Autumn перевод на английский
1,439 параллельный перевод
"Aydınlık sonbahar" demektir.
It means "bright autumn."
Efendimin ömrünün sonbaharını aydınlatacaksın.
You will bring the brightness to my lord's autumn.
Sonbahara kadar uyuyabilir.
She might sleep until autumn.
"Sonbahar Meleği" ile Cherita Chen'e teşekkür ederiz.
Thank you, Cherita Chen, with "Autumn Angel".
Gri kışlık ceketim nerede?
Where's my grey Autumn suit?
Amerika, Eddie Thomas ve Gwen Harrison'u box-ofis'i altüst eden "Greg ve Peg ile Bahar" filmi ile sevdi.
America first fell in love with Eddie Thomas and Gwen Harrison in the box-office smash Autumn with Greg and Peg.
Hafif bir sonbahar havası var bu akşam.
Touch of autumn in the air this evening.
teniste futbolda bisiklette yüzmede havacılıkta yürüyüşte binicilikte düşüncede hokeyde buz pateninde asfalt pateninde teniste havacılıkta sporlarda ilkbahar yaz kış kış sporlarında tüm hokey türlerinde penisilin ve muadillerinde yani toparlayacak olursak aynı zamanda buna koşut olarak bilinmeyen nedenlerle insanoğlu küçülmektedir tenise rağmen
the practice of sports such as tennis football running cycling swimming flying floating riding gliding conating camogie skating tennis of all kinds dying flying sports of all sorts autumn summer winter winter tennis of all kinds hockey of all sorts penicillin and succedanea in a word I resume
Ruslarla görüşmeler bu sonbaharda yeniden başlayacak.
New negotiations with the Russians will take place this autumn.
Sonbahara girerken boğucu sıcaklardan güzel havaya geçiş yapacağız.
We expect to experience stable conditions as we move into autumn. Sultry but remaining fine.
Sonbahar geldi, rüzgârı yüzümde hissediyorum.
Autumn's come, the wind's blowing on my face.
Birlikte geçirdiğimiz sonbahar günlerimizi hatırlıyorum.
I remember our past when we were in the autumn days.
Bir de çok zarif bir güzlük palto aldım.
I also have a new autumn overcoat, very elegant.
Başka hiçbir yerde böyle bir güz görmedim.
I have never seen such autumn anywhere.
Sonbahar, müthiş bir mevsim.
The autumn, a great season.
Bu sonbahar iki kez cenazemde kendimi... üzerimde az bir şey giyinik olarak gördüm.
Twice this autumn... I saw myself dressed the least possible in my funeral.
Ama Karanlık Sonbahar pek roman gibi olmamış, değil mi?
But it's not really a novel, is it - Dark Autumn? It's almost biographical.
Her son baharda yeşillik görmek için kuzeye göç ederler.
They migrate north every autumn to see the foliage.
Isırgan John, Vahşi Evsiz, Sonbahar Gündüz Boğazlayıcısı.
John the Biter, the Berserk Hobo, the Golden Autumn Day Strangler...
- Sonbaharda mı?
Autumn?
Sonbaharda erken düşen kar, çok az donmuş göleti gizler.
The early autumn snow f all has concealed a barely frozen pond.
Sonbaharın gelmesiyle, bu çayırlıklar cehennem çukuru gibi donmaya başlayacak. Bu yüzdem Mamut'lar yapabildikleri kadar yazdan yararlanmaya bakarlar.
Come the autumn, this plain will become a freezing hell hole so the mammoths make the most of the summer while they can.
Sonbaharın başı ve büyük soğuklar başladı.
Early autumn and the big freeze has begun.
Megaloserus için, sonbahar henüz seyahat zamanı değil, kızışma zamanı.
For the Megaloceros, autumn is not a time to travel, it is a time to rut.
Sonbaharın geri dönmesiyle, muazzam Mamut kervanı da bir kez daha yönünü kuzeye doğru çevirecektir.
