...
# Yüreğim hem mutlu hem de endişeli.. "
And my heart is anxious with glee...
Saat Reykjavik'te tam olarak 17 : 00. Spassky, Fischer'ın nerede olduğu konusunda oldukça kaygılı.
Spassky is obviously anxious about the whereabouts of Mr. Fischer.
Biz, tüm amerikalı satranç oyuncuları, Bobby'nin arkasındayız. Ve onu şampiyonluğu kazanmış olarak görmek için can atıyoruz.
The American chess players are behind Bobby 100 %, and they're all anxious to see him get in there, and win the championship.
Baba gibiydi
Always on guard waiting anxious to defend
Laura ve Olivia romanı okumamı istedi.
And Laura and Olivia were most anxious that I read it.
Bunlar bu küçük nahiyeden çıkıp t Ankara'ya kadar geliyor, tedirgin ediyor!
These are going out from this small district till Ankara, making them anxious!
Bu konuşmayı yapmak konusunda isteksizim.
It's a conversation I am not anxious to have.
Eğer saklayacak bir şeyiniz yoksa öyleyse neden gitmemiz konusunda endişelisiniz?
If you have nothing to hide, then why are you so anxious for us to leave?
Endişeli değilim.
I'm not anxious.
Dışarıda endişeli milyonlar seslerini duyuracak birini arıyorlar.
there are millions of anxious people out there who are looking for someone to give their fear a voice.
Bunu gördün mü?
You must be anxious to get back. You see this?