Like autumn in reverse, the great mammoth caravans form once more as it's time to head north.
600 mil güneyde, Kanada Vancouver Adasi'nda sonbaharin baslari.
Early autumn in Vancouver Island in Canada, 600 miles to the south.
En azindan, sonbaharin sonlarinda, neredeyse yumurtadan cikmaya hazirdir
Now at last, in the late autumn. It's nearly ready to hatch.
Sonbahar dalgıcı cüzdanınızı kilisede çeker.
An Autumn diver picked your pocket in church.
Benim vajinam hep kız şarkıları, keçi çanı sesinin olduğu şarkıları, hep hazan tarla şarkılarını, vajina şarkılarını, vajina türkülerini söylerdi.
My vagina singing all girl songs, All goat bell ringing songs, All wild autumn field songs,
1860 sonbaharında, Vestal lşıkları'na referanslarında.
Autumn, 1860, in her references to the Vestal Lights.
Hayır o sonbahar.
No, no, that's autumn ; what they call'fall.'
- Amber Autumn!
- Amber Autumn!
Ben Amber Autumn Tuchinsky.
This is Amber Autumn Tuchinsky.
Evlenip Amber Autumn'u birlikte büyütmemizi çok istiyordu.
He wanted for us to get married, to have Amber Autumn together.
"Amber Autumn, anneannenle yaşamak ister misin?"
"Amber Autumn, you want to stay with your grandma?"
Ve şu anda, hayatının sonbaharında hiçbir şeyin yok.
And now, in the autumn of your historic life you ain't got nothing.
- Güzü simgeliyor.
- She's autumn.
Bu resmi paletinde arta kalan boyalarla yapmış. Birazcık kızıl boya uydurmuş ve sonbaharı göstermeyi başarmış.
He got to the end of his palette, managed this russet tone and walked off with the autumn.
- Olur. - Sonbaharda budayıp... biraz gübre koymak gerekiyormuş... ve eğer onunla konuşursan daha çabuk büyürmüş.
- You cut it back in the autumn, give it some fertilizer occasionally, and if you talk to it it'll grow beautiful.
Bir mirasyedi daima... sonbahar yaprağı gibidir... hep köklerine, nihai evine döner.
For a prodigal son is always... Like an autumn leaf... Its root is its final home.
Sanırım 21. sokaktaki ev boş. Küçük düşünüyor.
I think the house on 21st Autumn St. is free...
- 21. sokaktaki ev.
- What? - The house on 21st Autumn Rd.
Sonbahar bayramında şekli yuvarlak olur.
"On autumn feast days... " it is woven in a circle.''
- Eh, Hacı bizden geçmiş.
- Eh, Master-hadji our time's long gone. - Youth'n'beauty are gone like swallows in autumn.
Sadece bu sonbaharda hanginizin... gelinim olacağını merak ediyorum?
I wonder which one'f you's gonna b'come my in-law this autumn? Ha, chicks?
Bu baharda ya annem olursun, ya da mezarda ziyaretime gelirsin.
Either you'll be my mama this autumn, or I'll be lying in me grave this spring...
Yaprakların düşüşünden beri. Dokuz ay önce sonbaharda geldi.
Since autumn, nine months ago.
Ve sonbahar gelince de, sadece yazlık olduğu için onu sepetleyebilmeliyim.
And in the autumn I'll ditch her! Cos she's my summer girl.
İşte benim sevgili Zoe'm... -... güz çiçeğim, burada yatıyor.
Here lies my beloved Zoe My autumn flower
Eve dönerken de "New York'ta Bir Sonbahar" ı alır, günün geri kalanını onunla alay ederek geçiririz.
On the way home, we'll rent Autumn in New York... and mock it all afternoon. - With full-on impressions? - Yes.
Bir de güz günbatımına bakalım.
What about the Autumn Sunset?